''Var Olmanın Farkındalığı''

31 3 0
                                    

Babasının ona parşömen kağıtlarından sürekli anlamadığı, ama dinleyince onu zeki hissettiren,düşünmeye iten şeyler okuduğunu,her hafta çarşıya inip elindeki listeyi babasının tembihlediği kişilere uzatışını,şüpheci gözlerle eve dönüşünü ve bir de evlerinin dış cephesinin sürekli atılan taşlar yüzünden zarar gördüğünü hatırlıyordu. En son hatırladığı şey ise babasının deney tüplerindeki renkli sıvıları birbirine karıştırıp,kendini evinden 1997 kışının İstanbul'una iten bir delikte buluşuydu.

Gözlerini ovuşturarak açtığında,yanında ikisi kadın,biri erkek üç kişi vardı. Gözlerini açmasıyla beraber kadınlardan beyaz önlüklü olanın ona doğru elini sevgiyle uzatışını hissetti. Anlayamadığı dilden bir sözcükleri,hızlı hızlı cümleler ardına getirip kesintisizce konuşuyorlardı. Lakin kız tepkisizdi.

''Zavallı,kim bilir neler yaşadı,neyin etkisinde de konuşmuyor!''

''Bakın hanımefendi,büyük ihtimalle yaşadığı tramvanın etkisinde. Konuşmaması normal,bir saate görün bakın şakımaya bile başlar o. Kızım,hadi gel. Seninle bir yere gideceğiz,orada sana arkadaşlar var.''

Bunu diyen adam küçük kıza elini uzatıyordu,kızın tepkisizliğine karşılık homurdanarak kızı yattığı yerden kaldırdı ve önüne katıp hastaneden ayrıldı.

Geldikleri yerde,diğer çocukların meraklı bakışları arasında yatakhanedeki yerini alan bu kız,artık herkesin ilgi odağı olacaktı.

Konuşulan dili aklında çözümleyene dek sustu,çevresindeki çocuklar,okulundaki öğretmenler ona kendisine ait olmayan isimlerle seslenir hale gelmişti. Dili anlar hale geldikten sonra insanlara adının Su,Gül,Melek,Zeynep değil Batya olduğunu söylemeye başlamıştı.

Kendi dili de vardı elbet,ama onu gece olup beton gibi bir ranzanın basık,alt katındaki yatağına geldiği zaman babasına seslenirken kullanıyordu sadece,rüyalarında hep elini uzatıyordu babasına .Daha sonra yatakhaneden sorumlu kadının cırlak,asabi sesiyle düşleri bölünüyordu.

Her ne kadar kendini insan topluluklarından soyutlamaya çalışsa da ister istemez onun da arkadaşları oldu. Arkadaşlara sahip olmak, hata yaptığı zamanlarda vücuduna aldığı darbelerin şiddetinin azalması veya yok olması gibi bir şeydi onun için.

Yaşadığı şoku yavaş yavaş atlatabilmiş olsa da saçlarını okşayıp ona kimsenin bilmediği bir sırmışçasına güzel şeyler fısıldayan babasının varlığı onu ne ortaokulda ne de lisede bıraktı.

Arkadaşları vardı ama düşüncelerini dillendireceği derecede yakın olmamıştı kimseyle, olsa da zihninin içinde sadece babasına ait olan bu kısım, kesinlikle misafir kabul eden cinsten değildi. Babasının parşömen kağıtları ve orada yazanlar sadece Batya'ya aitti. Hatta deney tüplerine duyduğu yakınlıktan dolayı üniversitede kimyayı seçmişti.

Üniversitedeyken artık kafasındaki bu düşünceler yönetmiyordu benliğini. Sanki küçükken gördüğü bir rüyaydı bu arada hayal meyal hatırladığı şeyler, yakın arkadaşı Işık,başvurdukları psikologlar da böyle düşünüyordu. Ama kimseye zihnindekiler hakkında yeterince dürüst olmamıştı Batya.

Artık eskisi kadar sık babasını ya da babası olduğunu düşündüğü bu adamı,köylerini veya evlerini görmüyordu rüyalarında.

*****

Uyanıp,kolunu bir işkenceye katlanırmışçasına komidindeki telefona uzattı. Telefonu kendine çekip ekranı açtığında yataktan az önce taşıdığı uykuyu andırmayan bir şekilde,hızlıca kalktı. Koşarcasına yan odaya girip Işık'ın yorganının yataktan çekti.

''Dün akşam bana içirdiğin şey yüzünden ilk dersimi kaçırdım, hanımefendinin dersi zaten öğleden sonraya,beni ne diye pis işlerine alet ettiysen!''

BatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin