Gözlerime çöken ağırlıkla birlikte vücudumda yorgun düşmüştü.Kocaman bir gökdelen gibiydim ama o gökdelen sağlam değildi ve bir depremin daha yakın olduğunu hissediyordu.
Ben mutsuzdum.
Yalnızdım.
Ve en önemlisi umutsuzdum.
Umutsuzluk, zor bir kelimeydi. Umutsuzluk geleceği görememekti.Ve umutsuzluk neden yaşadığını bilmeden devam etmekti.
İntihar etmekse acizlikti. Umutsuzluktan daha kötü bir acizlik. Ölümü istiyordum belki ama intihar etmek istemiyordum.
Ölüm güzel ve soğuk bir kelimeydi. Kimine göre korkunç bir gün ve benim gibilereyse huzur demekti.
Ölümün benim sevgilim olduğu gün ilk huzuru bulduğum yer olacaktı. Ölüm benim annemdi, babamdı ve sevgilimdi. Üstümü yorgan gibi örten, alnımdan öpen bana hikayeler anlatan ve sarılan tek şey olacaktı.
Zihnimdeki düşünceler gelen bildirim sesiyle bembeyaz bir bulut misali parçalanmış ve ufak toz tanecikleri olup dağılmıştı.
Yorgunluğun o kötü hissini taşıyan bedenim benim doğrulmamam için dirense de bu hissi umursamayarak doğruldum ve telefonumu aldım ve gelen mesajda gözlerimi gezdirdim.
Bedenim yalnız değil ama zihnim ve ruhum sürüsünü kaybetmiş bir kuş kadar yalnız.
Bu mesaj yüzümde ufak bir gülümseme uyandırdı. Ben aptal ve acılar altında ezilmiş biriydim.Bir anonimden hoşlanmak beni daha çok acıya boğamazdı değil mi?
Çünkü zaten en dipte olan biri daha ne kadar batabilirdi ki.
O kuş sürüsü illa ki kaybettikleri diğer kuşu bulacaktır.
Diye cevap verdiğinde anında cevap vermesi sanki bütün yorgunluğumun bedenimden silinmesine neden olmuştu.
Kaybolan kuş sürüsünü buldu sadece sürü kuşu hala fark etmedi o kadar.
🌠🌠🌠
Cümleler zihnimde adeta büyük bir şehir karmaşası oluşturmuş zihnimin yorgun düşmesine neden oluyordu.
Hocanın anlattığı şeyler zihnimin her köşesine dağılırken ortaya sadece tek bir cümle çıkıyordu.
Kaybolan kuş sürüsünü buldu sadece sürü kuşu hala fark etmedi o kadar.
Bu tam olarak ne demekti? Sürü ben miydim, yoksa kastettiği kişi başka biri miydi? Yoksa öylesine mi yazılmıştı?
Yalnız olan ve zihnini hiç bir şey ile oyalayaman insanlara kesinlikle karanlık cümleler söylenmemeliydi.
"Evren? "ismimi duyduğumda irkilerek bana seslenen hocaya gözlerimi çevirerek cevap verdim,
"Efendim?"
"En son nerede kaldık?"dedi avını yakalayan bir aslan edasıyla bana bakan hoca.
"Bilmiyorum çünkü dinlemedim. "dedim ben de ona istediğini vererek.
"Neden?"
"Çünkü istemedim."dedim sırıtarak. Evet utanmaz biriydim ve bunu seviyordum.
Hocanın sinirden kuduran yüzünü görüyordum. Ben kötü bir kız falan değildim. Ben sadece içine kapanık kırık bir kızdım ama insanların beni ezmesine izin vermezdim. Biraz da huysuzdum ama bu umurumda değildi. Hiç kimsenin umurunda olmadığı gibi.
"Çık dışarı! "diye bağıran öğretmene bir tepki vermeden dışarı çıktım ve bahçeye doğru ilerledim.
Orada bir banka oturdum ve kukaldıklarını kulağıma takıp bir şarkı açtım Kahraman Deniz-Hiç Bir Şeyin Anlamı Yok.
Kahraman Deniz'i tanıyan çok fazla insan yoktu. Bu yüzden severdim onu, bir de sesini severdim sanki yalnızlığın sesi gibiydi onun sesi ve bu beni canlı hissettirirdi.
Bir süre şarkı dinleyerek öylece bahçeyi izledim, uçuşan ağaç dallarını izledim ve rüzgarın uğultusunu tenimde bile hissettim.
Gökyüzünü izledim sonra, oradaki bulutlardan biri olup bütün dünyayı yağmur yağdırarak gezmek istedim.
Ben gökyüzüne âşık bir kızdım önceden şimdiyse tam olarak tanımadığım birine. Oysa ben onun tanımadığım ve görmediğim her hücresine aşık olmuştum.
Bir bildirim sesi bütün huzurumu kestiğinde huzursuzca gelen mesajı açtım,
Benim gülümseyen göz yaşı.Göz yaşlarımı silmeme yardım eder misin?
Bu mesaj özelden gönderilmişti, anonimden değil!
🌠🌠🌠
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tumblr Kızı #Wattys2016
Chick-LitBu asosyal bir kızla, güzel seven adamın hikayesi. Bu kaybeden kadınla, kazanılan hayatların hikayesi. Bu mutsuz kadını mutlu etmeye çalışan adamın ironik hikayesi. "Gülümsemek çaba gerektirir, mutsuzluk ise en kolay çaredir." © Hakları Tumblr'da...