Çığlık...

51 3 0
                                    

Kelimeler... Kontrol edemiyorum artık... Kafamda sesler var çok... Sadece ben duyuyorum... Deliriyorum... Anlamıyorum... Hangisini dinleyeceğimi bilemiyorum... Kelimeler var , cümleler anlaşılmıyor... Susmuyorlar... Birisi yalnızlık diye çığlık atıyor... Diğeri Korkunç diye bağırıyor... Birisi kaç git diyor... Birisi sadece beynimi parçalara ayıracak kadar yüksek sesli çığlık atıyor... Kafamın içi cehennem... Susmuyorlar susturamıyorum... Ölüm diye çığlık atıyor birisi... Hepsi bir ağızdan Ölüm diyor... Gözlerimi kapatıyorum susmalarını diliyorum... Kafamı duvara vura - vura susturmayı düşünüyorum... Sesler daha fazla... İntihar diyorlar... İntihar çığlıkları... Korkuyorum... Karanlık... Ölüm... Çığlık..

- Lalena (SiyahKuğu)

Ter içinde karanlığa açıtım gözlerimi , derin nefesler alıp vermeye çalışırken nefessizlikten yanan boğazım yüzünden ağlamaya başladım sessizce... Bacaklarımı kendime çekerek ellerimi sardım etrafına başımı dizlerime gelecek şekilde koyarak nefesimin kesilmesini diledim bitmesini. Tamamen durmasını... Hiç bir işe yaramayacağını bildiğim halde...

Böylesi düpedüz işkenceydi.. Ciğerlerime giren az miktar nefes beni öldürmüyordu ama yaşamam içinde yeterli değildi.. Süründürüyordu ... Yaşamak bahanesiyle... Her gün ölemediği mi hissediyordum , acı var ama ölüm yok... Kurtuluş yok... Sadece sesler var... Görüntü yok... İntihar yok... Arkadaşlar var ama anlayanlar yok... Acıyanlar var ama gerçekten sevenler yok... Mecburiyet var ama gerçekten yanımda olmak istediği için yanımda olanlar yok... Ben varım ama kalma isteğim yok... Yaşıyorum ama ölme isteğimin bir önemi yok... Susmak istiyorum ama konuşma zorunluluğum var. Bende kısa kesiyorum bu yüzden konuşmalarımı , uzun uzun konuşmuyorum.. Çoğunlukla susuyorum... Uzun - uzun düşünüyorum..

Bana saatlermiş gibi gelen bir süreden sonra rahat bir nefes aldığımı hissettim. Bir kaç dakika sonra nefesim tamamen düzene girdiğinde ne kadar yorulduğumu fark edince yüzümü buruşturdum.. Sızlayan yorgun düşmüş kalbim ve ruhum uyumam için yalvarıyor bana. Bende onlara uyarak yavaşça yatağıma geri uzandım ve gözlerimi kapatarak karanlıktan karanlığa geçiş yaparak uykunun beni esir almasını bekledim bütün çaresizliğimle...

--------------

Kısa bir süreliğine sessizliği dinledim önce..Evin içinde kimsenin olmadığına emin olduktan sonra kayıt cihazının açma düğmesine bastım. Diğer insanlar gibi günlük tutacak kadar şanslı değildim. Kendime acımak sa bu dünya da en iyi yaptığım şeydi. Ve ilk acıma...

Kafamdaki düşüncelerimi birilerine anlatacak kadar delirmemiştim henüz. Ya da ben öyle olduğunu sanıyordum. Bu yüzden evde yalnız kaldığımda daha doğrusu evde yalnız kaldığımdan emin olduğumda kayıt cihazına konuşuyordum. Bazen karşımda gerçekten biri varmış gibi hissediyordum. Rahatlatıyordu ya da ben öyle olduğuna inandığım için rahatladığımı hissediyordum bir kaç dakikalığına olsa bile...

Emin olduğumda diyorum çünkü ailemin bir kaç kez dışarı çıkacağım deyip çıkmadığı zamanlar olmuştu. Kendilerince iyiliğimi düşünüyorlar ama bunun bana nasıl hissettirdikleri hakkında en ufak bir fikirleri yok. Düşünmüyorlar ya da düşünmek istemiyorlar belki de işlerine gelmiyordur. Kim bilir...

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım . Zaten açık ve kapalı bir farkı yoktu. Karanlık aynı karanlıktı...

İkinci acıma...

"- Şunu unutmayın eğer kusurluysanız insanlar bunu size hissettirmek için ellerinden gelen her şeyi yapar. Bu en yakınınız olsa bile. Bir an bile düşünmezler duygularınızı... Önemsemezler... Kendilerince iyilik yaparlar "İyilik" ama bunun aslında kötülük olduğunun farkına varmazlar. Zavallı olduğunuzu , yalnız başınıza hiç bir şey yapamayacağınızı yüzünüze vururlar farkında olmadan... Ya da farkında olarak... Görmüyorsunuz ya sanki duyuyormuşsunuz gibi sizin duyacağınızı umursamadan sesli bir şekilde acırlar size.

- " Gencecik kız , pekte güzelmiş"

Sanki ölmüşsünüz gibi konuşurlar. Sanki orada yokmuşsunuz gibi. Hatta bazen varlığınızı bile sorgulatırlar size. Acaba öldüm de farkında mı değilim gibi bir düşünce daha eklenir kafanızın içinde ki , düşünceler cehennemine... Bir düşünce daha cam kırığı gibi canınızı yakar , kesikler kalıcı hasarlar bırakır kafanızın içine.. Kimsenin göremeyeceği sadece sizin hissettiğiniz bir acı olur , bir işkence olur.. Kimse görmez. , Kimse bilmez.. Anlamaz.., Anlayamaz..."

Derin bir nefes çektim içime ve yavaşça bıraktım son nefesim olmasını dileyerek. Bu dünya da neyi istersek olmaz. Ölmek isteriz , yaşarız. Yaşamak isteriz , ölürüz...

Bir kaç dakika sessizce durdum öyle konuşmadan....

" - Yaşamak ölüm gibi hissettiriyor bana. Cehennem gibi... O zaman ölüm de yaşam gibi mi hissettirecek. Değecek mi acaba bu kadar acıya. Huzuru bulabilecek miyiz.. Yoksa daha beter mi olacak her şey.. İsteyerek ya da istemeyerek yaptıklarımızın cezası çekerken dünyada ki, cehennemimi özleyeceğiz.. Bilmiyoruz.. Ve ölmeden de bilemeyeceğiz...

Hala intihar etmememin en başlıca sebeplerinden biri de bu.. Ya her şey daha kötü olursa.. Ya karanlık ve çığlıklar hiç susmazsa ya onlar ruhumun bir parçasıysa.. Buna cesaretim yok.. Bunu öğrenmeye , intihara , bilinmezliğe hiç cesaretim yok.. Korkağın tekiyim.. Tek bildiğim şey karanlık güvenli ve korkutucu. Huzurlu ve bilinmezlikle dolu. Hiç bir şey görmemek , görememek bıktırıcı.. Ama bir yerden sonra her şeyi bırakıyorsun.. Ne olursa olsun diyorsun.. Yürürken yalnız başına bir araba ezsin geçsin...İntihar haram.., O yüzden istemeyerek ölmüş gibi davranırım. Sanki evden çıkarken kendimi bir arabanın altına atmak niyetiyle çıkmamışım gibi. Sadece küçük bir yürüyüş. Önce bir çarpışma sesi , sonraysa çığlıklar... İntihar olmaz o zaman bu ve suçlusu da ben olmam.. Ben yapmadım diye bilirim .. Suçsuzum diye bilirim.. Böyle bir şey beklemiyordum.. Araba bir an da geldi fark edemedim.. Bıkmadan usanmadan bunu tekrarlarsam belki kendim bile inanırım buna.., Belki... Belki de inanmam... Hatta belki ölmem.. Canım yanar ama ölmem...

Lanet bir hastane odasında açarım gözlerimi , belki ilaç kokusundan anlarım ölmediğimi... Belki dayanılmaz bir acı...

Ya da yok olurum belkide. Bir toz dumanı gibi havaya karışır ve yok olurum... Bu kadar basit ama aynı zamanda da değil..."

Kayıt cihazını kapattıktan sonra yavaşça elimi uzatarak bilgisayarda hazırda bekleyen şarkıyı açmak için elimi klavyenin üstünde gezdirdim ve uzun düğmeye dokunduğu zaman parmaklarım üstünde hafif bir şekilde baskı uygulayarak açtım şarkıyı. Ve odayı kaplayan müzik sesiyle gözlerimi kapattım yine. Şarkıyı hissetmek için. Her notasında kaybolmak için... Şarkının sesini açtım biraz daha sonra..Belki az da olsa huzur bulmak için.., Ya da daha rahat ağlayabilmek için. On an o kadarda emin olamadım ne hissettiğime.. Ve umursamadım da...

Huzur içinde ağladım sadece saatlerce... Taki evin kapısı açılana ve bende uyuyor numarası yapana kadar...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 03, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kekre...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin