Her zamanki gibi hissettiriyordu dokunuşları. Olağan ve monoton. Hiç şaşmadan yapılan hareketler. Hep aynı noktaya sabitlenen parmak uçları ve her hareketin ardından kahkülleri düzelten kemikli eller. Dudakları sakince bedenimde süzülüyor, son durak olarak daima omuzlarımı buluyordu. Gözlerini neden hiç gözlerimden ayırmıyordu?
"Bakma bana"
Sonunda huzursuz bir şekilde kıpırdanarak söylediğimde minik dudaklarının sol tarafı yukarı doğru kıvrıldı. "Sen neden bakıyorsun bana güzellik?" Dedi en sonunda.
Her şeye rağmen onun olmayı istemek ve bana sahip olmasına izin vermek benim seçimimdi pekala. Lakin bu denli ukalaca konuştuğunda pişmanlıklarım büyüyordu yavaşça. Boğazıma gelen yumruyu gideremediğimi fark edince konuşmadım. Onun yerine kalktım ve odanın her tarafına saçılmış eşyalarımı toparladım.
"Dışarıda böyle sallama ama, kıskanırım"
Kibirli herifin tek yaptığı boş boş konuşmaktı. Ve ben bu adamın neyine aşık olduğumu henüz algılayamıyordum. Ya ben çok salaktım, ya da onun şeytan tüyü vardı.
"Çok düşünüyorsun güzelim, biraz daha rahatlamalısın"
Henüz sadece pantolonumun tek bacağını giyebilmiştim ve o, derhal bacaklarımdan çıkarıp beni tekrar çırılçıplak bıraktı.
Tek bir gün, tek bir saniye bile değişmiyordu davranışları.
Yatardık, yorulurduk. Ardından bir süre dinlenirdik ve ben kalkardım. O ise ne zaman giyinmeye çalışsam tek bacağımı pantolonumun içine sokmamı bekler, ardından ötekine geçemeden beni gafil avlardı.
Peki ya ben? Bunu biliyor olmama rağmen neden eşyalarımı alıp, bir kez olsun odanın dışında giyinmiyordum?
Bana bakışları, dokunuşları hoşuma gidiyordu.
Ezici sözleri ve üstün hakimiyeti utanç verici olsa da kopamayacak kadar toydum belli ki.
Aptal bir çocuktum. O ise boş biri.
Buna rağmen aramızdaki şeye isim vermeye çalışan ben, aşk demiştim.
Peki ya gerçek aşk neydi, nerede ve kiminleydi?
"Bitsin artık"
Arkamdan sarılan kollarına karşılık veremiyor, küçük yatağın içinde ayaklarımı yere basmış oturuyordum öylece. Belimdeki kollar kasıldı. Göz ucuyla gördüğüm beyaz kollarındaki damarlar bir anda ortaya çıktı.
Kızdırdığımı bilmesem, bunun şehvetten kaynaklandığını düşünebilirdim, keza her daim böyle olurdu. Vücudu içten tepki verirdi önce, ardından üzerime yavaş yavaş gelen bedeni.
Şimdi farklı sebeplerle vücudumu saran kolları biraz olsun gerilmeme sebep oluyordu.
Korkusuz veya yürek yemiş falan değildim, ya da onu bilerek, isteyerek sinirlendirecek kadar aptal.
Sadece, geleceğimi korumam gerektiğinin farkına varıyordum.
Daha ne kadar 16 yaşında kalacaktım? Daha ne kadar bu sorumsuz çocuğun altına yatacaktım?
Bana zevkten ve acıdan başka bir şey vermeyen bu çocuktan, sevgi ve şefkat beklemek seçebileceğim en yanlış yollardı.
"Gerçekten mi?"
Sehun oldukça kızgın ve şaşkın bir biçimde beni kendine döndürüp sorduğunda, çıplaklığımı kapatmak isteyerek yorgana sarılmıştım. Fakat o asabi bir şekilde üzerimden alıp yere attı, ardından da üstümdeki hakimiyetini tekrar sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Futago:: HH
FanfictionKuyruğunu kovalayan bir köpek gibiydim. Dönüyor, dönüyor yine aynı popoya çıkıyordum *Yetişkin içerik içermektedir.