“Bec, hadi artık gidelim,”dedi kolumdan sarsarak.
Niall, Jenny’nin bu hareketi görmüş ki gözlerini devirdi ve arkasını dönüp 30 saniyede buradan uzaklaştı.
Orada öylece kala kalmıştım. Hani birisini çok seversiniz, o sizi umursamaz.
Bu davranışlarından sonra ölmek istersiniz.
İşte ben böyle hissediyorum okulumuza daha bugün gelen yabancıya karşı. Aynı Jenny’nin yemekhanede söylediği gibi.
Sarışının işkence tarzı..
“Tanrım, hadi.”
dedi ve kolumdan çekiştirerek beni harekete geçirdi.
***
“Son 3 haftadır ders çalışmak için birinizin evinde toplanıyorsunuz, gerçekten çalışıyor musunuz merak ediyorum.”
dedi annem masaya portakal sularını bırakırken.
Anneme anlamsızca baktım.
Bugün sanki çok güzel bir gün geçirmişim gibi, annemin aptalca düşünceleriyle karşılaşıyordum.
“Anne, artık çıkar mısın?”
dedim dişlerimin arasından.
Sinirlenince hep böyle yapardım.
Annem bu huyumu bildiği için yüzünü ekşitti.
“Bec, annene karşı saygılı ol.”
“Merak etme Jennifer, seni daha çok seviyorum.”dedi kapıdan çıkmadan önce.
Onun bu sözlerini pek takmadım.
Çünkü şaka yaptığını biliyordum, ya da öyle sanıyordum.
Annemin gittiğinden emin olduktan sonra konuşmaya başladım:
“Bugün olanlar hakkında ne düşünüyorsun?”dedim sesimi düzgün tutarak.
“Bilmiyorum, ama birisinin sana iftira attığı ortada,”dedi matematik denklemini çözerken.
Sessizce bekledim.
Düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum, çok karmaşık olan düşüncelerimi.
“Bir de şu işkence konusu,”dedi kafasını kitaptan kaldırarak.
Ona boş gözlerle baktım ve omuz silktim.
Bunlar sadece, ‘Umrumda değil.’cümlesinin vücut dili şekliydi.
“İşkence konusu… Bu konu sadece dedikodu olmayabilir.”
Tırnaklarıyla oynuyordu.
Bunu her gerildiğinde yapardı.
Gözlerimi kıstım.
“Nasıl yani?”
“O çocuğun..” Sözünü kestim.
“Niall, onun adı Niall.” Dudaklarımı büzdüm.
“Her neyse. Niall’ın ona âşık olan kızların isimlerini bir kâğıda yazdığını duydum. Şimdiden 5 kâğıt olmuş diyorlar,” Gözlerimi umutsuzca kapattım.
Belki benimde ismim şu an orada yazıyor olabilirdi, ama böyle bir şey yapması saçma olurdu.
Sonuçta bugünkü kâğıtta yazdıklarımdan –ki yazmadım, ondan hoşlanmadığımı biliyordur.
“Peki, sen ne düşünüyorsun?”dedi kısık bir sesle.
Gözlerimi hızlıca açtım.
“B-ben… Bilmiyorum. Aslında, onu çok hoş buluyorum, ama…”Cümlenin sonlarına doğru sesim iyice kısılmıştı.