"Sikeyim sizi orospu çocukları! O bir haftadır ölü ve siz bunu benden sakladınız mı? Amacınız neydi,öğrenemem mi sanıyordunuz?" diyerek etraftaki eşyalara tekmeler savuruyordum.
Onun öldüğüne inanmak istemiyordum.Meleğimin bana son kez veda etmeden gitmesine dayanamıyordum.Ölmemişti,bir yerlerde saklanıyordu ve gelip "Ağlama aptal,seni bırakır mıyım?" deyip bana sarılacaktı.Yere çökerken "Ölmedi o değil mi?" diye soruyordum.Jungkook yanıma gelip hizama çöktü.Gözleri onunda üzüntüden çökmüş gibiydi.Jimin donuk gözlerle beni izlerken "Nig-htsun öldü Yoongi,inanmalısın artık" demişti.
İlk defa aşık olduğum kadının ölmesini istemiyordum.İlk defa elini tuttuğum birinin öldüğü bilinciyle yaşamak istemiyordum.Benim ondan başka hiç kimsem olmamıştı ki şimdi yokluğuyla yaşayabileyim."O ölmedi değil mi Jin hyung?" derken kendimi boşlukta gibi hissediyordum.
Benim ondan başka hiç kimsem olmamıştı.Kalbimin tüm odalarını onunla doldurmuştum,ellerim sadece onun saçlarının yumuşaklığıyla gevşeyebilmişti,gözlerim sadece onun gülümsemesiyle mutlu olmuştu,beynim sadece onun adıyla yaşıyordu.
Şimdi ben ne olacaktım? Yaşayan bir ölü müydüm artık? O giderken benden tüm uzuvlarımı almıştı.Hiçbir şey hissedemiyordum.
Ona kalbimi verecektim.Ruhumu verip onunkiyle birleştirecektim.Gitmesine katlanamıyordum.Benim meleğim beni asla terketmezdi.
Anılar yavaşça beynime dolarken beraber yıldızları izlediğimiz anı hatırlayıp gülümsedim.Yurttaydık,terasta bizim için özel olan yerimizde beraber birbirimize sarılıyorduk.Ona ilk kez onu sevdiğimi söylediğim zamandı.Gözlerinin ışıldamasını,yüzünün kızarmasını ve elleriyle oynayışını izlerken ne kadar sevimli olduğunu düşünmüştüm.
Benim sevgilim dünyanın en güzel insanıydı.
Tanrım,beynimden bu düşüncenin geçeceğini asla düşünmezdim.Hep ondan önce öleceğimi hayal ederdim,o ölürse dayanamayacağımı biliyordum çünkü.O yanımdayken dahi özleyen birisiyken onun yokluğuyla ne yapacaktım?
Kime sarılıp kokusuyla sarhoş olacaktım? Şimdi ne yapmam gerekti? Yıldızların altına geçip onun yokluğunun saniyesi kadar ağlamam mı lazımdı?
Kendime onun ölmediğini söylerken her seferinde diğer bir tarafım öldüğünü kabullen artık diyordu.O öldü,bir hafta geçti ve sen de aptal kardeşlerin tarafından oyalandın.
Başımı dizlerime yaslarken "Mezarına papatya ektiniz değil mi? O papatyaları çok sever," diye sordum.Hepsi kafasını sallarken kendimi toplamam gerektiğini biliyordum.Kendimi toplayıp mezarına gitmeliydim.Ayağı kalkıp "Ben mezara gidiyorum,iki hafta gelmesem bile benim için endişelenmeyin veya aramayın," deyip kapıdan çıktım.
Yolda yürürken aklıma onun ölünce yıldız olacağını söylediği an gelmişti.6 yaşındaydık ve dayısı ölmüştü.O an,ilk defa o an,ölümü düşündüğünü görebiliyordum.Yıldız olup sevdiklerime gülümseyeceğim derdi bana.Şimdi onun yokluğunda yıldızlara bakıp ışıldamasını mı beklemeliydim?
Ona daha yeni kavuşmuştum.Hastahaneden yeni çıkmıştı.Kafeye gittiğimiz zaman bana bir kafe açacağını,kitap gibi kokacağını söyleyip durdu.Ona hayallerini gerçekleştirmesi için yardım edecektim.Mutfakta yemek yaparken sarılıp ona yardım edecektim.
Şimdi ise papatya dolu mezarlığına yol alıyordum.
Bir çiçekçiye girip iki buket siyah yıldız çiçeği aldım.Bunları mezarına beyaz papatyalarının arasına ekecektim.
Benim güzel yıldızım ise siyah göğün ardından bana gülümseyecekti.
Tıpkı geçmişte bana dediği gibi.
*REKLAMLAR*Gidip Who's He ficine bakarsanız mutlu olurum.
Teşekkürler efenim.
*REKLAMLAR BİTTİ*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WINDOW || myg text ✅
FanfictionharlieSKY: hey yoongi ağlıyordun neden bir kez olsun pencerenden kafanı uzatıp seni seveni görmüyorsun? yooSWAG: defol #Agust D - The Last şarkısından ilham alınmıştır# Fanfic in #219 280916 Short story in #25 241116