Uzun Yol

18 9 6
                                    

Bölüm müziği: Cem Adrian - Sana Sarılınca

Medya: Atlas

Uyandığımda ağzımda ekşimiş bir tat vardı. Vücudumun belli yerlerinde kurumuş kanlar vardı. Terden ıslanmış omuzlarımdaki saçlarım enseme yapışmıştı. Doğrulmaya çalıştım. Anında kollarıma kramplar girdi. Umursamadan tekrar denedim. Tam olarak ayağa kalktığımda merdivenin son basamağına düştüm. Ayaklarımın altı cayır cayır yanıyordu. Dişlerimi sıktım.

Ağlasana. Güçsüz.

Gözüm seyirmeye başladı. Tam olarak ayağa kalktım ve trabzanlara tutunarak indiğim gibi sarhoş bir halde tekrar çıktım merdivenlerden. Banyoya girerek duşu açtım. Tişörtümü üstümden sıyırarak tamamen soyundum. Bir ayağımı kabinin içine atarken kafamı kaldırdım. Gözüm lavabonun üstündeki aynaya takıldı.

Zavallı kızım benim. Ne güzel yaşıyorsun sen öyle, ölür gibi.

Duşun içine tamamiyle girdim ve kapıları sertçe kapattım birbirine. Musluğun kolunu mavi renkli yere getirdim. Su bu sefer göz yaşlarımı saklayamıyordu. Çünkü yanaklarımdan boynuma inen sıcaklığın beni titreten suyla alakası yoktu. Buz gibi suyun altında kılımı dahi kıpırdatmadan içimdeki mahşer yerini indirmeye çalıştım olmadı.

Elimin tersiyle suyu kırmızı yere getirdim. Acıyı kendimden def etmeyecektim. Benimle kalsın. Bedenimle yansın. Suyu yaralarımı yakarken elimi şampuana uzattım. Tam saçıma dökecekken titreyen elimden yere düştü kutu. Sinirlenerek tekrar hızla eğildiğimde tutulan belime sancılar girdi. Saç diplerim artık yanıyordu. Sinirlenerek elimi duşakabinin camına geçirdim. Bu sefer şu dışarı taşıp banyoyu yer yer ıslatmaya başladı. Cam bileklerimdeki sargıları yırtıp tenime değmiş. Kanlar yere damlarken duvara yaslandım. Kayarak zemine inerken gözlerimden sicim gibi yaşlar boşalıyordu.

İçimdeki yangın an be an harlanıp içimi kasıp kavuruyordu. Ellerimi başımın arasına alarak kafamı eğdim. Su genzime kaçıp boğazımı acıttı. Bedenimi ileri geri getiriyordum. "Herkes mi gitti Allah'ım? Kimse mi kalmadı? Kimsem mi kalmadı?  Ben niye kaldım?  Beni niye istemedin onun yanına, kendi yanına? "

"Niye lan niye?" diyerek avuç içlerimi yere vurmaya başladım. Aniden kaldırdığım başımla genzime dolan su bütün bedenimi titreterek burnumdan çıktı. Kabindeki küçük boşluktan lavabonun üstünde duran annemin defalarca kez mutfağa götürmemi söylediği bulaşık teli gözüme çarptı. Bir anda kapıyı açıp lavaboya uzanarak teli aldım.

Acına gümüş rengi mi kazınacak?

Duş jeli dökerek lifmiş gibi gezdirdim bütün vücuduma. Tenim bedenimden kazınıyordu adeta. Yine 3 kelime döndü zihnimde.

Sıcak, kan, kazımak.

Durulanarak sakin bir şekilde çıktım banyodan. Yana astığım sütlü kahve rengindeki bornozumu giydim ve odama gittim. Aralık perdeden gördüğüm kadarıyla akşamüstü vakitlerindeydik.

Komodimin üstündeki dijital saat, altı buçuğu gösteriyordu. İç çamaşırlarımı üstüme geçirerek bornozdan kurtuldum. Üstüme basic bir sweat altına da yine simsiyah bir pantolon giydim. Dolabımın kapaklarını açarak en alttaki valizi açığa çıkardım. İçine bana lazım olabilecek her şeyi koydum. Nerdeyse bütün odamı. En üste annemin diktiği elbiseyi koyarak kapattım.

Aklıma gelen şeyle koridora çıktım. Deste deste paraları ve belgeleri, zarfları, tapuları alarak odama gittim. Laptobumun çantasını alarak fermuarını açarak bütün belgeleri bilgisayarın altına koydum. Paraların büyük bir kısmını valizin ön gözüne geri kalanını sırt çantama attım.

KAYIP PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin