İkinci Kısım

1.3K 191 77
                                    




''Her zaman ki gibi selamlamak için dış balkonda halkı toplayacağız,küçük bir konuşma olacak. Onları coşturmak için bir kaç kelime bile yeter,ardından odana geçebilirsin. Akşama ziyafet verilecek,güney ve güneybatı bloklarından bir kaç grup hediyeler getirmiş. Kontrol etmek istersin diye -''

Kyungsoo,Toga'yı vücuduma sararken ayakta duruyordum. Toganın arkasına taktığı,Kral'ı simgeleyen halkayı otutturmakta zorlanıyordu. Zincirler baya sertti. Bir yandan da konuşuyor,bugün neler yapmam gerektiğini bana sıralıyordu. Benimse yapmak istediğim tek şey biraz çimenlerin üzerinde uzanıp sessizliği dinlemekti. Sarayın,kendime özel olarak ayırdığım bahçesinde ki gölün kenarına uzanmak kadar güzeli yoktu. Birazda çilek istiyordum ayrıca.

Kuşatma her zaman ki gibi geçmişti. Ezberlenmiş savaş hamlelerine karşı hazırladığım basit karşılıklar,zor bir şey değildi. Bu sefer sahaya inmeme bile gerek kalmamıştı. Askerler çabuk öğreniyordu.

Kyungsoo'nun son dediği şey ilgimi çekmeden hemen önce bu sefer anlaşmaya oturmayı düşünüyordum. Babamın kaybettiği tüm toprakları önce ki kuşatmada elime geçirmiştim zaten. Artık anlaşmaya oturup bunları kesinleştirmekte kalmıştı iş.

''Ne hediyesi?''

Karşımda duran aynadan arkamda ki yansımasına meraklı bir bakış attım. Kyungsoo o arada dördüncü ve son zinciri de halkaya geçirmiş,zincirin ucunu togaya bağlayarak ipek kumaşların üzerimde durmasını sağlamıştı.

''Hediye işte,bir kaç bakire kadın. Bir tane de erkek çocuğu getirmişler,on sekiz yaşındaymış gerçi. O kadar da küçük değil.''

''Erkek mi?''

Kyungsoo önüme geçti ve omzuma bastırarak eğilmemi sağladı. Bunu yaparken o kadar rahattı ki,büyük ihtimalle Komutan Yifan görse,Kyungsoo'yu anında ağaçta sallandırırdı. Kyungsoo ise benim kral olmamı gram umursamadan beni eğmiş,elinde ki püsküllü küpeleri kulaklarıma takıyordu. Aslında küpe sevmezdim ama geleneklerden gelen bir durumdu, bu yüzden takmak zorundaydım.

''Neden bir erkek getirmişler ki? Çocuk yapmamı istemiyorlar mıydı bunlar? Bir erkek hamile kalamaz ki?''

Kyungsoo bana sinirli bir bakış fırlatırken sol kulağıma geçmişti bile.

''Ne çocuğundan bahsediyorsun? Eş seçmen için aday değil bunlar,zevk için yalnızca. ''

Söylerken yavaşça geri çekildi ve beni hızlıca süzdü.

''Tamamdır,şimdi saraya gitmeden önce konuşma yapmak için -''

Arkasını dönmüş,masanın üzerinden bir şeyler alırken,önceden hazırladığı konuşma metinlerden seçim yapmaya çalışıyor olmalıydı, her zaman ki gibi bana direktif veriyordu. Canım sıkılmıştı ve şu savaş işlerinden de baya bunalmıştım. Önce ki heyecanı artık bulamıyordum ve yapacak başka işler arıyordum kendime.

Saraya erkenden gitmeye karar verdikten hemen sonra acele ederek üstüme kenarda ki askıda duran bir pelerini aldım ve hızlı adımlarla Komutan Jongin'nin kaldığı konuttan çıktım.

''Konuşmayı iptal edersin!''

Kyungsoo arkamdan buraya gel diye seslenmeye başlamıştı çoktan.




***




Konuttan çıktıktan hemen sonra pelerinin başını kaldırarak saraya doğru yürümeye koyuldum. Mümkün olduğunca az insan olan yerden geçmeye çalışıyordum çünkü parmağımda bir kraliyet yüzüğü vardı ve Kyungsoo yine bileklerime o altın kol bantlarından takmıştı. Bu yüzden mümkün olduğunca ara sokaklardan yürüyerek saraya doğru ilerliyordum. Bir an önce kendimi odama atmak,meyve yemek ve bahçemde ki sessizliği dinlemek üzere yalnız kalmak istiyordum.

άρρητη |Tarifsiz|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin