Bölüm 3

24 1 0
                                    

                 Uyku tutmuyor, tutmuyor işte. İçimde bir şeyler dönüp duruyor sanki.. En sevdiğim vakitti gece. Ama artık zevk alamıyordum. Yatakta dönüp durmak gecenin o sessizliğini, sakinliğini bozuyordu. Uzay'ın sözleri kafamda dönüp dolaşıyordu. Sadece o da değil bu gece her şeyi düşünüyordum. Yaptığım her şeyi, hayatıma girip çıkamayan ya da çıkıp geri dönmeyenleri bile.. Gecenin sevdiğim yönlerinden biriside ''YALNIZLIK''tı. Biraz insansız ortam çok güzel oluyordu. Tabii aklında bu tip düşünceler yoksa. Düşündüm, düşündüm,düşündüm... 

                  Ben düşünürken sabah olmuş meğerse. İnsanlar koşuşturuyor işleri için, anneleri kovuyor çocukları okulları için. Fakat ben hala aklımdaki düşünceleri kovamamıştım. Kalktım ayağa. Uykum vardı. Ama yoktu da aynı zamanda.. Yatsam uyuyamazdım. Ama uyusam hiç de fena olmazdı. Unuturdum her şeyi, aklımdakileri.. Üstümü giyindim, dışarı çıktım. Bindim otobüse beni nereye götürürse razıydım oraya. Camdan mutlu insanlara baktım. Benim neyim eksikti. Ben neden böyleydim. Bir sorunum yoktu aslında. Sadece mutlu değildim. Yada mutlu olmak için efor sarf etmiyordum. Ben hiç bir şey için çalıştığımı, azimle dimdik durduğumu hatırlamıyorum sadece ilkokulda başkanlık seçiminde çok istemiştim çalışmıştım günlerce o da olmamıştı zaten.. 

                   Ben düşünürken herkes inmiş de son durağa gelmişiz bile. İndim aşağı. İlerlemeye başladım. Tanıdıktı bu sokaklar.. Bu caddeler.. Küçüklüğümden beri aynı şehirde oturuyordum Olacaktı o kadarda. Havada dondurucu bir soğuk vardı. İnsanlar eve gitmek için can atıyorlardı, belliydi. Yürüdüm yetmedi bana koştum o da yetmedi bu sefer durdum, oturdum bir banka.. Açtım kitabımı okumaya başladım. En heyecanlı yerdeydim zaten. Daha ne isteyebilirdim. Hava biraz sıcaklasın. Tek derdim buydu zaten. Yani herhalde buydu tek derdim, tasam.. Ta ki onu görene kadar. Aklıma bütün bir gece geldi. Uykusuz kalışımı düşündüm. Vaktimi onun için boşuna harcayışımı onun ise boş dram kitaplarındaki gibi gidişini düşündüm. Beni görmediği sürece çokta sorun yoktu aslında. Ama beni görmüş olacak ki hızla yanıma geldi: 

- Sen kimsin? Yine kim gönderdi? Çok merak ediyorum sen hangisinin adamısın? 

Ben ise şaşkınlıktan ağzım bir karış açık onu dinliyordum. Kimin adamıydım ben. Ona doğru döndüm önce:

- Asıl sen kimsin de beni takip ediyorsun? Başında anlamalıydım. Ayrıca ben adam değilim kadınım, kızım. Azıcık terbiyen olsaydı anlardın.

Ağzımdan nasıl bu laflar çıkmıştı anlayamadım. İstemeden böyle laflar etmiştim. Özür dilesem olmazdı da. Cevap bekledim ondan bir süre. Beklediğimi de aldım yani cevabı:

-Birincisi seni biri göndermese beni neden takip edesin? İkincisi benim aldığım terbiyeyi bu işin içine katma. Tekrar soruyorum. Kim seni gönderdi? Canını yakmak istemiyorum cevap ver. dedi git gide sesini yükselterek. 

Normalde böyle güçlü biri gibi gözüksem de ben hiç dayanamam hemen üzülürüm, ağlarım. Dayanmaya çalıştım. Orta yerde ağlamamak ya da patlamamak için. Korkmamıştım aslında. Ne yapabilirdi ki zaten? Ama kendime yenik düştüm. Patlayacak mıydım? Ağlayacak mıydım? İkinci seçeneği daha uygun gördüm o an. Keşke patlasaydım. Ağlıyordum bir yandan da koşuyordum. Arkamdan  seslenişi, herkesin izleyişi ve benim hiç kimseyi takmadan ilk taksiye binişim tam filmdeki gibiydi ama ben film falan düşünmeli miydim o anda? 

            Eve gittim yatağa attım bedenimi. Üstümdekilerle. Biraz korkmadım değil evimi biliyor diye. Ama insanların söylediği konuştuğu şeyler beni daha ilgilendiriyor. Bir cümle hatta bir kelime  bir günümü etkileyebiliyordu. Uykum vardı hala. Uyumak istemiyordum. Daha ağlamak istiyordum bıkana kadar. Ama direnişime  yenik düştüm . Gözlerim yavaş yavaş kapandı. Tatlı rüyalar kendim.. 


KazaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin