2. BÖLÜM

106 9 2
                                    

Yazım yanlışımız varsa affola.İyi okumalar

Duyduğum kelimeyle yere çöktüm. Beni gören insanlar etrafımdan dolanıp geçiyorlardı çünkü hastanede ağlayan bir kadın herkesin rastlayabileceği bir durumdu. Kendimi toparladığımda perdeyi açtım ve içeri girdim. Bir doktora bir de Ömer'e baktım, gözümden yanağıma bir yaş daha süzüldü. Ömer bana 'ne oldu?' dercesine bakıyordu. Ama gözümden düşen yaşın onun için olduğundan bihaberdi. Ömer'in yanına yaklaşıp elini tuttum.''Bir daha o anları yaşamak istemiyorum Ömer.'' dedim. Ömer duyduğumu anlayınca kafasını yere eğdi. ''Sana dikkat etmeni söylemiştim, başımıza bunların geleceğini biliyordum.''dedim. Umursamıyormuş gibi omuzlarını silkti. Bu benim daha da sinirlenmeme neden oldu, umursamamasının sebebi ölümden korkmamasıydı. Ama bilmiyordu o gittiğinde yalnız ve çaresiz kalacağım. Gözlerim doldu. Tek bir harf bile söyleyemiyordum ona karşı. Eğer bir kelime daha söylersem kalbini kıracaktım. Kalbini kırmaktan kırmaktan çok korkuyordum. Kalbini kırmaktansa bahçeye çıkmayı tercih ettim. Bahçeye çıkıp bir banka oturdum. Onun yanında akıtamadığım gözyaşlarımı özgür bıraktım. Bankta hıçkıra hıçkıra ağlarken omzuma bir el dokundu. Hâlâ yaşlarla dolu olan gözlerimle elin sahibine baktım. Ömer'i görmek pek şaşırtmadı. Ağzından çıkan tek kelime''Ağlama!'' oldu. Yaşlı gözlerimle ona bakıp ''Sen ölmekten korkmuyorsun ama sen ölürsen bir kere öleceksin bense her gün.'' ''Unutursun.'' dedi. Ömer bu kadar ruhsuz olamazdı. ''Seni nasıl unuturum!'' diye bağırdım. ''Eninde sonunda unutacaksın!'' diye bana bağırarak karşılık verdi. Yine bir yaş daha süzüldü. Canım çok yanmıştı. Sevgime ona olan aşkıma inanmıyor muydu?Ömer'in gözündeki umursamazlığı görünce tokat attım. Ve ''Nasıl seni unutacağımı düşünürsün. Sana duyduğum hayranlığı sana olan aşkımı ne sandın da bunları dile getirebiliryorsun ki bunların aklında yer alması dahi beni parçalar.'' Hiçbir şey demesine izin vermeden hastanenin taksi durağına gittim ve bir taksiye bindim. Dağ evininin adresini verdim. Şimdiden taksiye binip onu o halde orada bıraktığıma pişman olmuştum ki içimden bir ses 'Hak etti içini ferah tut' diyordu o sese inandım. Dağ evine gider gitmez hemen Güvercinin yanına koştum. Ömer'e anlatamadıklarımı ona anlattım '' Ben onu çok seviyorum Güvercin. Onu kaybetmekten o kadar korkuyorum ki sanki o gidince dünya duracak insanlar ölecek koca dünya sadece bana ve Ömer'in aciz bedeninin yattığı o toprağa emanet kalacakmış gibi. Sanki o gidince her şey son bulacak yavaş yavaş her şeyimi onunla birlikte kaybedeceğim. Sanki o gidince benden bir şey gidecek. Aslında bir değil çok şey gidecek Güvercin hayallerim, canım, aşkım, sevgim, yaşama arzum o gidecek işte Güvercin daha ne gitsin benden o gidince geriye ne aşkım ne hayalim ne canım sadece aciz bedenim kalacak o da hiç bir işe yaramayacak. Söyle ona Güvercin 'Gitme' de 'Kal' de yeterki birşey de ama o bendne gitmesin o hep kalsın olur mu?''... ''Bak sende bir şey demiyorsun Güvercin ne olur söyle ona gerekirse yalvar ama o gitmesin o benden gitmesin.'' Çektim bacaklarımı kendime. ağladım hıçkıra hıçkıra. Kimse duymadı. Ben bağırdım kimse 'sus' demedi. Benim canım gidiyor ve ben de 'dur' diyemiyorum. Ayağa kalkıp mutfağa gittim. Canım bir şey istemese de bir şeyler atıştırdım. Mutfaktan çıkarken kapıdan giren kişinin Ömer olmasını çok isterdim ama giren Semih'ti. Ömer'in en iyi arkadaşı, kadim dostu. gözlerimdeki ışığın söndüğünü görünce ''Ömer'e temiz kıyafet almaya geldim.'' dedi. ''Bekle sen ben getiririm.''diyerek yukarı çıktım. Dolabı açtım Ömer'e eşya seçerken onun gibi kokanları kendime sakladım. Hazırlayınca aşağı indim ve elimdeki çantayı Semih'e uzattım. ''Bir isteğin olursa çekinme ara. '' dedi

Bugün Ömersiz 4. günüm o hastanede ve ben hiçbir haber alamıyorum. Her namazımın son duası secdeyi uzun tutmamın sebebi olan adam yanımda yoktu sanki şuram tam şuram sol yanım boş gibiydi. 4 gündür doğru düzgün yemek yemiyor sadece dua ediyordum. Yatak odasına giderken kapı çaldı dürbünden baktım. Ayça olduğunu görünce eşarp takmadan kapıyı açtım. Açıkçası Ayça'yı beklemiyordum. ''Hoş geldin.'' dedim salona davet ettim. İçeri girerken endişeli bir ifadeyle bana bakıyordu. ''hangi rüzgar attı seni ?'' dedim. Cevap vermeden yüzüme baktı ve dudaklarından hasretini çektiğim o kişinin adını duyunca yutkundum ama boğazıma düğümlendi.

''ÖMER...''

BÖLÜM SONU

UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR .

EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin