Kafamdaki ağrı ve vücudumda oluşan acı gittikçe artamaya başlayınca gözlerimi açtım.
Yabancı gelen koku , görüntü ile etrafıma baktım. lüks bir minibüsün içindeydim ve bana dikkatlice bakan gözlerle karşılaştım. yattığım yerden kalkıp oturdum. onu tanımam uzun sürmemişti bu oydu Sina... Kafamdaki ağrı iyice şiddetlenince elimi kafama koyup biraz ovdum. karşımda iki ayrı tekli koltuk vardı ve birinde Sina denen adam oturuyordu. kafamı çevirip yattığım yerin ucunda oturan hayatımda hiç görmediğim çocuğa baktım. Sina'ya sürekli sorma isteği duyduğum soruyu sorum tekrardan "benden ne istiyorsun?" dedim Sina benden hiç ayırmadığı gözleri ile "anlayacaksın Keskin" dedi ve güldü. ama bu gülüş ne samimiydi nede gerçekti.Minibüs birden durunca kapalı olan perdeleri aralayıp baktım. ama camlar siyaha boyanmıştı adeta. ne dışarısı görünüyordu nede bir ışık. Minibüsün kapısı açılınca kafamı çevirdim. Petrol Ofisine gelmiştik. hiç tanımadığım çocuk kapıdan çıktı. Sina'ya baktığımda o şöföre bir şeyler anlatıyordu. bu zamanı kullandıp hızla oturduğum yerden kalkıp Minibüsün kapısından çıktım.
Dışarı çıkmıştım. evet.
ama nereye gidecektim.
Daha nerede olduğumuzu bile bilmiyordum.
Hızlı bir şekilde koştum ama nereye gittiğimi bile bilmiyordum. bu sırada iç sesim ilk defa rahatlığıma düşkün olup spor ayakkabılarımı giydiğim için tebrik ederken kolumda hissettiğim el ile istemiyerek bile olsa durdum. Sina denen kişi kolumu o kadar sıkıyordu ki elime kan gitmediği kolumun renkten renge girmesiyle kolayca anlaşılıyordu.
Elinde olsa sinirden Gözlerinden alev çıkartacaktı adeta. gözlerini benden çekip arkamızda kalan minibüse baktı "Cem! İpleri getir!" dedi. ve bunu derken sesi o kadar gürdü ki kükremiş misali. bana dönüp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. ukala bir gülümseme ile "benden kaçabilmek için daha iyisini yapman gerek Elif Keskin" dedi sanırım şu an suratına tükürsem tam yeriydi.
Arkamdan gelen ayak sesleri ile minibüste gördüğüm Cem denen çocuğun ipleri getirdiğini anladım. Sina ipleri alınca kolumu sert bir şekilde bıraktı. bırakmasıyla acıyan kolumu ovaladım. ama bir yandanda gözlerim kaçmak için yer arıyordu. Sina bana bakıp arkamda duran Cem e beni işaret ederek "tut şu kızı" dedi. Cem denen kişinin arkamdan kollarımdan tutmasıyla Sina nın ellerimi birleştirip ipi dolamaya başlaması bir olmuştu. elimi tamamen doladıktan sonra sıkı bir düğüm atınca bileklerimde oluşan sızı ile "ahh!!" diye inledim. Sina bundan zevk duyarmışçasına güldü. elimde olan iplerden tutup beni sürüklemeye başladı. nerede olduğumuzu anlamak için etrafıma bakındım fakat ne bir tabela nede bir yazı vardı.
Minibüsün kapısını açınca beni minibüsün içine adeta fırlattı. kendiside içeri girip kapattıktan sonra beni tekrar iplerimden tutup bu kez koltuğa fırlattı. bileklerim şimdiden kızarmaya başlamıştı bile.
***
Minibüs bir daha durduğunda kafamı yere eğdim. bu sırada Sina yanıma gelip tekrar iplerimden tutup sürüklemeye başladı. etrafa baktığımda ormana gelmiştik.
Bir ormanda ne yapıla bilir ki?
İçime dolan korku ile gözlerimi daha çok açtım.
Beni öldürecekti.
Geri adım atıp durmaya çalışmıştım fakat Sina ya hiç bir etkisi dahil olmamıştı. kalbim adeta ağzımada atarken ne yapacağımı düşünüyordum. bir kez daha durup Sina yı kendime doğru çekmeye çalıştım. biraz sendeledi. durup bana baktı ve hızla beni kendine çekip bıraktı. o kadar hızlı çekmişti ki dengemi kaybedip yere düşmüştüm. ellerimin bağlı olması yere düştüğümde hiç dengemi sağlayamama neden olmuştu. yüzümde oluşan acı ile yüzümü buruşturdum.
Sina bu kez kolumda tutup beni ayağa kaldırdı ve tekrar arkasında sürüklemeye başladı. tekrar durmaya çalıştım. "Bırak Beni!!!" diyerek bağırdım. Sina durup bana baktı. "İstediğin kadar bağır Keskin. burada seni kimse ne duya bilir nede bulabilir" dedi tekrar ukala gülümsemesini takındı. bir kaç adım atmıştı ki kendimi yere bırakıp çığlık atmaya başladım. saçlarımı eline dolayıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı "kes sesini" dedi bu kez ben ukalaca gülüp "istediğim kadar bağırabileceğimi söyledin nasılsa beni kimse duymuyor değil mi? ne o yoksa çok mu rahatsız oldun Karademir" dedim soy adımla seslendikçe bende ona inat aynı şeyi yapıyordum. ama ona karşı çıkmam onu sadece sinirlendiriyordu. saçlarımı hiç bırakmadan ayağa kaldırdı. ve bu kez daha can yakıcı bir şekilde saçlarımdan tutarak sürükledi.Tekrar durunca neden durduğumuza baktım bi eve gelmiştik. tam adı üstünde 'dağ evi' ydi Sina kapıyı açıp saçlarımdan tekrar sürükleyerek eve soktu. ve evin içindeki bir odanın kapısını açıp beni hızla içeri itip kapıyı üzerime kapattı. "Aşağılık Herif!" dedim son gücümle. ayağa kalkmaya çalıştım ama her ayağa kalmaya çalışmamda ipler daha çok kesiyordu. en sonunda bedenimi duvara yaslayıp oturdum. oda fazlasıyla küçüktü ve sadece içinde geniş bir yatak , dolap ve yatağın yanında duran küçük bir sehpa vardı. dizlerimi kendime çekip saatelerce duvarları seyrettim. evin kapıları bazen açıldı bazen kapandı. ve şimdide ayak sesleri kapımın önüne geliyordu. kilit sesi duyulunca bir kaç saniye kapıya baktım. ve sonra tekrar duvarlara bakmaya devam ettim. Sina olduğunu bildiğim için hiç bozuntuya vermemiştim ve bakıştığım duvarlara bakmaya devam ettim. "kalk ayağa" dedi sakin ve ölümcül bir ses tonuyla. ama ses çıkarmadım. Sina sesli nefes verip bileklerimdeki ipleri çözdü. çözmesiyle Sina nın sarsılması bir oldu. odadan hızla çıkıp salona girdim. dışarı çıkacağım kapıyı açmıştım bir adım atacakken Sina belimden tutup ben havaya kaldırdı. bir yandan ayaklarımı çırpıp bir yandanda kucağından inmeye çalışıyordum. "Bırak beni!" dedim çığlık atarak. Sina beni odaya sokmuştu bile ayaklarımın yere değmesiyle yanağımda hissettiğim acı ve ağzıma dağılan kan tadıyla yere düştüm. dirseklerimin üzerinde sırt üstü durdum. ve sebepsiz yere kahkaha atmaya başladım.
Canım fazlasıyla canım yanmıştı. evet.
Ama canımın yanmadığını göstermek için deli gibi gülüyordum. Sina bir adım daha attı. "Kapa çeneni!!" bir anda kükremesi ile gülmeye son vermiştim. ama yüzündeki sinir hoşuma gitmişti bile. ama ben onun sinirli halini gördükçe kahkaha atıyordum. Sina sinirle odadan çıkıp kapıyı fazla sesli bir şekilde kapattı. tekrar oda ve sessizliği olarak kalmıştım.
Ama bu evden me yapıp ne edip çıkacaktım.***
Bir kaç saat sonra evden hiç ses çıkmamıştı. kimse yoktur umuduyla odadan çıktım. bu odanın kapısından sadece salon on yarısı görünüyordu. tekrar bir kaç adım atınca evde tek olmadığını gördüm Sina gitmememişti. arkamı dönüp geri odaya gidecektim ama Sina nın sesi buna engel olmuştu. "odadan neden çıktın?" dedi bir kaç saniye olduğum yerde durdum. topuklarımın üzerinde dönüp Sina ya baktım. "Şey... tuvalete gidecektim" dedim
Yalan söyleyemiyorsun Elif.
Sina ile bir kaç dakika bakıştıktan sonra eliyle tam solumda duran kapıyı gösterdi. hiç beklemeden kapıyı açıp içeri girdikten sonra kitledim. aynanın karşısına geçip kendime baktım. dudağımın kenarı patlamıştı. o kadar kan tadı geldiğine göre gayet normaldi. yanağımda oluşan kırmızı ve mor karışımı olan renkler dikkat çekiyordu. bu görüntüme daha fazla bakamayacağımı anlayınca yüzümü yıkayıp çıktım. salona baktığımda Sina yı göremeyince gidip koltuğa oturdum. dizlerimi kendime çekip oturdum. hala parti gecesinden kalma kıyafetlerimle duruyordum. kafamı bacaklarımın arasına yerleştirdim. ayak sesleri duyunca kafamı kaldırıp baktım. sanki ben burada hiç yokmuşum gibi davranıp koltuğa oturdu. kafamı çevirip Sina ya baktım. "Bana ne yapacaksın?" dedim çığlık atmaktan ve bağırmaktan acıyan boğazlarım çok yüksek sesle konuşmama imkan sunmuyordu. Sina bana bakmadan "bir çok şey" dedi ve sustu. bir an yutkunamadım. ama bir süre sustum. "peki ya beni öldürecek misin?" dedim yine aynı ses tonuyla. Sina bana bakıp baştan aşağı süzdükten sonra tekrar önüne döndü. "o da seçeneklerimin arasında" dedi ve sustu....
YOU ARE READING
Tutsak
Mystery / ThrillerBir intikam uğruna öldüremeyeceği kimse yoktu adamın... Genç kız adamın yaptıklarına bir kez daha boyun eğdi. ve bir buz kadar soğuk olan parmaklarını avuç içlerine sıkıca bastırdı. elinde oluşan acı. avuç içlerinden akıp yere damladı... Rengi Kan...