On beş gün sonra;
Karlos;
Burnuma değen hafif bir şeyle kaşınmasıyla elimi burnuma götürüp kaşıdım. Uykumun arasında tekrar aynı şeyi hissedince yine elim burnuma gitti. Ardından gelen sessiz kıkırtıyla bilincim kendine gelse de gözlerimi açmadım. Burnuma değen şeyi üçüncü defa hissetmemle gözlerimi birden açıp Yaren'in bileklerinden tuttuğum gibi altıma alıp gıdıklamaya başladım. "Bak bakalım nasıl oluyormuş gıdıklamak" Yaren elimden kurtulmaya çalışsa da yapamıyordu. "Yaa Karlos yapma yaa" deyip kahkahalarla gülmeye başladı. "Sen benim burnumu gıdıklarken ben bir şey diyor muyum kız hııı?" Yaren kahkahalarından tıkanacak duruma gelince birden durup yanağından koklayarak öptüm. "Günaydın" ellerini saçlarıma getirip okşamaya başladı. "Sana da günaydın" deyip yanağıma minik bir öpücük bıraktı.
Yaren'i on beş gün önce kokoreç yemek için dışarı çıkardıktan sonra bir daha pavyona yollamamıştım. Yaren'i başı boş çıkarmayacaklarını bildiğim için hapise girmeden önce hırsızlık operasyonlarından kendime düşen parayı biriktirmiştim. O paranın hepsini Yaren'in patronuna yollayıp Yaren'in bir süre için yanımda kalmasını sağlamıştım. Onun gözlerine ilk baktığım an da kokusu burnuma ilk değdiği an da aşık olmuştum. On beş gündür yanımdaydı ama ona hiç elimi sürmemiştim. Her anında dalıp gittiğim dudaklarından bile öpmemiştim. Sadece kokusunu içime çekerek uyumayı tercih ediyordum. Onu parasını verdiğim bir fahişe gibi kullanıp yatağıma alıp gururunu incitemezdim. Sevdiğim kadına bunu yapmazdım. Yaren içten içe bu hareketlerime şaşırsa da yinede ses etmiyordu. Gözlerinin parlamasından ya da öyle olmasını istediğimden bilmiyorum Yaren de benim kadar mutlu ve huzurlu gözüküyordu.
Yaren'in burnunu burnuma sürtmesiyle kendime geldim. "Heyy daldın gittin" deyince kıkırdayarak burnundan öptüm. "Acıktım kahvaltıda ne yesek diye düşünüyordum. Sen elini yüzünü yıkarken bende kahvaltımızı söyleyeyim" başını sallayıp onaylayınca Yaren'i serbest bıraktım. Yaren yanımdan kalkınca bende telefonla kahvaltıyı sipariş ettim. Yaren'i beklerken telefonum çaldı. Ekrana baktığımda Firuz abinin aradığını gördüm. "Alo abi" diyerek telefonu açtım. "Karlos... Oğlum neredesin sen günlerdir?" sesi hafif kızgın gelse de yine de şefkatliydi. Yarenle birlikte zaman geçirdiğim için Firuz abinin yanına hiç gitmemiştim. "Buralardayım abi sıkıntı yok" diye mırıldandım. "Biliyorum sıkıntı olmadığını oğlum. Ama bugün işin yoksa yanıma bir gel konuşmak istiyorum seninle" Yaren'in ayak seslerini duyunca bakışlarım ona kaydı. Gülümseyerek yanıma gelip göğsüme yattı. "Tamam abi gelirim bir iki saate konuşuruz" deyip Yaren'e göz kırptım. "Tamam bekliyorum" deyince telefonu kapattım. Yaren gözlerini gözlerime dikip baktı. "Kim?" diye yavaş bir sesle mırıldandı. "Firuz abi" deyince yüzünün gerildiğini hissettim. "Bir konuda konuşacakmış yanına çağırıyor. Çok sürmez işim bir iki saate gelirim sen oyalanırsın değil mi?" yavaşça başını salladı. "İstersen gidebilirim" deyince saçlarını okşayan ellerim bir an donup kaldı. "Nereye?" diye mırıldandım. "Günlerdir yanındayım Karlos yani artık gitmemi istersen" sıkıca sarılıp saçlarından öptüm. "Saçmalama... Sen bana iyi gelen tek şeysin Yaren" yüzünü görmesem de sıcacık gülümsediğini hissettim. belki de artık ona her şeyi söylememin zamanı gelmişti. Kapının çalmasıyla gözlerimi devirip yerimden kalktım.
Kahvaltıdan sonra ben hazırlanırken Yaren de yatakta bağdaş kurmuş beni izliyordu. "Yaren akşama dışarıda yemek yiyelim mi ne dersin?" saçlarının bukleleriyle oynarken şaşkınlıkla bana baktı. "Nerden çıktı şimdi?" deyince kıkırdadım. "Ayy Yaren ne demek nereden çıktı? Hava alırız ne güzel işte" Yaren gülerek dizlerinin üzerine gelip gömleğimin yakalarından tutup beni kendine çekti. Bir an da tutuştuğumu hissederken Yaren yavaş yavaş gömleğimin düğmelerini iliklemeye başladı. "Eee iyi madem çıkarız akşam" deyip gülümsedi. "Tamam ben çıkıyorum görüşürüz" deyip otel odasından çıktım. Hızlı adımlarla otelden çıkıp arabama bindikten sonra yola çıktım.