4. Bölüm

420 7 7
                                    

Hani bazen kendinizi Dünya'nın en mutlu insanı ilan edersiniz. kendi Dünya nızı kurarsınız.
Ama..
her güzel bir hikayede kötü birleri vardır... kendi kurduğunuz Dünya' da asla yalnız değilsiniz.
Kötü insanlarla dolu olan bir Dünya'da mutlu , güçlü ve umutlu olmak çok zor.

Göz kapaklarım açılmamak için direnirken vücudumdaki uyuşukluk hissi kaybolmaya başlıyordu. evin eski tahtalarından gelen tok ses. ve dışarıdan gelen tir tir titreten esinti.. yataktan kalkıp ayaklarımı aşağı sarkıttım. uyanmayı bekliyordum. yeni bir boktan gün. ama her masalın bir mutlu sonu vardır.
Veya kötü bir sonu...
Ayağa kalktım kapının açık olması beni şaşırtmıştı. İhtiyaçlarımı görmek için lavabo ya gitmek için kapıyı açtım. salonda kimin olduğuna bakmadan lavabo nun kapısını açtım. "Elif! buraya gel!" arkamdan gelen Sina nın sesi ile tek ayağımın üzerinde dönüp Sina ya baktım. "Lavabo ya gire-" sözümün bitmesine izin vermeden gelmemi işaret edince istemeyerek yanına gittim. bana oturmamı işaret ederek masanın üzerinde olan viskisini aldı. Sina nın yanında olan tekli koltuğa oturup yerdeki desenleri izledim. Sina "Anlat Cem" dedi. Cem kendini geriye doğru atarak derin bir nefes aldı. "Anlaşma yapacağız" dedi ve sustu. dün anneme zarar vermemeleri için 'herşeyi' göze almıştım. "Ne anlaşamsı?" dedim önce Sina ya sonra Cem e bakarak. Sina viski bardağını sertçe masaya koyarak bana baktı. "Annen için herşeyi yapacağını söyledin. aptal. ya Cem bırak! bu bizim neyimize yarıcak. daha baştan hiç bir bok anlamıyor!" dedi. ve uzun bir süre herkes bir birine bakmaya başladı. "Aşağılama seansın bittiyse ne anlaşması olduğunu konuşa bilir Sina bey" dediğimin duyulmaması için dua ederken Cem ve Sina nın bakışlarını üzerimde hissettim "ne dedin sen?!" Sina sinirli bir tavırla ayağı kalkacakken Cem önce davranıp Sina nın kolundan tuttu "Sina sakin ol! bu kız çok işimize yarayacağını biliyorsun" dedi Sina bakışlarını benden çekip Cem e baktı. "Şu aptalı övmeyi kes Cem" dedi ve olduğu yere oturdu "bana aptal deme!" bu sefer ben bağırmıştım. ve tekrar Sina ve Cem in bakışları beni buldu. "Ne oldu Aptal kız ağırına mı gitti?" Sina dalga geçer gibi konuştu. ben ise kendimi geriye atıp koltuğa sindim.

"Anlaşma şöyle Elif. annene ve arkadaşlarına zarar gelmemesi için bizim dediklerimizi yapacaksın. ama sorgulamayacaksın. biz bitti diyene kadar da bu bitmeyecek" Cem ciddi bir tavrıla konuşunca gözlerim tavanı buldu. "Hadi ama bari sen yardım et. tabi tepeden bakması kolay" Tavan ile uzun süre bakıştıktan sonra gözlerim tekrar Cem i buldu. "İyide size nasıl güveneceğim?" dedim Cem umursamaz bir bakış attı. "Bize güvenmek en büyük hatan olur. güvenme" dedi Sina viskisini yudumlarken. dişlerimin arasından "siktir" dedim. ve güzlerimi tekrar tavana diktim. "Lütfen kafama düş ve şuracıkta can vereyim" içimden binlerce dua ederken. dua larımı bozan kişi Sina oldu. "Aptal gibi davranmayı kes" dedi. ellerimle koltuğun kollarını tutup kendimi öne doğru çektim. "Unuttun mu ben aptalım" dedim ve ayağa kalktım. bir kaç adım atmıştım ki bu sefer Cem araya girdi "nereye gidiyorsun?" dedi tekrar tek ayağımın üzerinde arkamı döndüm "işemeye gidiyorum. orayada gelecek misiniz?" dedim Cem önüne dönüp Sina ya baktı. Sina ise viski bardağına bakıp muzip bir şekilde gülümsedi. "Kabul ediyor musun Elif Keskin? eğer etmiyorsan daha anneni almaları için adam yollayacağım" Sina hala viski bardağına bakarak konuştu. Kabul edersem hayatım alt üst olacaktı. eğer etmezsem bir annem olmayacaktı. ikiside benim için işkenceden beterdi. ama onun yerine ölmek daha mantıklı geliyordu. Sina "Seni bekleyemem cevap için son on saniyen var" dedi. diğer eline telefonu alıp döndürmeye başladı.
Kabul edecek miydim?
Hayır etmeyeceğim.
Evet edeceksin.
Hayır Asla!
Evet kesinlikle!
Hayır!
Evet!
Sina ya bir adım atıp. "Evet" derin bir nefes aldım "kabul ediyorum" dedim ve lavabo ya doğru ilerledim "hazırlanmak için on beş dakikan var gidiyoruz" dedi. nereye diye soracaktım ama sorgulamak yok!

Lavabo da özel ihtiyacımı karşıladıktan sonra aynanın karşında geçtim. hala her yerimde küçük morluklar 'merhaba!' diyordu.
Buna üzülmeli miydim yoksa umursamama lımıydım.

Aynalı tahtadan olan dolabı açtım ve lazım olabilecek bir şeyler var mı diye baktım.
Traş köpüğü , Diş fırçası , macun hiç bir şey yoktu. diğer dolabı açtığımda jilet buldum almak ve almamak arasında kaldım. binlerce kitap okumuş ve binlerce film izlemiştim. sanırım desem bir şey olmazdı. jileti alıp ağzımın içinde yanağıma koydum. ağzımla bir kaç hareket yapıp konuşurken nasıl olacağına baktım
Siktir!
Çok acıyordu.

Kapıdan gelen sese baktım "hadi!" Sina sinirlenmişe benziyordu. hemen ellerimi yıkayıp sifona bastım ve kapının kilidini açtım. üzerime fırlatılan kıyafetlerle sarsıldım. "giy bunları acele et gidiyoruz" dedi ve beni içeri itip kapıyı tekrar kapattı. elimdeki elbiseye baktım aslında elbise sayılmaz kumaş parçası. eteği nerede diye uzun süre baktıktan sonra Sina yı sinirlendirmek hoş olmadığı için hemen üzerime giydim. aynanın karşına geçip baktım. bordo rengi olan ve vücudu saran elbise tam popomun altında bitiyordu. ayağıma giydiğim siyah platform topuklularla fazla rahatsızdım. tekrar kapıyı açtığımda bu sefer elime verilen makyaj çantasına baktım. "Makyajı abart" dedi ve tekrar kapıyı kapattı. yüzümdeki morlukları fondötenle kapatabileceğim için mutluydum. hemen sürdüm. abartılı bir şekilde eyeliner çekip göz altlarıma siyah göz kalemi çektim. ve dudaklarıma bordunun en koyusu olan ruju sürdüm tekrar aynanın karşına geçtim. benden önce iç sesim konuştu.

Artık bunlara alışsan iyi olur Elif. çünkü sende artık Sina nın sürtükleri arasındasın!

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 16, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Tutsak Where stories live. Discover now