Savaş Arhan, yakışıklı ve kontrolü asla elinden bırakmayı sevmeyen bir adamdı. Gözleri bir çift eşsiz güzelliğe sahip olan gözlere değdiğinde içten içe kendine bir yemin etmişti. O yemini kısa bir süre sonra bozacağını ve o küçük kadının kalbini dir...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
❤
Başımı hafifçe eğdim ve önümdeki muhteşem manzarayı izlemeye koyuldum. Henüz bu oyundan pişman olmamıştım. Zordu, hatta bazen imkânsız olduğunu düşünmeme engel olamıyordum fakat günün sonunda içimde anbean çoğalan tüm o olumsuz hisler bir çırpıda yok oluyordu. Bunun nedeninin farkındaydım. Kabul etmek sorun değildi fakat kabul ettikten sonra devam etmek zordu.
Gözümü kırpmadan onu izlediğimi hissetmiş gibi kafasını kaldırdı ve benimle göz göze geldi. Bakışlarımı kaçırmak yerine ona düz bir ifadeyle bakmaya devam ettim. Onu böyle duygusuzca bakmamdan hoşlanmıyordu. Nedenini bilmiyordum fakat her yaptığımda benimle kavga ediyordu. Oysa Savaş kavga etmezdi, aldırmazdı, kafasına bile takmazdı ama bunu yaptığımda bambaşka bir insana dönüşüyordu. Birkaç saniye boyunca kaşları çatılır gibi oldu, ardından yüz hatlarını anında kontrol altına aldı. Duygularını bu denli kontrol edebilmesi şaşırtıcıydı. Birçok kez bu yetenekten nasibimi alıyor olsam da, her defasında öfkelenmeme, kırılmama, hayal kırıklığına uğramama sebep olsa da, yine de hayrandım.
Muzip bir ifade yüz hatlarımı ele geçirirken kaşlarımı şımarıkça kaldırdım. İfadesizce yüzüme bakarken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu sefer kaşları gerçekten çatıldı ve bakışlarımdan rahatsız olmuş gibi yüzünü buruşturdu. Ve ona uzun uzun bakmamdan hoşlanmıyordu. Oysa ona fikrini soran yoktu!
"Beni avını yakalamak isteyen bir avcı gibi izleyeceğine kendini meşgul edecek bir şeyler bul. Konsantre olamıyorum senin yüzünden."
Kadınların ruhunda mazoşistlik vardır. Biz, bizi kırıp döken erkeklerden uzak durmak yerine, onların inine girmek için elimizden gelen her şeyi yapacak gücü sarf ediyorduk. Oysa aptallık değil miydi bu? Neden son perdede maktul olmaya gönüllü oluyorduk?
Homurdanmasına sadece omuz silktim ve "İşine bak!" diye yapay bir sinirle karşılık verdim. Önce ciddi bir ifadeyle yüzüme baksa da, ardından kafasını iki yana sallayıp başını eğdi ve işine odaklandı.
Dudaklarımı küçük bir tebessüm esir alırken gülmemek için kendimi tutuyordum. Aklıma gelen fikirle aniden sırıttım ve kucağımdaki telefonumla uğraşıyor gibi yapıp kamerayı açtım ve ayaklarımın önünde oturan bir adet Savaş'ı çektim.
Telefonumdan kamera sesinin duyulmasıyla derin bir nefes verdi ve bana bakmadan, "Sen şimdi bunu yapabildiğin için kendinle gurur duyuyorsundur," diye mırıldandı.
Onun taklit ederek, "Sen şimdi bunu yapabildiğin için kendinle gurur duyuyorsundur," diye söylendim. Oyunbozan herifin tekiydi! Evet, gurur duyuyordum.
"Sinirlendiğinde güzelleşiyorsun," diye kendi kendine fısıldamasıyla nefesimi tuttum. "Bu iyi değil." Bana güzel bir şey söylemişti değil mi? Kesinlikle iltifat etmişti. Sinirlendiğimde beni güzel buluyordu. "Şimdi böyle söyledim diye yanımda her saniye sinirli dolaşmaya kalkma."