Birinci Kısım

2.5K 210 171
                                    


*Yeniden merhaba,başa uzun uzun yazmak istemediğim için sona yazdım ama atlamayın orayı,okuyun lütfen :')*






Çıplak kollarıma değen başka tenler,geminin alt katında ki mahzenin havasız ortamı,burnuma çarpıp duran yosun kokusu ve tutulmuş boynumun acısı ile aralamıştım gözlerimi bu karanlık ortama. Ne kadar olduğunu bile hatırlamadığım bir süre önce hırpalanan bedenim dinlenememiş olmanın acısı ile sızlanıyordu. Saçlarım nemden alnıma yapışmıştı ve çıplak bedenimi örten tek şey kurumuş çamurun misafirlik yaptığı ince gömleğim ile yırtılmış kumaş pantolonumdan ibaretti. Kaçmaya çalışmamın cezası olarak ayakkabılarım benden alınmıştı ve bir kaç posta da dayak yemiştim. Burnum gece boyunca kanamıştı.

Tabii bu neredeyse bir hafta önce gibi geliyordu.

Bir sağa,bir sola sallanan bu büyük gemide yaptığım tek şey uyanıp çoğunlukla bir şey yiyemeden tekrardan uykuya dalmaktı.





Bizleri köle olarak almışlardı. Titaniana İmparatorluğunun kralı bir kaç sene öncesinde bir kuşatmada ölmüştü ve ordu büyük bir toprak kaybı yaşayarak evine geri dönmüştü. Babasının ölümünün arkasından oldukça genç yaşta olan ilk erkek çocuğunun tahta geçtiği söyleniyordu. Çocuk sadece yirmi iki yaşındaydı. Tahta oturduğundaysa yalnızca on dokuz.

Benden sadece dört yaş büyüktü ve gerçek bir dehaydı.

En azından söylenene göre öyleydi. Yaşanan büyük toprak kaybının ardından orduyu bir şekilde kendisine bağlamış,onları cesaretlendirmiş ve Hrausyina Krallığına asker çıkartmıştı.

Yani benim yaşadığım yerin batısına.

İlk muharebe yalnızca bir gün sürmüştü. Bu gerçekten büyük bir şoktu ve krallık sarsılmıştı. Elimize yeni geçen toprağın yarısından fazlası geri alınmıştı ve iki ülke arasında tek bir anlaşma bile olmadığı dedikoduları Krallığın her yerinde konuşuluyordu. Vergiler artılırılmıştı ve kaldığım yetimhaneden sokağa atılmıştım. Bir süre klise de çalıştım,karnımı ancak doyurabiliyordum.

Yalnızca iki ay sonra ikinci kuşatmaya girmişlerdi ve savaşa alınan erkekler yüzünden kasabada yalnızca yaşlı kadınlar ve kız çocuklar kalmıştı,bir de benimle birlikte bir kaç erkek çocuğu. Bense hem yaşımın küçüklüğünden hemde çelimsizliğimden dolayı orduya kabul edilmemiştim,orduya girebilmek için yirmi yaşını tamamlamış olmak gerekiyordu. Kısacası bedava yemek hayallerim suya düşmüştü. Artık klisede bile çalışamıyordum. Onun yerine yaşlı kadınlara tarımda yardım ediyordum,gümüş veya bakır para yerine yemek almayı da kabul etmiştim. Zaten ellerinde verebilecekleri çok para yoktu ve çalışacak insana ihtiyaçları vardı.

Üçüncü kuşatma,benim bulunduğum yere yapılmıştı. Akşam vaktiydi ve küçük barakada bana ayrılan yere yeni girmiştim. Yorgundum,banyo yapmaya çok üşenmiştim. Yarın sabah erkenden kalkıp yapmayı planlıyordum. Gözlerimi kapatıp kendimi sert saman balyaların üstüne bıraktığımda kapalı gözlerimin ardının parladığını fark etmiştim.

Üstümüze ateş yağdırıyorlardı. Bir tanesi biraz arkamda ki hana gelmişti. Anında dışarı çıktığımdaysa,benimle beraber burada kalan bir kaç erkek çocuğunu kılıçtan geçirdiklerini farkettim. Üstümüze ateş yağdıran orduyu ellerinde ki meşalelerle kovalamaya çalışıyorlardı,bir kaç tanesinin elinde çapan vardı. Ben o kadar güçlü değildim,bu yüzden arkamızda ki geniş ormana doğru koşmaya başladım,çok etkili olmamıştı. Birileri beni fark etmişti.

άρρητη |Tarifsiz|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin