1-) ELVEDA İSTANBUL

14 1 0
                                    

Hayata bakan kem gözleri ne yapabiliriz bu zalim dünyada? Belki, bir kuyuda mahsur bırakabiliriz ama ne malum birde bakmışsın Hz. yusuf'un kuyudan kurtulması gibi oda kurtulabilir.

Sabah gün batımında uyana bilmek kadar güzel birşey var mı? Bu görüntüyü kaçıran insanları gerçekten anlayamıyordum. Biraz daha uyuya bilmek için bu harkulade görüntüyü kaçırmak mı? Ben almayayım işte ondan...

Ben kim miyim? Adım Rüyanaz ve 17 yaşındayım. Annem'in ismi sevgi. Babam? O adamı hiç tanımadım ve tanımakta istemem. Neden mi? Bundan 17 yıl önce yani annem daha 17 yaşındayken babam denen o aşşağılık herif annemi önce seviyorum fasıllarıyla kandırıp sarhoş etmiş ve bundan faydalanmış. Annem bu olaydan 1 ay sonra hamile olduğunu öğrenmiş ve babam olacak o şerefsize söylemiş. Ancak biyolojik babam beni red etmiş ve aldıralım demiş anneme. Annem buna karşı çıkıncada babam anneme bir sürü şeyler yaşatmış. Rezil etmiş, düşük yaptırmaya çalışmış ama hepsi nafile annem bütün bunlara dayanmış. Ben 6 ay olunca ise babam olacak o adam annemi karnı burnundayken sokağa atmış ve annem okulu bırakıp işe girmiş beni doğura bilmek için ve annen 18 yaşına girdiğinden 1 hafta sonra ise ben doğmuşum. Amman ne güzel değil mi?! Aklımdaki bütün herşeyi def edip zihnimi boşalttım ve güneş'i izlemeye devam ettim.

Güneş, o güzelim kızıllığını sarıya bırakıp göğe doğru yükselirken bende yavaştan kalkmaya karar verdim ve terastan çıkıp odama girdim. Saate baktığımda 7:50 olmuştu. Hızlı bir şekilde  lavaboya girip rutin işlerimi hallettim ve çıktım. Okul formalarımı giymek için gri lakosumu giydim ve altına siyah dar pantolonumu giyip saçımı mısır örgüsü yaptım. İşte, hazırdım!

Aşşağıya indiğimde mutfaktan müthiş kokular almam ile tebessüm edip bu kokunun kaynağını öğrenmeye gittim. Annem o efsane kreplerinden yapıyordu. Gidip ona yardım etmeye başladım bende.

"Günaydın anne." dedim  ve yanağından öptüm.

"Günaydın, kızım." Dedi annem. Nedendir bilmem ama annem biraz gergin görünüyordu. Umarım birşey olmamıştır...

Masayı hazırladığımızda sandelyelerimizi çekip karşı karşıya oturduk annemle. Ben yemeğimi yerken annem gergin bir şekilde bana bakıyordu.

"Anne, neden bu kadar gerginsin? Bir sorun mu var?" Diye sordum endişeyle. Annem sirkelendi ve dudaklarını aralayıp soruma karşılık cevap verdi.

"Naz bak kuzum, bugün okul çıkışı seni Londra'ya yani babanın yanına göndereceğim. Bunu bende istemiyorum ancak buna mecburum. Biliyorsun ki senin velayetin hala onun üzerinde ve eğer seni burada benim yanımda tutmaya devam edersem  dava açacağını söyledi. Hem, eğer birşey olursa beni haberdar edersin olur mu?Beni anlıyorsun kızım değil mi?" Diye sordu annem. Ağzım açık kalmıştı annemin söylediklerinden sonra. Kaşlarımı çattım ve açıkta kalmış ağzımı anneme söyleyeceğim kelimelerle doldurmaya başladım.

"Anne, beni nasıl o adama verebilirsin? Bunca sene, seni benim için terk eden adama nasıl verebilirsin beni anne? Beni aldırman için türlü yollar deneyen adama? Anne, gönlün buna nasıl razı gelebilecek?  Dava aç anne belki kazanırız? Nasıl hiç savaşmadan beni evimizden kovarcasına 'onun yanına git.' diyebilirsin ki? Anne, benim o adamdan tiksindiğimi bile bile onun yanına göndermeyi nasıl olurda göze alabilirsin? Burada bir düzenimiz var iken, beni yol yurt bilmediğim bir şehre nasıl görnderebilirsin?" Diye bir sürü soru sordum dolmuş gözlerim ile anneme bakarak. Annem'in gözünden bir yaş süzülünce direk gittim yanına ve ona sarıldım. Sanırım biraz fazla üstüne gitmiş olmalıyım. Annem sakinleşince onu kendimden çektim ve konuşmaya başladım.

"Anne, seni üzdüğüm için üzgünüm. Ancak bana da hak ver. Biliyorsun, daha önce hiç görmediğim bir adamın evine gidemem. Ayrıca o adama asla 'baba' demem. Bir anda neden düzenimizi bozuryor anlayamıyorum. Orada kaç gün kalacağım peki gidersem?" Dedim anneme bakarak ve burnumu çektim. Annem titrek bir nefes verdi ve konuşmaya başladı.

Mafya'nın OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin