19Sene 1997 idi. Andre o zaman delikanlılık çağlarındaydı. Keskin yüz hatları,yakışıklılığı tüm kızların peşinden sürüklenmesini sağlıyordu. Andre ise bu genç hanımlardan yalnız birine karşılık veriyordu:
O dönemin monsenyörünün kızı Alita...
Alita, 19 yaşında, her kızı kıskandıran bir güzelliğe sahipti. Bu güzelliği her zaman başına dert açardı.
1997 nin bir ilkbaharında,bir gece vakti açıldı birbirine iki genç. İkisi de aşklarını itiraf etti birbirine, yarına sözleşerek koşturdular evlerine.
Andre, Alita'yı görebilmek için her gün,her okul çıkışı giderdi Alita'nın yanına.
Hatta bazen buluşabilmek için okuldan kaçtıkları bile olurdu.Genç aşıklar her gün geziyor,tozuyor eğleniyorlardı.Kırlarda,ovalarda gezerdiler.Papatyaların üzerine uzanıp; papatyalardan taç yapardılar birbirlerine.
Yıllarca hergün buluşmaya devam ediyordular. Ta ki bu aşk monsenyörün kulağına gidene kadar.Monsenyör duyduklarına inanamıyordu.Bu olay karşısında kayıtsız kalamazdı.Derhal tayinini istedi.Tayini onaylandıktan sonra en kısa zamanda oradan kızını alıp taşındı.
Andre deliye dönmüştü.Hıçkırıklarla ağlıyordu. Hiçbir kuvvet onu susturamıyordu.
Birgün mektup geldi Alita'dan,Andre'ye.Andre çok sevinmişti.İçini bir umut kaplamıştı.Alita mektubunda; iyi olduğunu, hala onu unutamadığını,çok özlediğini anlatıyordu.Bu mektup biraz olsun söndürmüştü Andre'nin yüreğindeki közü.Fakat o mektup ilk ve son mektup olarak kaldı.O mektuptan sonra bir daha haber alamadı sevdiğinden genç adam.
İşte Andre bir tek Alita'yla düşünmüştü evliliği.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monsenyörün Kızı (La fille de Monseigneur)
Teen Fiction''Ah Alita. Yanıyor ciğerlerim.Gelde söndür.Gelemezsin bilirim.Yerini söyle ben gelirim'' -Biririne deliler gibi aşık iki Fransız karekterimizin ayrıldıktan sonra tekrar buluşmalarını anlatan,kısa ve küçük ama yansıttıkları büyük,güzel bir hikaye.-
