Bölüm 2

13 1 0
                                    

(Resimdeki Giray)

Kendime geldiğimde akşam olmuştu ve hemşire serumuma bir şeyler ekliyordu. Uyandığımı görünce bana gülümsedi.
- iyi misiniz anka hanım?
Anka hanım demesi garip gelmişti daha on sekiz yaşındaydım. Daha doğrusu artık yirmi yaşındaydım. Karşımdaki hamşire ise en otuz bes yaşlarında balık etli, kızıl saçlı, sıska bir bayandı. Yatakta doğrulmaya çalıştığımı görünce eli ile belime destek olarak bana yardım etti.
- bilmiyorum. İyi mi olmalıyım.
- anka hanım bakın...
- lütfen sadece anka diyin .
- Peki anka. Uyanman hepimiz için bir mucize. Sen bir mucizesin ve artık iyi olacaksın.
- umarım. Ne zaman çıkabilirim.
- Buna doktorun karar verecek ama iki üç güne çıkarsın
- tesekkür ederim.

İki gün sonra hastaneden taburcu edildim. Üstüme dezenfektan kokusu sinmişti. Elime tutuşturdukları kağıtta bir sürü ne işe yaradığını bilmediğim ilaçlar vardı. Giysilerim ise küçük gelmişti. Hemşire hanım ben hastaneden çıkmadan önce kıyafetleri yıkatmıştı. İki yıl önce o gün giydiğim kıyafetleri tekrar giymek beni üzse de şimdilik buna mecburdum. Ailem neden gelmemişti? Neden odamda hiç çiçeğim yoktu? Kimse beni ziyarete gelmemiş miydi?
Hastanenin bahçesinde bir banka oturup evimin nerede olduğunu hatırlamaya çalıştım. Hala muğlada mıydım acaba ? Ben düşüncelere dalmış evimin yolunu hatırlamaya çalışırken bir ses beni gerçek dünyaya döndürdü.
- Kardeşim.
Ses beynimde yankılanıyor. Sesin sahibini bulmam için yalvarıyordu bacaklarım ise tam tersi uyuşmuş ve hareket edemez bir haldeydi. Kafamı çevirmek istiyordum ama buna cesaretim yoktu. Ya o değilse. Ya baska biriyse. Başımı arkaya doğru döndürdüm. O anki mutluluğumu bir daha asla yaşayamayacağımı biliyordum. Abim kollarını açmış, bir çocuk gibi ona koşmamı bekliyordu. Bacaklarımı hareket etmeye zorlayarak ona doğru yürüdüm. Ağlıyordu. Siyah saçları daha da gürleşmiş, gözlerinin maviliği daha da belirginleşmişti. Boyu zaten benimkinin iki katıydı. Siyah pantolon, yeşil kazak, siyah mont ve siyah bot giymişti. Botları görünce üşüdüğümü fark ettim. Hangi aydaydık? Kış mı gelmişti? Sormak istediğim o kadar çok şey vardı ki. Yavaş adımlarla abime doğru ilerledim. Yanına vardığımda kocaman elleriyle yüzümü okşadı.
- Ağlama anka. Hepsi geçti benim küçük kardeşim.
Ağladığımı o an fark ettim. Bana sıkıca sarıldı. Kollarımı boynuna doladım ve hıçkırıklarımız birbirine karıştı. Birbirimizden ayrıldığımızda ikimizin de omuzları sırılsıklam olmuştu. Küçücük bir çocukmuşum gibi elimden tutup beni çekiştirdi.
- abi bana noldu?
- Hepsini konuşucaz anka. Önce bi eve gidelim. Sana doya doya bi bakiyim sonra hepsini anlatıcam sana.

Evimi özlemişim. Bebekliğim, cocukluğum, lise hayatım hep bu evde geçmişti. Ama bir şeyler eksikti sanki eski havası yoktu. O sıcacık yuvanın yerine sadece taşlar duvarlar kalmıştı sanki. Yine de özlemiştim. Bahçede durup etrafa bakındım. Çiçekler solmuş, ağaçlar bakımsızlaşmıştı ama havuz yapraklarla örtülü olmasına rağmen hala doluydu. Abimin eve bakmadığı belliydi. Kahyadan, güvenlikçiden ve hizmetlilerden hiç biri ortada gözükmüyordu. Babamın durumu kötüye mi gitmişti acaba? Sahi onlar neredeydı? Annemle babam niye beni almaya gelmemişti ve şimdi niye beni karşılamamışlardı? O an kalbimde bir ağrı hissettim. Neye benzediğini bilmiyorum ama içimde çok farklı bir duygu oluştu. Abim durduğumu fark edip durdu. Tekrar yanıma doğru gelip sırtımdan tutarak beni eve doğru sürüklemeye başladı. Nedenini bilmediğim bir şekilde evime girmek istemiyordum.
- abi içimde kötü bir his var . Annemle babam neden beni karşılamaya gelmedi? Herkes nerde?
- Anka hadi içeri geçelim. Hepsini anlatıcam sana . Ama hava çok soğuk üşüteceksin. Benimle gel.
Beraber eve doğru yürüdük. Gözlerim hala tanıdık birilerini arıyordu. Kapıyı genç bir erkek açtı. Yeni bir kahya mı ? Neden? Soru soran bakışlarla abime baktım. Gözlerini benden kaçırarak genç oğlana döndü ve elini sıktı. Sonra bana döndü.
- Anka. Bu arkadaşım Kaan.
Kaan yavaşça bana yaklaşıp elini sıkmam için kaldırdı. Başımla selam verip elini sıktım. Abim montunu çıkartıp Kaana verdi ve kolumdan nazikçe tutup beni salona doğru götürdü. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmeme dakikalar kalmıştı. Gerçeklerin bu kadar acı vereceğini nereden bilebilirdim.

(Kaan)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Kaan)

Salon aynı hatırladığım gibiydi. Kahve ve krem ağırlıklıydı. Hepsini özenle annem tasarlamış ve günlerce uğraşmıştı. Ama mobilyalar canlılığını yitirmiş gibiydi. Koltuklardan birine oturdum. Abimde karşıma oturmuştu. Koltukta biraz daha öne gelerek dizlerini dizlerime değirdi ve ellerimi tuttu. Dokunsam ağlayacak gibi bir hali vardı. Sanki doğru cümleleri arıyormuş gibi etraf bakınıyor sonra gözlerime kısa bir süre değip tekrar etrafa bakıyordu. Merakım giderek artmış ve nabzım hızlanmaya başlamıştı. Bana söylemek isteyip de söyleyemediği bu kadar önemli ne olabilirdi?
En sonunda gözleri tekrar gözlerimle buluştuğunda derin bir nefes aldı ve ellerimi tutan elleri kasıldı. Bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı ama yine sustu. Merakım giderek artmıştı.
- Giray ne söyleyeceksen söyle artık. Seni bu kadar düşündüren şey ne? Annemle babam nerde? Evimiz neden bu halde? Annem çiçeklerin solmasına izin vermezdi. Neler olduğunu anlat.
Sesim tahmin ettiğimden yüksek çıkmıştı. Yine de ger adım atmadım. Meydan okur gibi bakışlarımı abime diktim. Daha fazla saklayamayacağını anlamış gibi konusmaya başladı.
- anka iki yıl önceki o günden neler hatırlıyorsun?
- Çok fazla şey değil. Mutlu olduğumu hatırlıyorum yani öyleydi sanırım. Arabadaydık. Sonra keskın bir ışık, ardından gelen korna sesi ve kan kokusu. Kaza yaptık değil mi?
- evet kardeşim. Çok kötü bir kaza yaptık. Babam direksiyon hakimiyetini kaybetti ve bir kamyonun altına girdik. Anka canım kardeşim bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Ben...
Giray sustu. Gözlerime korkarak bakıyordu. Birden ayağa kalkarak yanıma oturdu ve bana sımsıkı sarıldı.
- anka o kazadan sadece ikimiz kurtulduk. Başımız sağolsun kardeşim.
Karanlık ne de çok esir alıyordu beni bu sıralar... Uzaktan girayın hıçkırıklarını duyuyordum ama tepkisizdim. Gözümü kırpacak gücüm yoktu. Kendimi girayın kollarına bırakıp ait olduğum karanlığıma çekildim.

ANKA YENİDEN DOĞUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin