Cinayet

60 15 37
                                    

Bölüm Müziği: Gripin - Durma Yağmur Durma

Ambulanslar, polisler her yerdeydi. Gözlerim en son kırmızı mavi ışıklara takılıp kalmıştı. Gecenin bir yarısı ortalığı bir tek bu ışıklar aydınlatıyordu. İçeriden tornavidayla deşilen annemin bedeni ve kahkaha atan katil babam çıkıyordu. Yıllarca aynı yastığa baş koymuş iki insan farklı araçlarla biri mezara diğeri hapishaneye gidecekti.

Etrafta ise benim hayal kırıklığımın kokusu var. Aşklarını örnek aldığım ailem yoktu şimdi. Babamın kahkahalarının arasından boğuk çıkan bağırışlarını duyduk bütün sokak.

" Geberdi değil mi o kaltak karı?"

Bu sözden sonra beni battaniyeye saran polise dahada yanaştım. Şaşkınlık, kırgınlık ve toz olan kelimeler.

Sevgi, saygı, sadakat.

Bir kez daha bağırdı.

" Ben bu piç kızıda gebertmiştim niye çıkardınız sudan?" diye ve ardından kahkaha.

Babam, ben yüklüğün kapısı arkasında annemin ölümünü izlerken dehşet nidalarımı duyduktan sonra yukarı kata kadar kovalayıp beni küvete atmıştı.

İzlerken değil saklanırken.

Ağzımdaki oksijen maskesini titrek ellerimle çeneme doğru çektim ve derin bir soluk aldım. Arkamdaki esmer, sarıya yakın gözleri olan orta boylu adama döndüm ve babamı işaret ederek sordum "Ona ne olacak?" Yeni yeni yerine gelen sesim pürüzlü çıkmıştı.

Büyük ihtimalle uzun bir süre görev arkadaşlarıyla babamı konuşup kınayacak ve akıllarına beni getirip 'yazık kıza vah vah' diyecekler ve uzun uzun konuşup kulaklarımı bir hayli çınlatacaklar çünkü bu acıdıkları kızı anmaktan başka ellerinden bir şey gelmiyor. Adam şefkatle gülümseyerek cevap verdi, hala polis arabasına bindirilen babamı izliyordu.

"Toprak, baban önce hapishaneye girecek fakat aynı zamanda rehabilitasyon tedavisi görecek. "

Gözlerimi büyüterek baktım adama, anı, şanı, sanı, heybeti büyük olan babam adına bu dehşet vericiydi. Ardından kafasını bana döndürerek konuştu " Sana söylememiz gereken seyler var. Babanın en yakını sen olup cinayete de tanıklık ettiğin için senin ifaden gerekiyor dürüst olmalıyım ki akrabalarınızdan hiçbiri seni kabul etmediği için sonra da yetimhaneye bırakılacaksın eş zamanlı olarak devlet kontrolünde psikoloğa gideceksin. İmzan gerekecek bazı şeylere falan. Şimdi hastaneye götürüleceksin, Allah rahmet eylesin" deyip yanımdan ayrıldı.

Anlamıştım her şeyi. Anlaşılmayacak bir şeyde yoktu açıkçası. Babanın yanında para için dolanan insanlar yok. En önemlisi annem artık yok, babam yok, ailem yok, yuvam yok, kimsem kalmadı...

Siyah torbanın içindeki annemi hemşireler ambulansa taşıyordu. Annemin cansız bedeninin yüklendiği sedyenin taşlarda bıraktığı ses dolduruyordu kulaklarımı. İnlemeye başladım çaresizce "Benim birtanecik annem... Gitme" Babam aşık olduğu kadının bedenini paramparça etmişti ruhuyla beraber. Güzelliği hep imrendirecek derecede olan o annemin bedeni şimdi ise iğrendirecek şekildeydi... Kendi elleriyle tasarladığı muhteşem kıyafetleri giyerken şimdi simsiyah bir torbaya ardından bembeyaz kefene koyacaklardı. Artık güzel olmadığını düşünüyor herkes.

Herkes halt etmiş hala mucizevi bir kadın.

Çığlık atmaya başladım ve annemin taşındığı ambulansa doğru atıldım. Sarışın, polis olduğunu tahmin ettiğim bir kadın beni kolumdan çekeleyip götürmeye başladı. Ona yalvarır gibi baksamda bir fayda etmedi. Ambulansın ışığı gözümün önünde bulanıklaşırken beni diğer ambulansa yönlendiren kadına döndüm "Annemi benden alıp nereye götürüyorsunuz?" sormuştum sormasına ama kelimeler ağzımdan mırıldanmaya benzer bir şekilde ve ağlamaklı çıktı neyseki beni duymuştu.

KAYIP PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin