KAYIP 4 ⁉

5 1 0
                                    

Peki başlıyorum. Ben Karan Ateş Sancaktar. Yarışmaya İzmir'den katılıyorum. 23 yaşındayım." deyince hafif sırıttım.

"23 mü? Ben 17 falan sanmıştım. Yani bu ergen hareketler falan. Düzgün anlat Karan." 

Kaşlarını çattı.

"Tamam devam ediyorum. Biliyorum böyle tam mafyalık adım var ama mafya falan değilim. Komiserim. Annem emekli öğretmen, babam ise emekli amir. Bir ablam var benden yedi yaş büyük. Iki yıl önce amerika'dan geldi. Orda üniversite okuyordu, tıp okudu. Evlenince de biraz daha orda kalıp geldi. Eniştem de doktor ve  üç yaşında bir yeğenim var.  Emir Jack Walker."

Anlattıkları hafif bir tebessüm oluşturdu yüzümde. O da devam etti anlatmaya

"Çok iyi bir ailem var. Bu yönden çok şanslı olduğumu söyleyebilirim. Eniştem de çok iyi bir doktordur. Wilson Walker. "

İsmi duyunca hemen kaşlarım çatıldı. Bu benim doktorumdu, arkamdan bir işler çeviren doktorum.

"Bay Walker enişten mi?  Doktor Walker?"

"Evet. Tanıyor musun?"  deyince bir an sinirlendim. Ya bu adam da o doktorla beraber çalışıyorsa? Yani o doktorun birşeyler çevirdiğine eminim. Her ne kadar ne olduğunu bilmesem de buna eminim. Ama belki de haberi yoktur. Ah lanet olsun eğer haberi yoksa neden bir anda hayatıma girdi ki?

Ben bunları düşünürken o bana yaklaşıp konuşmaya devam etti.

"Tanıyorsun ama pek sevmiyorsun sanırım?  Neden sevmiyorsun ki?  Iyi birisidir kendisi."

"Aa yok öyle birşey. Evet iyi biri oldugunu biliyorum. Kendisi doktorum olur. Kahvaltını yaptıysan sofrayı toplayalım."

"Ah evet yaptım da neyin var ki?  Yani hastalığın ne ki? " diye sorduğunda gerçekten merak ettiğini hissettirmişti sesi.

"Ah önemli birşey değil. Yani aslında aile doktorumuzdu."

"Şimdi peki, şimdi değil mi? "

"Şimdi de öyle ama ben bir ay önce ailemi kaybettim. Trafik kazası."

Söylediklerimi dinledikten sonra farkedilir bir şekilde yüzü düştü. Bir iki kez yutkundu.

"Şey başın sağolsun. Ben gerçekten üzgünüm. "

Elini ensesine attı ve tekrar yutkundu.
"Seni üzdüm. Değil mi? Off"

"Kahvaltı yapıldığına göre beni rahat bırakacak mısın artık zoraki komşum?" derken tek kaşım havaya kalkmıştı bile.

Yapmam gereken işler vardı ve bulmam gereken bir geçmişim. Ah cidden lanet olsun. Ben bir hacker i nerden bulacağım ki!?

Bir ay, tam tamına bir aydır hiçbir şey bulamadım. Bu çok kötü.

"Hey, yine daldın. Hem bu hafta izinliyim. Taşınma için. Eğer işin yoksa beraber gezelim mi?  Dolaşırız biraz. Hem seni lunaparka da götürebilirim yada sinemaya gideriz. Şansımı zorluyorum veee son teklif olarak alışverişe bile gelirim."

Cümleleriyle düşüncelerimden uzaklaştım. Yanımda olmak için bu kadar ısrarcı olması beni tedirgin ediyordu. Beni ne kadar süredir tanıyordu ki?

"İşim var. Olmaz." diyerek kestirip attım hemen.

Ya geçmişimi bulamazsam. O zaman da hep böyle şüpheyle mi yaklaşacağım insanlara? Hiç mi akrabam yoktu benim? Niye hiçbiri arayıp sormuyordu beni? Peki kardeşim olduğunu söyleyen çocuk kimdi?  Hani bütün ailem ölmüştü? Acaba ailemde hayatta ve onlarda benim öldüğümü mü düşünüyordu?  Eğer böyle birşey varsa onlar da arıyorlar mıydı beni? Niye bulamadılar ki şimdiye kadar?

Bu sorular doğru sorular mıydı yoksa boş beynim bana oyun mu oynuyor bilmiyorum.
Ben hiçbirşey bilmiyorum!!!

Karan yüzünü astı. Aylardır ilk kez biri bana böyle yakın davranıyordu ve ben ise onu üzüyorum. Kimine göre bencillikten başka birşey değildir bu yaptığım. Biliyorum ama işte 'ama'lar gitmedikçe yaptığım herşey yanlış gibi.

Karan birkaç kez dudaklarını oynattı şanlı birşey söyleyecekmiş gibi sonra kafasını sallayıp "neyse o zaman sonra görüşürüz. Kolay gelsin işinde" diyerek başını önüne eğdi ve kapıya doğru yürümeye başladı. Kapıya gelince bana döndü ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

Yazardan...

Adam kadının herseye neden bu kadar korkarak yaklaştığını merak ediyordu. O korkulacak biri değildi ki. Sadece bir şey vardı kadında ve adam gördüğü gibi kendini kaybetmişti o gözlerde. Beyaz koridorda gezdirdi biraz gözlerini. Sonra derin bir nefes aldı. Onu büyüleyen kadına baktı. Ilk görüşte aşk gerçek olabilir miydi?  Ilk görüşü geçti Karan aşka bile inanmazdı ki!

"Neden böylesin bilmiyorum ama ben korkulacak biri değilim. Ben korkup kendini koruman gereken biri değilim."

Şimdilik son sözlerini söylemişti adam. Ama bu şimdilikti. Büyü daha bozulmadı. Vazgeçmek için daha erkendi. Kapıyı açtı.

Arkasından kapatılan kapı ile hemen birkaç adım uzaklıktaki evine ilerleyip kendi evine girdi. Kendini rahat koltuğa açıp son ses müzik açtı. Kürtçe bilmezdi zaten pek dinlemezdi de ama bu bambaşka bir şarkıydı.

Karan evden çıktığı gibi sırtını kapıya yasladi ve yere çöktü. Gözyaşları yine usulca akmaya başlamıştı. Bu hayattan çok şey mi istiyordu? Sadece geçmişti istediği. O kadar insan geçmişinden kurtulmaya çalışırken o geçmişini istiyordu. Bütün insanlara şüphe ile yaklasmak zorunda olmak kolay değildi. Elinin tersi ile gözyaşlarını sildi. Derin bir nefes alıp verdi. Ayağa kalktı. Hemen telefonunu çıkardı ve internetten bulduğu hackerin numarasını tuşladı.
Çok geçmeden telefonuna cevap verilmişti. Saat beşte evine gelecekti. Şimdi ise yeni bulduğu doktora gidecekti.

Karan silahını beline takıp evden çıktı. Karakola uğramanın iyi geleceğini umuyordu. Evde iken o gözler her yerdeydi. Karakola girince polisler selam vermeye başlamıştı. Ilk durağı dostum dediği iş arkadaşı Erdem'in ofisi oldu. Kapıyı çaldı ve içeri girdi.

Erdem kapısı çalınca başını önündeki dosyadan kaldırdı. Içeriye giren düşünceli ve bi o kadar dalgın bir Karan'dı. Erdem onu çok iyi tanırdı. O Ateş'ti. Dışarda ne yaşarsa yaşasın bu binaya daima Ateş olarak girerdi. Erdem dostunun yüzünü inceledi. Belki de bir kadının erkek üzerindeki izini en iyi bilenlerdendi Erdem. Ve hemen anlamıştı dostunu böyle düşündüren şey bir kadından başkası değildi. Erdem hemen o ben bilirim gülülşerinden birini takındı.

"Hoşgeldin dostum. Gel otur bakalım" dedi.

Karan ise kuru bir "merhaba" diyerekten koltuğa oturdu.

Erdem önündeki dosyayı kapatıp kenara çekti. Telefondan iki çay istedi. Çaylar gelene kadar iki arkadaş sessizce oturdular. Çok geçmeden çaylar geldi. Ilk yudumlar alındı. Ve Erdem karşısındaki adama sorulabilecek en mantıklı soruyu dile getirdi.

"Anlat bakalım seni böyle düşündüren hatunu?? "

Karan sorulan soru ile tebessüm etti. Onu derdini en iyi Erdem'in anlayacağını zaten biliyordu...  Ama şimdi bunu konuşacak zaman değildi. Çayından bir yudum daha aldı ve karşısındaki adamın gözlerine baktı.

"Gözleri aklımdan gitmiyor. Buraya ise delirmiyeyim diye geldim. Akşam konuşuruz olur mu? Şimdi iş yapalım" dedi. Erdem başı ile onay verdi ve kapattığı dosyayı yeniden açtı.

Dora, doktorun adının yazılı olduğu kapının önündeydi. Şimdi gerçekten ne durumda olduğunu öğrenebilecekti. Kapıyı çaldı ve usulca içeri girdi. Kırklı yaşlarının sonunda görünen kadın Dora'ya gülümseyerek baktı.

"Buyrun. Gelin lütfen."

Umut ne mükemmel bir duygu idi. Yaşamak için sebep, ayağa yeniden kalkmak için sebep, savaşmak için sebep. Hepsi için umut yeterdi.

Ve o umutluydu.

Geçmiş yeterince uzak kalmamış mıydı?  

Artık geri dönmek gerekti. Geleceği yaşayabilmek için.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 18, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin