"Hadi ama Elif lütfen" diyen Doğa ya baktım. "Gerçekten çok eğleneceğiz" sürekli gelmemi istediği partiden bahsetiyordu. fakat benim hafta sonu için olan planlarım eve gidip yatağımdan hiç ayrılmamaktı. "Gelmezsen kankalık hakkımı haram ederim" Doğa gelmem için elinden geleni yapıyordu "Doğa saçmalama lütfen. öyle ortamları sevmediğimi gayet iyi biliyosun" dedim bıkkın bir sesle. Doğa koluma yapışık dudaklarını büzdü.
Bu bakıştan Nefret ediyordum.
"Doğa öyle bakma. hem parti gece olacak. düşünmek için vaktim var" dedim Doğa tam bir şey söylecekken Öğretmen başımızda belirmişti bile. "Konuşmayın!" dedi. ve gözlerini kısıp bize baktı. ve arkasını dönüp tahtaya doğru yürüdü. tabi o kadar kıvırıyordu ki kafamız dönmüştü bile. erkekler kadının her yerine bakıp kahkahalara gülüyorlardı. önümüzde oturan Tolga arkasını dönüp "partiye geliyorsunuz değil mi herkes bunu konuşuyor!" dedi heyecanlı bir sesle. gözlerimi devirip tekrar Tolga ya baktım. "Elif gelmeyeceğim diyor" Doğa beni hemen Tolga ya şikayet etmişti bile. Tolga sıranın üzerine olan elimi tutup ciddi bir sesle "eğer gelmezsen o gözlerini oyarım küçük deryalar ağlarsın Elif." dedi diğer elimi Doğa tutup "eğer gelemezsen babana yalan yanlış şeyler söylerim. yaparım" dediği anda yüzüm düşmüştü. çünkü gerçek babam bile değildi. "Elif... Elif ben özür dilerim öyle demek istemedim" dedi. hızlı bir şekilde yüz ifademi değiştirdim "sorun değil" deyip buruk bir şekilde gülümsedim. "Ve tamam parti ye geleceğim" dedim. Tolga ve Doğa önce şaşırsalarda bir anda kulaklarına kadar gülümsediler.Zil çalınca herkes sınıftan çıktı. sınıfta tek ellerimle oynadım. üvey olan babam gerçekten çok kötü bir insandı bize karşı değildi fakat karanlık işleri vardı. hemde fazlasıyla karanlık... böyle işlerle uğraştığını annem bilmiyordu fakat ben gayet iyi biliyordum. ve eğer bildiğimi öğrenirse gerçek kendine dönerdi. Yani gerçek mafya olan Adnan Keskin'e ve sinirliyken başka bir adam oluyordu. her ne kadar onun Mafya olduğunu öğrendiğimden beri soğuk davransamda kim olduğunu biliyordum. ve onun soy adını taşımaktan nefret ediyordum.
Elif Keskin. Adnan Keskin'in kızı. olarak bilinmek istemiyordum. fakat annem kim olduğunu bilmediğinden bundan tam tersi gurur duyan bir kadındı.
"Elif? İyi misin?" diyen ses ile gözlerimi hızlıca açıp kapattım. "İ-iyiyim" dedim Doğa yanıma oturup "anlatmak ister misin?" dedi sevecen mi tavırla. "Her zamanki konu. her neyse parti nerede olacaktı." dedim Doğa tekrar kulaklarına kadar gülümsedi. "demek gerçekten geleceksin" dedi ve devam etti " ben seni alırım. veya ben kıyafetlerimi alır sizin eve gelirim" dedi bende kafamı aşağı yukarı sallayarak "olur. tamam" dedim***
Son ders biter bitmez çantamı toparlayıp tek koluma astım. motorumun anahtarını cebimden çıkarıp hızla merdivenleri indim.
Motorumu çalıştırıp Doğa nın gelemesini bekledim. Doğa hızlı adımlarla "Elif sen git. ben evden eşyaları alıp geliyordum" dedi ve kendi arabasına bindi. tabi ben 'elif sen git' demesiyle gaza basmıştım bile.
Eve gelir gelmez anneme dönüp "annelerin bir tanesi napıyorsun" dedim annem küçük çaplı bir kahkaha attı "yine ne istiyorsun Elif" dedi. bende hemen yanına gidip sarıldım "bu gün parti varmış normalde gitmeyecektim ama Doğa zorladı yanı eğer Hande sultan izin verirse gitme-" tam izin alacakken annem "git Elif git. Allah aşkına bir sus. nefes al" dedi tekrar kahkaha attı. annem çok güzel bir kadındı ve kıskanılacak kadar güzel bir fiziğe sahipti küçükken her zaman 'annem gibi olacağım' derdim ta ki Adnan denen adamla evlenene kadar...
Kapı çalınca annemin yanından ayrılıp kapıyı açtım. Doğa elinde olan çanta ile içeri girdi. Anneme bakıp gülümseyerek "Hande sultan izin verdi sanırım" dedi anneme gülümseyerek "Elif bu gün yine senindir Doğa." dedi ve Doğa beni kolumdan tutup üst katta ki odama sürükledi. "Eveeeeet Elif şimdi seni yeniden yaratacağız" dedi gözlerimi devirerek "Doğa saçmalama istemiyorum. hafif şeyler giymek istiyorum. hem bu parti olayı nereden çıktı ya" dedim stem ederek Doğa çantasındaki kıyafetleri çıkarırken "Elif bu partiyi herkes tarafından tanının Sina Karademir yapıyor" dedi heyecanla. bir kaşımı havaya kaldırıp "yani?" dedim Doğa bana bakıp tekrar içine odaklandı. "Yanisi giyin artık bir saatimiz var" dedi ve suratıma beyaz bir elbise attı. "Ben bunu hayatta giymem" dedim. elbise yi yere atıp dolabıma yöneldim. siyah ve kırmızı kareli düz uzun gömlek gibi duran elbiseyi elime aldım. Doğa bana şaşkınca bakıp "Elif saçmalama onu sana giydirtmem çok basit kalır" dedi bende omuzlarımı silkip elbiseyi üzerime giydim. Doğa yanıma gelip elbisenin düğmelerini açtı eline olan beyaz badi ve siyah süper mini eteği bana verdi. "Bunları giy" dedi gömleği çıkartıp verdiği kıyafetleri giydim. beyaz badiyi etiğin içine kattım. üzerinede daha demin giydiğim kareli gömleği giydim. arkamı dönüp aynaya baktığımda gömleğin uzunluğundan dolayı sanki içimde bir şey yokmuş gibi görününce kendi kendime gülümsedim. aynanın karşısına geçip hafif siyah göz makyajı yapı dudaklarımı kırmızıya boyadım. Doğa ya baktım ve ağzım açık kalmıştı üzerine giydiği yarım siyah tişört ve altına giydiği siyah etekle çok hoş görünüyordu. üzerinede siyah deri montunu giydi "harika görünüyorsun" dedim Doğa gülümseyip "teşekkür ederim" dedi***
Parti yerine geldiğimizde tekrar ağzım açık kalmıştı. Sanırım burası fazlasıyla lüks bir Bar dı ve tek kelime ile mükemmeldi. ve Doğa nın dediği gibi çok şık giyinen insanlar vardı. kapıda bekleyen iki koruma vardı. Doğa nın elinde olan iki bileti adamlara gösterdi. iki adam önce birbirine bakıp sonra bana baktılar. ne olduğuna anlam verememiştim. adamlar kafalını sallayıp geçmemize izin verdiler. kapıdan geçer geçmez aşağı kata inen uzun bir merdiven vardı ve neon ışıkları renk değiştirerek çok güzel bir hava katıyordu.
Merdivenleri inince etrafımıza bakındım ortada kocaman bir pist vardı ve etrafında localar vardı. her loca kırmızıyken sadece bir tanesi siyahtı. ve orada oturanlara bakılırsa buranın sahipleriydi. Doğa kolumdan tutup beni siyah locanın karşısındaki koltuklara oturttu. kafamla siyah locada oturanları gösterdim "onlar kim?" dedim Doğa baktığım yere bakıp. "İşte tam ortada oturan Sina Karademir. bu Barın sahibi. ve sanırım şu an bize bakıyor" dedi kafamı çevirip Sina denen kişiye baktım. gerçekten dedikleri kadar yakışıklıydı ve sert bir yapısı vardı. her kızı kendine aşık ettire bilecek tipi vardı zaten iki tarafında oturan kızlara bakılırsa... Anlaşılması zor değildi.
Şu an sürekli bana bakması beni rahatsız ediyordu. sürekli Tolga ve Doğa nın sohbetine katılmaya çalışsamda üzerimde öldürücü bakışları hissetmem kötü hissettiriyordu. Tolga ve Doğa bunu anlamış gibilerdi "onu tanıyor musun?" diye sordu Tolga. kafamı çevirip Sina ya baktım. "Hayır tanımıyorum. ama sanırım o beni tanıyor" dedim bakışlarından ancak bu anlaşılıyordu. "Doğa bembeyaz oldun. gitmemizi ister misin?" dedi kafamı iki yana sallayıp "hayır. hayır ben iyiyim. bir lavabo ya gitsem iyi olacak" dedim ayağa kalkarak Doğa kolumdan tutup "gelememi ister misin?" dedi. buruk bir şekilde gülümsedim. "gerek yok ben hemen dönerim" dedim ve siyah loca nın yanından uzanan tekrar neon renklerle ışıklandırılmış koridora girdim. siyah loca nın yanından geçerken hala Sina nın bana baktığını hissettim.
Lavaboda bütün kızlar makyaj yapıyordu. ve her yer doluydu duvara yaslanıp kafamı geriye yatırdım gözlerimi kapatacakken kapıdan gürültülü bir ses gelince gözlerimi açtım. bu Sina'ydı. gözleri her yere bakıp beni bulunca "herkes dışarı. HEMEN!" diye kükredi. beş saniye bile geçmeden herkes dışarı çıkmıştı bile. üzerime doğru yürüdü. "Ne istiyorsun benden?" dedim cılız bir sesle. aramızda bir adımlık yer vardı. beni baştan aşağı süzdü "Adnan Keskin'in kızı Elif Keskin sensin demek." dedi ukala bir sesle. "O benim babam değil!" dedim onun aksine biraz daha bağırmıştım. "Eğer kim olduğumu bilsen sanırım böyle bağırmazdın. ama merak etme ben sana öğreteceğim." demesiyle aramızda olan mesafeyi kapatıp bir eliyle çekip kendine yasladı ağzıma kapattığı bez ile kendimi boşluğa bıraktım.....
YOU ARE READING
Tutsak
Mystery / ThrillerBir intikam uğruna öldüremeyeceği kimse yoktu adamın... Genç kız adamın yaptıklarına bir kez daha boyun eğdi. ve bir buz kadar soğuk olan parmaklarını avuç içlerine sıkıca bastırdı. elinde oluşan acı. avuç içlerinden akıp yere damladı... Rengi Kan...