3. Bölüm

1K 28 13
                                    

Doktor Samsone öfkesini bastırarak içinden 'Şimdi değil doktor.. Daha zamanı var.' dedi. Elini cebine attı, sakinleşmek için baş parmağının ucunu sertçe neşterine bastırdı. Parmağının ucundan fışkıran kan bornozunun cebini kırmızıya boyamıştı bile. Bu durum çok hoşuna gitmişti. Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. 

"Afedersiniz Bayan Spaghetti. Bütün bu sesler yeni aldığım bir tablodan. Salak resmi asabilmek için dün geceden beri yer arıyorum." derken kanayan parmağını Spaghetti'nin burnunun dibine kadar uzattı. içinden  'Neşterimle burnunun ucunu koparmayı isterdim.'  diye geçirdi. Daha sonra kendini toparlayarak,

"En sevdiğim alman çekicimle tablonun çivisini çakmaya çalışırken parmağımın üzerine çekici vurdum. Sinirle sağı solu tekmeledim. Tablonun da zaten camı çatladı."

Spaghetti endişeli bir tavırla doktora baktı. "Bay Samsone... Nasıl oldu da parmağınızın üstüne değil de altına vurabildiniz çekici?"

Jacob birden irkildi. 'Bu fosilden bu zeka nasıl fışkırdı acaba?' diye düşündü. "Biraz dalgınlıktan parmağım çivinin üzerindeyken vurmuşum. Sinirli olduğumda dikkatim dağılıyor. Anlatılan olaylardaki ayrıntıları dahi düşünüp karşı tarafa fikirlerini beyan eden insanlar da ayrıca dikkatimi çeker."  'Yerinde olsam dikkatimi fazla çekmezdim.'

"Bu seferlik ben ve kızım Jane özrünüzü kabul ediyoruz. Size geçmiş olsun diliyoruz. İyi bir komşu olacağız umarım. Bu arada yeni kurabiye yapmıştım size de getireyim mi, ister misiniz?"

Jacob sinirli bir şekilde arkasını döndü ve kapıyı Spaghetti'nin suratına çarptı. "Seninle uğraşacak vaktim yok." diye mırıldandı.

Aklına Bay Adams ile ilgili yapması gerekenler geldi. Hastaneye gidecek, durumunu öğrenecek, eğer kötü bir durumdaysa planının kalanını uygulamaya devam edecekti.

Üzerine bir kot pantolon ve tişört giyerek kendini apartmandan dışarı attı. İlk gelen taksiyi durdurdu. "En yakın acile." dedi. 

Şişman, Meksika aksanlı taksici kafasını zorla çevirip arka koltukta oturan Jacob'a döndü. Acı bir tebessümle "Geçmiş olsun, yakınınız mı?" 

"Dostum bütün New York benim yakınım. ben orada çalışıyorum." 

'Bu şişman tosuncuğa niye bunu söylediysem... İz bırakıyorsun Jacob iz... Kolleksiyonumda tombul bir meksikalıya yer yok.'  İçinden sırıttı. 'Aslında fena fikir de değil sanki.'

Zaten yakında olan hastanenin önüne 5-10 dakika içinde geldiler. Taksici "Geldik doktor." diye seslendi. Jacob bu sırada kafasında bin bir plan kurmakla meşguldü. Taksicinin mırıldanmasını duymadı bile.  Taksici "15 dolar 90 cent." diye sesini yükseltti. Bu ses Jacob'ın kulaklarını tırmaladı. Dışarı çıkmak istemeyen bir kedinin kuyruğundan zorla çekilirken seramiklerde tırnaklarının çıkarabileceği türden bir ses gibi geldi. Taksiciye dikiz aynasından arenada matodara bakan kızgın bir boğa gibi bakıyordu, yüzünde sadece burnundan çıkacak kızgın boğa buharı eksitkti. Kızgın ve çalımlı bir tonla, "Taksimetre çalışıyor Meksikalı sabırlı ol karar vermeye çalışıyorum." dedi.

Bu sırada 'Bay Adams'a baktıktan sonra duruma göre bu şişmanı kullanabilirim.' diye düşündü. Süper fikir doktor dedi içinden. Bakışlarındaki kızgınlık önüne mama verilen sevimli bir kedinin tebessümüne dönüşmüştü birden. Bu acil durum değişiklikleri doktoru bile endişelendiriyordu. 

Taksici hafif bir tebessümle doktora döndü. "Kızmayın doktor, paranız boşuna gitmesin diye uyardım sadece" dedi. Meksikalı taksici daha öncede müşteri şikayetleri aldığı için bağlı olduğu şirketteki müdüründen uyarı almıştı. Başka sorun istemiyordu. "Bizim için müşteri memnuniyeti her zaman öndedir." dedi gülümseyerek. 

Jacob sanki bir fikir denizinde yüzüyordu. Hımm hızlı düşün doktor dedi kendi kendine. Bu adamla çok yüz göz olduk. Kendisini de sevmeye başladım zaten dedi içinden gülerek. Gerçi sevdiklerim pek uzun yaşamıyor ama ölüm de güzel, bana gelmediği sürece.

Meraklı taksici dikiz aynasından doktora bakıyordu. "Doktor birşeyiniz mi var sinirleriniz mi bozuldu. Yoksa ağlıyor musunuz?" diye şaşırmış bir halde sordu. 

"Neden?!" diye bağırdı Jacob. Taksici "Efendim güldünüz, biraz önce ağlar gibiydiniz ama galiba bu gülümseme de sinirden."

"Bakın," dedi Jacob. "Bay taksici, isminiz neydi bu arada?" 

"Esmeralda efendim." Jacob gözlerini faltaşı gibi açıp "Ama bu karı ismi."

"Ben zaten kız olacakmışım yani ailem kız bekliyormuş. Büyük annem ismimin Esmeralda olmasını istemiş. Annem beni doğurduğu sırada kendisi ruhunu teslim etmiş. İlahi bir işaret diye bizimkiler de adımı böyle koymuş. Ama bana arkadaşlarım Look der." 

Meksikalı taksici bunları anlatırken gözleri önünde hem eski hatıralarına göz atmanın hem de büyükannesinin ölüm anı ve yaşadıklarını hatırladığı için hafif hüzünlenmişti. Bir anlık sessizlikten dolayı dikiz aynasından arkada oturan doktora göz attığında, Doktorun Ağzı sonuna kadar açılmış küçük dili görünüyor, suratı mosmor bir şekilde kahkahası ile sessizlik bir anda bozuldu. Doktor gülme krizine girmişti, ayaklarıyla öndeki koltuğu tekmelerken.

Taksici "Efendim, efendim iyi misiniz? Kalp krizi mi? Efendimm sakin olun.."

"Durrr esmerrrr.  ...esmerrrrrr esmeralda.. haaaaa."    

Gümeye devam etti. "Meksikalı seni sevdim, ücret önemli değil. Hastama bakıp geleceğim. Ben gelene kadar Azrail hariç başkası gelirse bekle." dedi. Meksikalı kaçmasın diye parayı ödemeden kapıyı çarpıp acilin kapısından içeri doğru koşarak girdi. Yardımcısı Joseph, doktoru görünce "Efendim burda ne arıyorsunuz?" diye sormadan geçemedi.

"Adams nasıl ona bir bakayım dedim."

Yardımcı her zamanki gibi doktorun egosunu tatmin edecek bir biçimde "Muhteşem bir operasyondu doktor, kesin sorun çıkamayacak sabaha kadar uyanır bence." dedi.

Doktor içinden kahkaha atarak 'Salak adamı legoya çevirdim. Beyni bile yapboz gibi oldu. Sabah seni nişanlısı sanabilir.' diye geçirdi. 

Doktorun bakışı yardımcısını odaya doğru yöneltti. "Burdan doktor. Koridorun sonundaki yoğun bakım ünitesine aldırdım hastanızı."

Doktor kapının önüne geldiğinde ameliyat öncesindeki gibi Adams'ı melekler gibi uyurken buldu. Artık yoğun bakım cihazından çıkarılmış, kendi nefesini alabiliyordu. Yardımcısını odasından not defterini alması bahanesiyle gönderdi. Bu arayı fırsat bilerek değerlerini kontrol için Adams'ın yanına geldi. Kontrollerini yaptıktan sonra burnu burnuna değecek gibi kafasının önüne eğildi. Mırıldanarak, 

"Hep sessiz insanları sevmişimdir. Ama böyle olmamalıydı Adams, bu şekilde bir ölüm bana göre değil.  Bak artık hiç sesin çıkmıyor." dedi gülümseyerek. "Uyandığında normal olmazsan ameliyatı incelemeye alırlar. Şikayette bulunur ailen. Bu da benim sonum olabilir. İki arada kaldım. Kararsızlığım da bu yüzden. Yoksa şimdi fişini çekebilir, özel bulduğum ilaçla beynini formatlayabilirim. Ama beklemek lazım konuş hadi konuşsana!" diye kulağını Adams'ın dudaklarına değdirdi. Bu sırada Adams bir anda gözlerini açıp doktoru yanında görünce kulağına bir öpücük kondurdu. 

Jacob bu hareket karşısında nerdeyse kafası tavana vuracak şekilde zıpladı. "Manyaaaaaaaaaaakkkkkkkkkkkkkk!!!" diye bağırdı. Bu sırada yardımcısı sese koşarak "Doktor bir şey mi oldu?" diye geldi. 

"Bay Adams.." dedi. Döndüğünde melekler gibi uyumaya devam eden Adams'ı görünce burnunu çekti  "Gayet iyi." dedi. 

"Buna mı sevindiniz? Bu kadar şaşırmanız bunun için mi?"

Ölü biri kulağını öpse ne yapardın acaba?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 27, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SAPIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin