Bölüm 4

11 2 1
                                    

              Her yerim uyuşmuş. Ölü gibiyim. Sanki 40 yerimden vurulmuş, işkence görmüş ve ölüm döşeğindekilerden farkım yoktu. Ayağa kalktım. Derin bir nefes aldım ve banyoya girdim. Elimle yüzümü yıkadım. Odama gidecekken salondan telefonumun çaldığını duydum. Off Pınar.. Salona doğru ilerledim elime telefonu aldım. Yüzümde şaşkınlığımı belirten bir ifade belirdi. Pınar değildi. Başkasıydı. Kim bu numara? Meraklı meraklı açtım telefonu:

- Alo. Dedim. Gelen cevap benim o an yıkılmama sebep oldu.

- Melodi. Benim benim abin. 

Normalde beni aramazlardı hemde hiç. Ne olmuştuda aramışlardı. Nasıl bir işleri düştüde aradılar acaba diye düşünüyordum ki yine çarpıcı bir haberle sarsıldım.

- Ya kızım annemle babam ayrıldı. Babam Almanya'ya taşındı. Annemi senin yanına getircem.

İnanmıyordum. İnanamıyordum. Nasıl olurdu? Olamazdı ya. 

- Şşt kızım cevap versene. Adresi konum at. 

-Tamam atıyorum abi ya bu ne acele. dedim ve telefonu kapattım.

Bu kadarı fazlaydı ya. Gözümden yavaş yavaş bir damla süzüldü. İkincisi de onu yalnız bırakmadı. Ağlıyordum doğal olarak. Adresi attıktan sonra annem evimi böyle görmesin diye evi toplamaya başladım. Bir yandan da ağlıyordum. Babam gitmiş. Neden? Hayla inanmıyordum. İlle ki bir şey yapmıştır annemle abim. Yoksa gitmez. O bizi çok sever. Kalbim acıyordu. Hissediyordum. Görüşmesekte o benim babamdı. Canımdı. Bende onun canıydım. Miniğiydim ben onun. Diye dalmışken zil çaldı. Gelmiş olmalılardı. Kapıyı açtığım gibi annemin boynuna atladım. Annem ağlıyordu. Bende dayanamadım. Sesli sesli ağlamaya başladım. 

İçeri girdik. Anneme su getirdim. Bende oturdum karşılarındaki koltuğa. Anneme sordum:

- Çok mu üzüldün? 

Annem kalan gözyaşlarını silerek:

- Hayır onun için asla ağlamam ama yinede o konuyu açma. Sadece sen çok büyümüşsün. dedi.

Gülümsedim. Biraz sessizlik oldu kimse konuşmadı sonra abim sessizliği bozarak:

- Hiç gelmiyorsun unuttun sanki. deyince biraz kendime kızdım içimden sonra:

- Hayır. Unutmadım. Sadece kendimi hiç iyi hissetmiyorum burada. Sizi arayıp sizi de kendim gibi üzmek istemiyorum. 

Bu sözümün üzerine annem hemen söze atladı:

- Eğer birisi yoksa bizle gel burada kalmak saçma. dedi

- Kim olacak anne can sıkıntısından buradayım. Hatta gelebilirim. diye cevap verdim.

Annemin sevindiği her halinden belli oluyordu. Gidecektik artık napalım? Zaten burada bir şey yok. 


                                                                                            ***

Sabah ilk defa mutlu olarak kalktım. Gidecektim. Evet İzmir'e annemlerle gidecektim. Beni tutan tek şey Pınar dı. Onla da telefonla görüşebilirdik. Ama Pınar Uzay denen çocukla vedalaşmamı ve tepkisini ölçmem gibi saçma bir fikirini orta atıyordu. O çocuktan abime bahsetmemeliydim bence. Neyse ben valizimi hazırlamaya koyuldum. Sonra abimin yanına gidip:

- Abi yolda lazım olacak eksik şeyler var. Beni mağazaya bırakır mısın? diye sordum ve olumlu cevap aldım.

Yola koyulduk. Uzun bir kısımını gittikten sonra trafik olduğundan dolayı yürümeye başladık. Tam da bana araba çarpan sokaktan yürüyorduk. İçim bir garip oldu burada yürürken. Bir süre sonra Uzay'ı gördüm. Göz göze geldik. Yanıma doğru geliyordu. Gelme gelme! İçimden söylediklerim bir işe yaramadı. Yanımıza geldi. Önce abimi baştan aşağı süzdü. Sonra bana dönüp:

- Şeyy. Ben bu gün yani yaklaşık yarım saat önce seni aradım. Ama telefonun yine bir yerde kalmış olacak ki annen açtı. Evde olmadığını söyledi. Ben senden özür dileyecektim. Bir anlık sinir işte. dedi.

Ben önce telefon durumu için utandım. Sonra da ona bakıp:

- Sorun değil. Bende özür dilerim dedim. 

Sonra Uzay oradan ayrıldı. Abimle yürümeye devam ettik. Abim sordu:

- Hani biri yoktu? O kimdi? diye sordu.

Ben gerçekten  ne diyeceğimi bilemedim onun bahsettiği gibi bir şey yoktu sonuçta:

- Hayır o sadece arkadaşım kavgalıydıkta. dedim.

Arkadaşımmış güya. Bir de özür diliyor. O zaman söylediklerini unutmamıştım hayla. Vedalaşmayı bilmiyormuşum. Laflara bak. Diye düşünürken özür dilerkenki tebessümü geldi aklıma. Kendi kendi gülümsedim. Ciddiliği becerememişti işte. Ama yinede onu çok tanımıyordum. Onu kendimce  '' doktor kılıklı dolandırıcı'' yada '' piss çocuk'' olarak adlandırıyordum. Ama yarın sabah gidiyorduk. Bu nedenle onu çokta tanıyamayacaktım. Sadece bir ''anı'' olarak kalacaktı...


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 04, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KazaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin