Mutfaktan döndüğümde,yüzümü hala daha kıpkırmızı hissediyordum. Nefesimin düzene girmesi çok uzun zaman almış gibiydi. Elimin titremesinin geçmesi içinse kendimi uzun süre sıkmıştım. Çok tuhaf hissediyorum.
Adamın yüzü çok yakındı. O kadar yakındı ki,nefesinin yüzüme vurduğunu hissetmiştim. Gözlerinin yüzümde dolandığını görmüştüm. Elleri sıcaktı,çenemin altında dokunuşunu hala hissedebiliyordum.
Bütün bunları düşünmemeye çalıştım.
Büyük salondan içeri girdiğimde,getirilmiş olan kadınlar sağdan sola koşturuyor,yerde ki halıları düzeltiyor,minderlerin ince ince örülmüş bezlerini bir diğeriyle değiştiriyorlardı. Temkinli,yavaş adımlarla içeriye girdim. Nöbetçiler hemen arkamdan tavana kadar uzanan büyük,tahta kapıyı kapatmışlardı.
''Baekhyun!''
Yaşlı kadının bana seslendiğini duyunca hemen ondan taraf dönüp eğildim. Sesi sinirli gibi geliyordu.
''Gidip yardım et,ne dikiliyorsun öyle aptal gibi?!''
Bir şey söylemeden,bir kez daha eğildim ve acele adımlarla kızların yanına koşturdum.
Güneş batmadan önce,bizi büyük salonun ikinci katında ki başka bir odada topladılar. Yaşlı kadın dışarıdaydı,onun yerine biraz daha genç biri hepimizi teker teker kontrol etmişti. Kızların üstünü değişmiş,yüzlerine biraz makyaj yapmıştı. Ben uzun koltuğun en ucunda ellerimi kucağımda birleştirmiş bir halde bekliyor,bir yandan da onları izliyordum. Normalde sardıklarından daha açık bir şekilde sarıyordu bazılarının vücudunu. Çoğu kızın bacakları gözler önündeydi. Bir kaç tanesinin göbeği açıkta kalmıştı. Kızlar bu süslenme olayını sevmiş olmalılar,birbirlerinin saçlarını örerek kısık sesle bir şarkı mırıldanıyorlardı.
Kadın önüme geldiğinde ayağa kalkmamı söyledi ve tepeden tırnağa beni iyice süzdü. Aynı zamanda da karşısında ben yokmuşum gibi benim hakkımda yorumlar yapıyordu.
''Ne de incesin,hiç mi et yemiyorsun sen?''
Dilini şaklattı.
''Vücudunda gram kas yok,erkekliğinden utanmalısın.''
İğrentiyle kıstığı gözleriyle birlikte bu sabah vücuduma zar zor sardığım togayı çıkarttı ve tamamen içliğimle kalmamı umursamadan eline upuzun bir kumaş alarak uçlarını omuzlarımdan sallandırdı,göğsüm hafif açıkta kalmıştı. Kumaş ayaklarımı bile kapatacak şekilde düştüğünde kadın belime gelen kısımdan hafifçe kaldırdı ve tamamen tenime sararak alt vücudumu kapattı. Ardından metal bir kemer takarak tutturdu ve omuzlarımdan sallanan kumaşı hafifçe çaprazlayarak kemerin içine sıkıştırdı.
Eli kulağıma ulaştığında memnuniyetsizlikle dudaklarını büzmüştü. ''Kulakların delik değil mi senin? Boyunluk takalım o zaman.''
Belime taktığı kemer gibi,parlak,metal bir boyunluğu geçirmişti hemen. Ardından geri çekildi ve hızlıca süzdü yaptığı şeyleri.
''Lyla,bana şurada ki boyayı getir.'' Söylediğinde,başka bir kızın saçını ören ince belli kız hızla yerinden kalkarak duvara yaslanmış olan masanın üzerinde ki paleti getirmişti. Kadın fırçaları es geçerek parmağıyla kırmızı renkli bir boyaya hafifçe dokundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
άρρητη |Tarifsiz|
FanficOnu ancak şairler tarif edebilirdi. Ve onu şairler bile asla tam olarak tarif edemezdi. |Chanbaek|