1.BÖLÜM

165 10 2
                                    

Multimedya Rabia'nin giydiği gelinlik

Yazım yanlışımız varsa affola.İyi okumalar

Bugün her kızın hayalindeki olayı yaşayacaktım ki ayrıyeten sevdiğim adamla evleneceğim için oldukça mutluydum.Biz bu duruma gelene kadar oldukça zorlu şeyler yaşamış ve birlikte atlatmıştık.Neyse şimdi eski konuları açmanın zamanı değil .Bugün benim eğlenmem,mutlu ve farklı bir heyecanlı olma günün

Nikahtan önce aynanın karşısına geçip içinde melek gibi hissettiğim fakat melek kadar masum olmadığım gelinligime baktım. Gözlerim ve elim kırmızı kuşağıma kaydı. Gül desenli gerçekten hakkını verdiğimi düşündüğüm kuşağım.Aynada kendimi incelemeyi kesip ayaklarıma  vuran topuklu ayakkabıya sünger koymak için sandalyeye giderken karavana Ömer girdi.Beni bembeyaz gelinlik içinde görünce gözleri doldu. Sonra aklına bir şey gelmiş olmalı ki
"Hadi Rabia nikah memuru geldi. " O an ayağımın acısını unuttum ve Ömer'in koluna girdim.Karavandan çıktık. Karşımızda çok güzel tel üzeri çiçek kaplı kapı vardı. Nikah masasına uzanan yeşil çimler üzerindeki beyaz halı davetli masalarının tam ortasından geçiyordu.
Ömer ile el ele içeri girdiğimizi gören davetliler alkışlayarak ayağa kalkıyorlardı. Nikah masasına geldiğimizde az önce geçtiğimiz kapının iki tarafında da açık büfe olduğunu gördüm. Tüm organizasyon Ömer 'e ait olduğu için yeni görüyordum. Üstelik masalardaki çiçekler benim elimde tuttuğum çiçekle aynıydı.

 Üstelik masalardaki çiçekler benim elimde tuttuğum çiçekle aynıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nikah memurunun sorularına cevap verirken beyaz halıyı davetliler nedeniyle göremiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Nikah memurunun sorularına cevap verirken beyaz halıyı davetliler nedeniyle göremiyordum. Nikah memurunun "Sayın Rabia GÜRCÜ hiçbir baskı altında kalmadan kendi hür iradenizle Ömer UYSAL'ı kocalığa  kabul ediyor musunuz?" demesiyle yüzümü Ömer 'e çevirdim. Gözlerim ile Ona aşkımı ilan ederken gelinligimi bir şeyin asilmasiyla ile o tarafa döndüm. Küçük bir kız çocuğu "Hadi evet desene !"diyordu. Kucağıma aldım ve "Neden beraber demiyoruz ?"dedim. "Çünkü senin düğünün " dedi ."Peki"dedim.tekrar Ömer'e  ve sonra nikah memuruna bakarak "EVET!"diye haykırdım.Ömer ve ben kahkaha atarken davetliler tebessüm ile alkış tutuyordu.Sıra dansa geldi.Dans ederken kendimi pamuk şeker kadar  pembe bulutlar üzerinde hissettim.Dans ederken gözlerindeki ormanda yönümü kaybetmiş geziyordum fakat davetlilerden kopan alkış sesi doğru yolu bulmama yardım etti.Dans etmeyi bıraktık ve girdiğimiz beyaz halı üzerinde 2 görevli eşliğinde özenle seçtiğimiz pastanın gelişini izledik.6 katlı pasta önümüze geldiğinde yemek için can atıyordum.Pasta üzeri mora çalan renklerde çiçeklerle süslenmiş bembeyaz bir pastaydı.Görevli elimize bıçağı verdi.Elimi bıçağa götürdüm.Ömer de elimin üzerine elini koydu.En üstten başlayarak pastayı kestik.Birbirimize pasta verileceği zaman Ömer'e pastayı yedirecekken kendi ağzıma attım.Ömer de gülüp çatalındaki pastayı ağzıma verdi.Pastayı yerken o yeşilde kaybolmak çok güzeldi.Ee bir karadenizli olarak dayımın horon tepmemesi imkansız hemen horon açtırdı ve oynamaya başladı. Ömer ve ben dayımı gülerek izlerken teyzem kolumdan çekip horon sırasına beni de soktu. Ben de Ömer'i çektim kolundan . Bana şaşkın şaşkın bakmaya başladı."E ne sandınız Ömer bey karadenizli kız almak kolay mı ?" ALLAH'tan Ömer horon tepmeyi biliyordu.Müzik bittiğinde Ankara'nın Bağları çaldı.Ömer bana inat yapıyordu.Böyle güle eğlene geçti düğün. Davetliler gidince kendimi karavana attım ve topuklu ayakkabılarımı çıkarıp bir köşeye fırlattım. Ömer direksiyona geçti ."Evet karıcığım ! ilk durak dağ evi! Çuf! Çuf!"diyerek karavanı çalıştırdı. Düğünde yorulduğum için uyuya kaldım.

Dağ evinde geçirdiğimiz 4.gün ve 3 gün kaldı .Burayı o kadar sevdim ki hele Güvercin'i öyle özleyeceğim ki.Güvercin Ömer'in atı .Bembeyaz ve boynunda kırmızı bir bez var .Ömer'in en değerlisiymiş(!)Yataktan çıktım. Lavaboda işlerimi halledip  merdivenlerden inerken Ömer eli ağzında hızla tuvalete koştu.Kesin yine karabiber yedi. Kahvaltı hazırladım.Ömer'i çağırmak için yukarı çıkarken banyodan sapsarı çıktı. Yanına koştum "Ne oldu sana iyi misin?" dedim.Cevap vermedi yatak odasına geçti. Yatağa uzandı. Ateşini ölçmek için elimi alnına koydum. fakat koymamla çekmem bir oldu. Yanıyordu. "Duş aldım geçmiyor" dese de fazla ılık da olmayan fazla soğuk da olmayan bir su ayarladım.Ömer'i banyo da bırakıp mutfakta sirkeli su ,bez  ve telefonumu alıp yukarı çıktım . Ömer yatakta ıslak üstü ile yatıyordu . Bu iyiydi. Bezi sirkeli, suya batırıp fanilanin  örtmediği alnı ,kolları , ve boynunu bezler ile kapladım . Her 10 dk'da bir bezleri değiştiriyordum. Saat 18:32'de ateşi düştü. Üzerini her ihtimale karşı açık bırakarak yanına uzandım.

Uyandığımda Ömer hala yatıyordu.aşağı indim ve televizyonu açtım. Sehpa üzerinde cips ve kola paketi vardı . Demek ki akşam kalkmış tekrar yatmıştı. Ömer'i kontrol etmeye giderken kapı çaldı . Bu Semihten başkası olamazdı. "Kim o?"derken vestiyerdeki yazmamı alıp saçımı ve boynumu kapattım. "Ben Semih"dedi. Kapıyı açtım. İstediğim ilaçları getirmişti."Sağol Semih"dedim ve kapıyı kapattım. Yatak odasına çıktım ama Ömer yoktu. Evde  Ömer'i ararken klozetin ağzına kafasını dayamış uyuyan Ömer'i görüce tebessüm ettim . Sonra kendime geldim.İlk Ömer'i uyandırdım.Uyanır uyanmaz kumaya başladı . Kafasını kaldırdığımda suratıma bakmadı. Kusmaya devam etti. Ya yediği bir şey dokunmuştu ama Ömer kolay kolay zararlı yiyecek yemezdi yese de az yerdi. Sehpanın üzerindeki yarım kola kutusu ve cips kutusunu kanıt olarak sayarsak. Ya da üşütmüştü. Başka bir şey olamazdı. Her ihtimali göze alarak Ömer'i yerden kaldırdım. Yatak odasına götürdüm. "Üzerini değiştir de  hastaneye gidelim."dedim. Kafasını sallamakla yetindi. Semih'i çağırıp arabayı ayarlattım. Eşarbımı yapıp Ömerle beraber evden çıktık. 

Hastanede doktor Ömer'i kontrol ederken Ömer ile bir şeyler konuştular. Fazla düşünceli gibiydi. Birden midem bulandı. Lavabo bulmak için bir oraya bir buraya koşturdum. Sonunda bulunca midemdekileri tamamen çıkardım. İşim bitince Ömer'in yanına gittim ama perde kapalıydı yaklaştım. Ömer ve doktor konuşuyordu. Doktor "Ömer bey hastalığınız ciddi " dedi Ömer "Neymiş?" dedi. Doktorun verdiği cevabı keşke duymasaydım. Kulaklarım sağır olsaydı da duymasaydım. Gözümden yanağıma daha sonra yere doğru sicim sicim göz yaşları indi. O tek kelime kalbimin ortasına saplandı. 

"KANSER"

BÖLÜM SONU 

UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR .



EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin