2) Kabaro

21 1 0
                                    



Kabaro, Kabaras'a hükmetmeye başladığında çok önceden IP lerde bulunan oyunları düşündü. Neden olmasın? Zenginlerin üzerinde bahis oynadığı oyunları gerçeği neden olmasın? Eğer Büyük dev ekranlarda aksiyon, dövüş, kan ve savaş gösterilirse izlemeyen kalır mıydı?

Devletin geliri bu oyunlardan kazanılırdı. Kurulduğu bölgenin dağlık ve denize yakın olan bölgenin bir kısmını içine alarak, eski Akdeniz Bölgesi olan yeri Sarı Bölge ilan etti.

Toplumun belli kısmını hazırlık bölgesi adı altında bir yere toplayıp işine yarar insanları topladı. Ve onları sarı bölgeye hapsetti. Çünkü oraya girenler için tek bir şey vardı. Öl ya da Öldür.

Toplumun zengin kısmı için Güneş isimli bölgeyi kurdu. Güneş yok olduktan sonra onun değerini anlayan yönetim bu bölgeyi bir gezegene dönüştürdü.

Güneş'e atılan yüksek teknoloji bombalar nedeniyle Güneş enerjisini kaybetti. Yıldız düşmeye başladı. Dünya da yıldızların düşmediği nadir yerlerden biri olan Kabaras kalan insanların buraya göçmesine neden oldu. Ki zaten bu olaylardan sonra kalan insanlar bir kaç milyondan fazla değildi. Göç eden insanların zengin olanlarını kabul eden Kabaro geri kalanları beton duvarların arkasında bıraktı. Kimse onların ne halde olduğunu bilmiyordu. Susuzluk, açlık, sefalet... Belki de o duvarların arkasında felaketler hala devam ediyordu. Güneş, bunu bilmiyordu belki de. Hoş bilse de umrunda olacağını düşünmüyordum.

Güneş, yüksek binalardan, yapay göllerden, akarsulardan, ormanlardan oluşuyordu. Saat kavramı yerine Kari kavramı gelmişti. Yaşamak için zaman kavramı onların zenginliklerini ifade ediyordu. Onları öldürebilecek felaket kalmamıştı. Günün birkaç karisinde havayı aydınlatıyordu. Ve akşam olduğunu belli eden melodiler vardı. Beton duvarlar içerisinde herkes duyuyordu. Sonra havada yapay yıldız olan barslar beliriyordu.

Neval bölgesi, zengin halka hizmet etmek için mevallerden bir üst kısım olan bölgeydi. Buradaki insanlar sessizdi. Bu yüzden bu insanlara Nevale denirdi. Aslında olanlara konuşmayarak tepki veriyorlardı. Konuşurlarsa isyanın başlayacağını herkes biliyordu. Ve konuşmamalarının diğer nedeni meval bölgesine gitmemekti. Oldukları yer için Güneş e şükrediyor olmalarıydı. Beton duvarlar içerisinde, Güneş'ten ayrılmış bir bölge olan yer evlerin bulunduğu yerde kalıyorlardı.

Güvenlik sistemi en üst düzey askerlerden oluşuyordu. Duvardan kimse geçemiyordu. Sarı bölgeden kimse ölmeden dışarı çıkmıyordu. Oyuncular, ayda bir Meval bölgesine gidilerek oradan insan toplanıyordu. Hazırlık bölgesine getirilip tedavi ettiriliyordu. Mevaller kendilerine geldiklerinden 1 haftalık eğitimden geçip Sarı bölgeye getiriliyordu. 2 takım halinde 40 ar kişi olmak zorundalardı. Oyunda toplam 80 kişi vardı. 1 ay içinde oyuncu sayısı 20 kişiye düşüp yerine yenileri getiriliyordu. 3 ay boyunca hayatta kalan olursa oyun onun üzerine yoğunlaşıyordu. Her oyuncunun bir numarası vardı. Ölen kişinin numarası sarı alarm ile gösteriliyordu. Oyun gündüz saatleri içerisinde gerçekleşip gece duruyordu.

Kabaro, istediği şekilde Kabarası yönetmeye devam ederken çıkacak olan isyandan, yıkılacak olan hükümetinden bir habersiz oyunun keyfini sürüyordu.

6 ay önce
Neval Bölgesi - 12.  Sokak B Blok

Dar sokakların bize verdiği tek şey karanlıktı. Işık girmeyen bu bölge bizim için aslında bir ödüldü. Çünkü yerin altında büyük bir kısım sürekli aydınlık. Işık, bölgesinde ışığın kapanmaması işkencenin bitmediği anlamına geliyormuş. Askerler arasında konuşurken duyuyordum. Her ne kadar yaptığım işi sevsem de asker olmak istiyordum. Çünkü bu duvarlar arasında en özgür en refah yaşayan kısım aslında onlardı. Sarı bölgenin hissedarları oldukları için yönetimde söz sahibiydiler. Yani Genel Komutan Haki Clark.

Eve yaklaşmıştım. B bloktan geçmek beni ürkütse de en yakın buradan gidiyordum. Hafif ışık yüzünden az bir gölge oluşuyordu. Ve şuan yere baktığımda burada yalnız olmadığımı anlamıştım. Adımlarımı hızlandırdım. Fakat gölge de benimleydi. Evet az kalmıştı. Şimdi dönecektim.

Ah! Hayır.
Kolumu tutan gölge beni b bloğun ara sokağına çekti. Beni duvara yasladı. Eliyle ağzımı kapattı sanki bağırabilirmişim gibi. Yıllarca konuşmayan bir insan ses çıkarabilir miydi? Bilmiyordum. Hiç denememiştim.
Gözlerim yüzüne kaydı. Burnunu ve ağzını kapatan maske sadece gözlerini görmemi sağlıyordu. Mavi gözleri sanki olabilirmiş gibi daha da olduğum yere çivilenmeme neden olmuştu. Daha önce hissetmediğim bir duygu korkuyla karışıp bedenimi esir almıştı. Gözlerime baktığında hafif kısılan gözleri dikkatimi çekti. Eğer ağzını görebilseydim gülümsediğini düşünürdüm bu tanımadığım adamın.

Kısılan gözlerini tekrar düzelttiğinde kırmızı olduğunu gördüm. O anda korku daha ağır basıp titremeye başladım. Kolumu tutan elini boynuma götürdü. İnce tişörtüm omzunu koluma doğru çekerek boynumu açığa çıkardı. Baş parmağı ile köprücük kemiğime dokundu. Ağzımdaki elini çekip maskesini aşağı çektiğinde olduğum yerden bağlantım koptu ve yüzünün güzelliği ile başka bir aleme geçiş yaptığımı hissettim. İnsanın hayal gücü uçsuz bucaksız olduğu söylenirdi inanmazdım. Görmediğimiz şeyleri nasıl hayal edebilirdik ki?  Ama şuan karşımda duran, daha önce hiç görmediğim fakat hayatım boyunca gördüğüm yüzlerin belki bin kat daha güzeliydi. Boynumda hissetiğim acıyla ağzımı açtım. Bağırmak istiyordum. Ama yapamıyordum. İçimden çekilen sıvının hissi bambaşkaydı. Acı verici ve... Ve... Tarif edilemezdi.

Dişlerini bedenimden çektiğinde bedenimde güç kalmamış olacaktı ki yere yığılmak üzereydim. Sanki bunu anlamış gibi bir kolunu belime sararken diğer elini yanağıma koymuştu. Sanki iyi miyim diye kontrol eder gibiydi. Biz Nevaleler yıllarca konuşmayınca sadece gözlere baktığımızda çok şey egörürdük. Kırmızı gözlerinin yerini yine mavileri almıştı.

Uzun bir süre gözleri yüzümün her karesini incelemişti. Sanki ezberlemek ister gibiydi. Yüzüme doğru eğildi. Alnını alnıma yaslayıp gözlerini kapattığında nedenini anlamadığım bir şekilde güvenmiştim ve bende gözlerimi kapatmıştım. Bir daha açılmayacak gibi hissediyordum.  Alnımdan kalkan baskıyı algılamaya kalmadan dudaklarımın üstünde hissettiğim baskıyla yine daha önce hissetmediğim bir duyguyu hissettim. Dudaklarım sanki ona aitmiş gibi davranıp ona uyum sağladı. Dudaklarını benden ayırdıktan sonra kulağıma eğilip tüm hayatımı değiştirecek ilk cümleleri fısıldadı.

"Bir Nevaleydi, bunu başlatan.
Bir Nevale olacak, bunu bitiren.
Dönüş. Dönüş ki isyanı başlatabilesin.
Dönüştür. Dönüştür ki gerçek olanları bulabilesin."

GÜNEŞ ---(ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin