Uzun süren gemi yolculuğu süresince Aeron, Arno ile bolca muhabbet etme şansına erişmişti.Arno ona babası hakkında bildiklerini anlatıyor ve Aeron'un yüzündeki gülümsemeyi seyrediyordu.Aeron ise her seferinde yeniden heyecanlanıyor ve babası bir kahraman olduğu için gururlarınıyordu.Ancak ne kadar çok gururlanırsa gururlansın ailesinin ölümü sebebiyle duyduğu üzüntü ve intikam duygusu bilinçaltının en derinliklerinde yatıyordu.Zaten böylesi bir anıyı unutmak imkansızdı.Aeron yolculukları sırasında geminin kamarasında bulunan küçük kütüphaneyi çok büyük bir ilgi ile incelemişti.Bu kütüphanede bazı Assasin savaşçılarının kullandıkları çok gizli silahların nasıl kullanılacağına ve bu silahlara ait detaylı bilgilere erişmiş ve Suikastçılar Birliği hakkında da oldukça önemli bilgiler elde etmişti.Bazen de geminin kaptanı ile konuşmuş hatta bir defasında gemiyi bile kullanmayı başarmıştı.Çok uzun bir gemi yolculuğundan sonra Aeron, Arno ve Kenway Akdeniz'e girip Marqueh kıyılarında gemi yolculuklarını bitirdiler.Bundan sonra ise Masyaf'a(Altair ıbn la'ahad'ın memleketi) doğru yola çıktılar.Aradan 4 gün geçmişti ki mataralarındaki suları ve yiyecekleri bitti.Arno daha çok dayanabilecek olmasına rağmen Aeron ve Kenway artık dayanamayacaklardı.Tam Aeron bayılacağı sırada Kenway:
"Gelen vaaar! Gelen vaaar!Önümüzde bir kervan var efendi Arno, çabuk buraya gelin." dedi.Arno koşarak dağın yamacına çıktı ve ufka doğru baktığı sırada Masyaf'doğru yol aldığı belli olan kervanı gördü.Bunun üzerine:
"Aeron koş, çabuk buraya gel." dedi.Aeron koşarak Arno'nun yanına geldi ve kervanı gördü.Yaklaşık üç saat sonra kervanın komutasını elinde tutan çadırın içindeydiler.Bunun nasıl olduğunu Aeron ve Kenway dahi hiçkimse anlayamamıştı.Yalnızca Arno kervana yaklaşıp nöbetçi askerlerden birisine birşey fısıldamış ve daha sonra asker komutanının yanına gitmişti.Asker döndüğünde ise onları komutanın çadırında götürmüş ve güzel bir sofraya oturtmuştu.Aeron ve Kenway açlıklarını ve susuzluklarını giderirken Arno komutan ile konuşuyordu.Yemekten sonra Aeron ve Kenway güzel bir uykuya daldı ama Arno hala ayakta ve hiç yorulmamış bir şekilde bekliyordu.Bir süre sonra -Masyaf 'a vardıklarında Arno Aeron ve Kenway'ı uyandırdı ve o güzel ve ihtişamlı ama bazı yerleri eskilikten dolayı yıpranmış kalenin önünde durdular.Aeron şaşkınlık içinde yalnızca:"Vaaay be!" diyebildi.Kenway ise hiçbir şey diyemedi.O görkemli kaleye bakıyor ve Suikastçılar Birliğinin ne kadar muazzam olduğunu seyrediyorlardı.Sonra birden Aeron:
" Büyük ustayı ne zaman göreceğiz?" dedi soğukkanlı bir şekilde.Ne kadar heyecanlanmış olsa da bunu belli etmemeye çalışıyordu.Kalbi küt küt çarpıyordu.Birisi göğsüne dokunsa Aeron'un kalbinin yerinden çıkacağını düşünürdü herhalde.Arno tam kalenin kapısına yaklaştığı sırada kalenin kapıları bir anda açıldı.Aeron ve Kenway kendilerinin sorgusuz sualsiz içeri alınmalarından gerçekten rahatsızlık duymuşlardı.Sanki işin içinde başka şeyler var gibiydi.Aeron'un gemideyken okuduğu kitaplardan birinde Suikastçıların üssünü korumak için alınan bazı tedbirlere yer verilmişti ve bunlardan birisi ise içeri alınan Suikastçıların sorgulanmaları yönündeydi ancak Arno, Aeron ve Kenway sorgulanmamışlardı.Sonra birden her şey Aeron'un aklına dank etti.Birliğin başkanı Efendi Arno idi.Kaleye girdikleri zaman Arno hiç zaman kaybetmeden Aeron ve Kenway'ı kendi çalışma odası ve kütüphanesi olan kalenin en yüksek yerlerinden bir odaya götürdü.Aeron ve Kenway ise zaten Suikastçıların başının Arno olduğunu anladıkları için hiç ses çıkarmadan onu takip ettiler.Kütüphaneye geldiklerinde gerçekten çok şaşırmışlardı.Aeron'un tahminince yaklaşık 10.000 kitap vardı.Her raf bazı kategorilere göre ayrılmıştı.Ancak Aeron'un en çok dikkatini çeken raf gizli silahların ve dövüş sanatlarının bulunduğu raf oldu.Ayrıca daha sonra da daha önceki suikastçıların hayatlarını yazdıkları günlekler de illgisini ciddi ma'nada çekti.Aeron kitaplara göz gezizdirirken boş odadaki en karanlık yerde oturan adamı fark edememişti.Adam ayağa kalkınca yüzünü bir yerden tanıdığını fark eden Aeron Suikastçıyı büyük bir dikkatle incelemeye başladı.Sonra birden anladı ki bu adam babasının en yakın arkadaşı olan Edward James Kenway'dı.Bu adam ayrıca Kenway'ın ölen babasıydı -yani öldü bilinilen- .Bu da Efendi Arno'nun Kenway'ı da yanına almasının bir tesadüf olmadığını kanıtlıyordu.Edward oğlu görünce yüzünde bir gülümseme oldu.Sonra, Efendi Arno Edward'a dönüp:
"Aeron'u eğitme görevini sana veriyorum Edward.Bu artık senin sorumluluğundur.Nereye gidersen git Aeron da seninle gelecek.Sakın unutma ki bu görev kutsaldır.Eğer layığıyla yerine getiremezsen olacakları biliyorsun." dedi.
"Evet Efendi Arno, bu işi layığıyla yapacağıma yemin ederim.Ancak..."
"Ancak... ne Edward?"
"Diğer çocuğu kim eğitecek?"
"Bu konuyu seninle uzun bir süre boyunca konuşmak isterim Edward ama şu an sana sadece şunu söyleyebilirim ki oğluna kavuşacaksın." dedi ve odadan çıktı.Şimdi Edward, Aeron ve Kenway baş başa kalmışlardı.Edward:
"Evet Aeron, sen biraz daha bekliyorsun.Sen Kenway buraya gel." dedi ve Kenway'ı yanına çağırdı.Yanına gelmesi yalnızca birkaç saniye almasına rağmen Edward onun üstündeki tüm değişikleri fark etmişti.Sonra Kenway yanına gelince ona baktı ve yüzünde bir gülümseme oluştu.Sonra birden ona- oğluna- sarılıverdi.3 senelik hasret sonunda bitmişti.Baba oğul birbirine sarılırken Edward bir anda kollarını oğlunun üzerinden çekti ve omuzlarına koydu.Sonra ona dik dik bakıp:
"Dikkatli ol!" dedi."Sadece bu mu?"
Edward tekrar:"Dikkatli ol!" dedi ve Aeron'a onunla gelmesini işaret edip odadan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suikastçı - Varoluş
FantasyYine teçhizatlarım üstümdeydi.Onları ne zaman çıkardım ki zaten.Biliyorum çünkü; eğer onları çıkarırsam, gardımı indirirsem, dikkatsiz olursam, ölürüm.Kapşonumu kafama geçirdim ve çatılara çıktım.Londra çatılardan daha büyüleyici görünüyordu.Koşmaya...