Soğuk bir kış akşamı Fransa'nın başkenti Paris'te elit bir restoranda çalışıyordu Andre.Her zamanki gibi bugünde aşırı kalabalıktı restorant.Ayrıca bugün ünlü gurme Augusto (ogusto) da restorantdaydı.Huysuz şef Alfer Linguini telaş içersindeydi.Kısa boyu,her zaman çatık olan kaşları,seyrek bıyıkları ve vurgulu Fransızca'sı onu daha da huysuz ve kibirli gösteriyordu.
Huysuz şef bütün mutfaktakilere seslendi:-Çabuk olun.Daha hızlı,daha hızlı.diye.
Bir anda arkasını döndü ve gördüğü manzaranın etkisiyle bağırdı:
-Andre,Andre seni tembel uyan!
Zavallı Andre sıçrayarak bir anda hazırola geçti .Kekeleyerek:
-Pe pe peki efendim.dedi. Hemen işe koyuldu.
Bugün onun için herzamankinden daha yorucuydu.
Andre 40 yaşına yeni basmış,yaşını hiç göstermeyen,tek başına Paris'in ücra bir köşesinde,dışındaki boyaları sökük bir apartmanda yaşıyordu.Bu yaşına dek evlenmeyi sadece bit kez getirmişti aklına, bir daha asla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monsenyörün Kızı (La fille de Monseigneur)
Teen Fiction''Ah Alita. Yanıyor ciğerlerim.Gelde söndür.Gelemezsin bilirim.Yerini söyle ben gelirim'' -Biririne deliler gibi aşık iki Fransız karekterimizin ayrıldıktan sonra tekrar buluşmalarını anlatan,kısa ve küçük ama yansıttıkları büyük,güzel bir hikaye.-