Artık genç Andre yoktu. Onun yerine Paris'in elit bir restorantında, huysuz bir şefin baskısı altında senelerdir çalışan meteliğe kurşun atan bir mutfak görevlisi vardı.
Huysuz Şef Alfredo Linguini belirmişti bir anda mutfakta. Bütün personeli etrafına topladı ve başladı konuşmaya:
-Millet! Bu akşam restorantımızın sahibi bayan Alitaras denetime geliyor. Hemen hazırlıklara başlayın. Temiz önlüklerinizi giyin ve mutfağı temiz tutmaya özen gösterin. Unutmayın ki hanımefendi çok disiplinli ve çok titiz biridir.
Andre, işe başladığından beri hiç görmemişti restorant sahibini. Bugün ilk kez görecekti ve çok heyecanlıydı.
Vakit geldiğinde kapıdan içeri; başında dantellerle süslenmiş şapkası olan, krem rengi bir elbisesi ve ellerindeki dantel eldiveniyle dikkat çeken bir hanımefendi girdi. Bu hanım dünyalar güzeliydi. Andre hanımefendinin güzelliğini görünce aklına hemen biricik Alita'sı geldi ve hüzünlendi. Ne kadar da güzeldi bu hanımefendi aynı onun Alita'sı gibi.
Onu gören tüm personel etrafında sıra olmuştu. Huysuz şefimiz Alfredo Linguini bir anda süt dökmüş kediye dönmüştü. Hemen bayanla tokalaştı ve yağcılığa başladı:
-Hoşgeldiniz hanımefendi, şeref verdiniz, ne de iyi ettiniz gelmekle,bizde sizleri bekliyorduk.
Bayan Alitaras bütün personeli kontrol ettikten sonra sıra Andre' ye gelmişti.Bayan Alitaras Andre' nin yüzüne dikkatlice baktı ve donup kaldı. Andre saygısından ve utancından kafasını yerden kaldıramıyordu. Bayan Alitaras huysuz şefe seslendi:
-Şef! bu beyefendiyi 5 dakika sonra derhal odama yollayınız. ve bayan odasına çekildi.
Huysuz şef bembeyaz dişlerini ortaya çıkararak hırladı Andre'ye:
-Andre! kim bilir ne oldu da bayan seni çağırdı. Emin ol ki kovuldun Andre, kovuldun.
Andre bayanın odasına girdi korkarak ve:
-Efendim beni çağırmıştınız.dedi.
Bayan:
-Oturunuz.dedi ve ekledi sözlerine:
-Siz, Andre olmalısınız. Değil mi?
Cevapladı Andre:
-Evet efendim.
Hanımefendi:
-Seneler önce. dedi. Bir monsenyörün kızıyla ilişkiniz vardı,hatırladınız mı? Onunla kırlarda gezerdiniz. Saçlarına papatalardan taçlar yapardınız.
Andre şaşırarak cevap verdi:
-Evet efendim. Andre'nin aklında binlerce soru vardı Bu kadın nereden biliyordu tüm bunları?
Bayan:
-Biliyorum şaşırdınız ama lütfen dinleyiniz beni.dedi ve devam etti:
-İşte. dedi. İşte o kız tam karşınızda duruyor.
Andre'nin kafasından aşağıya kaynar sular dökülmüştü sanki. Hiç böyle bir duygu yaşamamıştı bu zamana kadar. Neler oluyordu Andre'ye? Nasıl bir duyguydu bu?
Andre kafasını yerden kaldırıp hanımefendinin yüzüne bakınca donup kaldı. Aman Allah'ım bu güzellik, kaşlarının yapısı, inci gibi dişleri, uzun kirpikleri cidden de Alita'yla tıpa tıp aynıydı.
Andre:
-Alitaa. dedi. İkiside ağlamaya başladı.
Andre Yıllar sonra sevdiğine kavuşmuştu.
Kimseye bir şey demeden restorantı kapatıp ayrıldılar Paris'ten.
Dağ, taş, bayır dinlemeden yollar aştılar ve İtalya'ya yerleştiler. Burada güzel bir restorant açıp kısa sürede parladılar. İki çift bu sektörde ödüller üzerine ödüller alıyolardı. Dünyanın en iyi gurmeleri onların hakkında konuşuyorlardı. Hepsi çok iyi değerlendirmeler yapıyorlardı.
Restorant bir süre sonra 5 yıldız kazanmıştı. Ama bir hafta sonra bir kazada Alita hayata gözlerini kapattı, bir daha açmamak üzere. Bunun üzüntüsüne dayanamayan Andre' de bir süre sonra göçüp gitti sevdiceğinin göçtüğü diyara.
Restorant belki 5 yıldızı kazanmıştı ama en büyük iki yıldızını kaybetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monsenyörün Kızı (La fille de Monseigneur)
Teen Fiction''Ah Alita. Yanıyor ciğerlerim.Gelde söndür.Gelemezsin bilirim.Yerini söyle ben gelirim'' -Biririne deliler gibi aşık iki Fransız karekterimizin ayrıldıktan sonra tekrar buluşmalarını anlatan,kısa ve küçük ama yansıttıkları büyük,güzel bir hikaye.-