Bölüm 4(Senaryoyu oynamak)

122 7 1
                                    


   Hafifçe araladım gözlerimi. Saate bakmak için elimi cebime attım. Has**tir! Cebimde telefonla göle girmiştim. Bizimkiler beni baya merak etmişlerdir. Hemen eve gitmeliydim. Üzerimde ki yorganı kaldırdım, yatağımdan çıkmamla girmem bir oldu. Çıplaktım! Neredeydi lan kıyafetlerim?. Evet bende öyle tahmin etmiştim, muhtemelen parçalanmış olmalılar. O sırada içeriye uyurken başımda bekleyen kız girdi. Elinde ki çamaşırları masanın üzerine bırakıp "Beyfendi sonunda uyanabildi." dedi. Hayat doluydu, sürekli bir gülümseme hakimdi suratına. "Kaç saattir buradayım?" diye sordum. Kolunu sallayarak saatini çıkarıp "Hmm bir bakalım, fazla değil yaklaşık iki gündür." dedi. İki gün mü? Kesinlikle şaka yapıyor olmalı. Şu anda çoktan bizimkiler ortalığı ayağa kaldırmıştır. Annem kesinlikle çok merak etmiştir beni. Sıçrayıp yerimden kalkacaktım ki çıplak olduğumu hatırladım. Tekrar aynı pozisyona geri döndüm.

Kıpırdamıyordu yeşil gözlü kız, direk olarak gözlerimin içine bakıyordu donuk bir ifadeyle. Böyle kısa bir süre donup kaldık. En son sessizliği ben bozdum. "Hani birisi giyinecektir ya." Bu kadarı anlamasına yetmemişti sanırım ki "Eeeee" dedi. Sesimi biraz daha yükselterek. "Giyinmek için önce çıplak olması gerekir." Ya bu kız aşırı salaktı, yada ben aşırı muhafazakardım. "Yani?" dedi istifini bozmadan. Sesimi biraz daha yükseltip bağırırmışçasına "Eğer birisi çıplaksa o ortamda ki herkes dışarıya çıkar ki rahat rahat giyinebilsin." Derinden bir kahkaha patlattı, "Haaa o mesele, merak etme dün bütün sırlarını obada ki herkes gördü. Saklayacağın pek birşey olduğunu sanmıyorum." Kız ciddiydi, obada ki herkes oramı buramı görmüştü. Hay si**yim yeniden hayatımın dönüm noktasında tanıştığım insanlara karşı mükemmel bir giriş yapmıştım. Odadan çıkarken durup "Bu arada ismim Yeliz" dedi.

Sonunda yalnız kalabilmiştim. Tedbiri bırakmayarak yorganla birlikte kalkıp bıraktığı kıyafetlerin yanına kadar gittim. Aynada kendimi gördüğümde şok olmuştum. Omuzlarım genişlemiş, göğüs kaslarım iyice şişmiş, yarım yamalak olan karın kaslarım tam anlamıyla bir vücut geliştirmeci kaslarına dönüşmüştü, kollarım şişmişti, bacak kaslarıma ve adonislerime kadar vücudumdaki her kas parçası şişmişti. Zaten bir doksana yakın boyu olan ben, şimdi tam bir canavara dönmüştüm. Lanet olsun giyinmek istemiyordum. Masadaki kıyafetleri elime aldım, iyi de bunlar benim kıyafetlerimdi. Adım kadar emindim siyah tişörtüm ve dar paça, koyu renkli kotum. Önce çamaşırlarımı giydim. Beş saniyelik periyotlarla aynaya bakıp duruyordum. Yeni halimi çok beğenmiştim. Eskiden üzerime büyük gelen, salaş duran tişörtüm şimdi tam anlamıyla vücudumu kaplamıştı. Normalde evde bile giymediğim bu kombin üzerimde mükemmel duruyordu.

