"Güller.." diye mırıldandım onun kollarında huzursuzca kıpırdanırken, "Bunu çok seviyorum, Küçük Prens'i anımsatıyor." duyduğum eşsiz keman sesini dinlemeye devam ederken cümlemi sonlandırdım.
Derin bir nefes çektim içime, göz kapaklarımı usulca aşağı indirdim, o ise sustu. Konuşmasını da beklemiyordum zaten, söylediklerime karşılık vermez sadece susardı.
O böyleydi, hep içine atar, bakışlarıyla bana belli ederdi kalbinin derinliğine gizlediği sözcüklerini. Bunun daha iyi olduğunu düşünüyordum. Biliyordum çünkü eğer o konuşsaydı ağır kelimeleri altında bir gülün yaprakları gibi ezilir, zedelenirdim.
O, farklıydı. Tüm gün boyunca Golha'yı dinler, beni de kollarının arasına alır öylece beklerdi. Neyi beklerdi, neyi düşünürdü bilmiyordum ama ona böyle delice aşık olduğum sürece onun yapacağı hiçbir şeyi yadırgamamayı zamanla öğrenmiştim.
Güller, onun sessizliği ve benim aşkım. Bizi tanımlayacak üç terim ancak bundan ibaretti. Onu seviyordum, onu nasıl seveceğimi bilmeyecek kadar küçüktüm. Yanlıştık, aykırıydık ama bu bize engel değildi.
Çünkü ona olan sevgim sonsuzdu, onun sessizliği kadar.
→ ciddili bir şekilde yazmaya başlayacağım, ve başlangıcı bu fikimsi şey ile açıyorum. umarım güzel zamanlar geçiririz, sizi çok ağlatmam.♡