Kafamı eğerek çadırdan dışarı çıktım. Yeliz benim uyandığım çadırdan biraz ileride tek başına oturuyordu. Duvarın kenarında duran kürsülerden birini alıp yanına gittim. Aşırı derece de ciddi bir yüz ifadesiyle. "Gerçekten şuradaki teyzeler falan da gördü mü beni?" Yüzüme tükürmemek için zor tuttu kahkahalarını. "En çok da onlar baktı." dedi. Onunla konuşurken iki gündür burada olduğumu, evimi bizimkileri bir anda hatırladım. "Has**tir ya, eve gitmem lazım babam kulağımı kesecek" dedim. "Haa o mesele gel benimle" dedi. İki çadır yana kadar yürüdük. Kapıda durup "İzin var mı?" diye sordu. Gel dedi içeriden Hakan reis. İçeri girince Yeliz selam verirmişçesine kafasını öne eğip "Babacım" dedi. Ne olduğunu anlamadım bir anlığına "Baba?" Bu mümkün müydü? "Hoşgeldin oğlum" dedi. Şaşkınlığımın geçmesini bekleyip devam etti. "Hatırlıyor musun sana on sekizini doldurunca sürpriz yapacağım demiştim." biraz gülüp devam etti. "Al işte sana sürpriz" İçim biranda aşırı derece de rahatladı. Karnenizde sekiz tane zayıf getirip sınıfta kaldığınızı düşündüğünüz anda bir arkadaşınızın size, şaka yaptık demesi gibi birşeydi. "Biliyor muydun?" diye sordum. Babamdan cevap beklerken Hakan reis girdi devreye. "Evet biliyordu Okan, bunu babana yıllar önce anlatmıştık. Daha doğrusu anlatmak zorunda kaldık." O ara bakıştılar. Sonra bana dönüp devam etti "Yıllar önce Baban iş yerinden bir teklif aldı, Ukrayna'da çalışıp, aldığı maaşın beş katını alacaktı." Bunu hatırlıyordum, babam gideceğimizden bahsetmişti fakat sonra hiç nedenini kurcalayamadığımız bir vazgeçme olayı oldu. "O anda Babanla iletişime geçmek zorunda kaldık. Gerçekleri ona anlatıp, seni burada tutmasını istedik. Yıllar önce Erciş'ten göçmenizin sebebi de biziz sana daha sonra detaylı anlatacağım." İkna olmuştum, saçma sapan sebeplerden dolayı babama kızamazdım zaten. Aramızdaki baba oğul ilişkisinde ince bir çizgi vardı ve ikimizde bu çizgiyi korumayı çok iyi biliyorduk. Sadece gülümsedim.

Bir saate yakın konuştuk. Bir kaç günümü obada geçirecektim. Babam diğerlerine üniversiteye kayıt yaptırmaya gideceğimi söyleyecekti. Böyle bir olay olmasa bir hafta sonra gerçekten de gidecektim zaten. Bu bana bir hafta süre kazandıracaktı, bir hafta sonra geri dönecek ve ondan bir ay sonra temelli gelecektim. Bir kaç ayda bir ziyarete dönecektim. Bu sayede kendime dört seneden fazla zaman kazandırabilecektim. Herşey zaten düşünülmüştü bana onaylamak kaldı. Çadırdan çıkıp göle doğru yürümeye başladık Yeliz'le. Ellerim cebimdeydi "Birşey sorucam" dedim. Bana döndü. "Şu kaşımın üstünde ki açık, onun kapanması gerekmiyor muydu şimdiye, aynısı babanın çenesinde de vardı." Anladığı belliydi fakat şu uzatmaları yok mu. "İki gündür yatıyorsun, iki aydır değil. Nasıl kapansın?" dedi. Hadi ama "Hani biz kurtadamız ya, özel güçlerimiz falan var." Ya bu kız herşeye gülüyordu ya da ben çok komiktim. "Haaa anladım sen çok Teenwolf izlemişsin." dedi. "Burada işler öyle olmuyor canım. Metebolizmamız hızlı olabilir fakat ölümsüz değiliz. Kurtlarda çok derin olmayan yaraların tamamen iyileşme süreci iki ila üç haftadır. İnsanlarda bu süre bir ayı geçebiliyor. Bizlerde ise bir haftaya kadar iniyor ama yok efendim kurşun yiyeyim kapansın. Yok illa gümüş kurşun olsun yok öyle birşey." Evet burası biraz kötü oldu. Bu baş ağrıları bir süre devam edecek demek. Ciddi bir ifadeye bürünmüştü suratı belli ki anlattığını daha önceden düşünmüştü. "Yani bir düşünsene, o kadar hızlı metabolizman olsa saçların, tırnakların, vücudunda ki diğer tüyler bir o kadar hızlı uzardı." Haklıydı aslında bu açıdan bakınca fazlasını beklememek gerekir bir hafta da iyi bir süre. "Ne yani şimdi bizim insanlara göre saçlarımız, tırnaklarımız ve diğer tüylerimiz daha mı hızlı uzayacak?" diye sordum. Kafa salladı.


Sanırım faydası kadar zararı da vardı bu kurtadamlığın.

GökbörüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin