[4]: Mühür

294 50 32
                                    

Zen çaldığı büyücü melodiyi yavaşça sonlandırmıştı. Çalmayı borakınca yüzünde bir gülümsemeyle piyanoya baktı. Sonra ise gözleri Piyano'nun üstünde duran ufak saate kaydı. Surat ifadesi bir anda telaşlı bir hal aldı.

"Olamaz ! Geç kalmak üzereyim ."

Aceleyle oturduğu yerden kalktı ve çantasını sırtına taktı. Arkasını dönmesiyle birlikte ona büyülenmişçesine bakan Jumin'i gördü. Daha fazla telaşlandı.

"Ne zamandır oradasın !"

"Gerçekten harikaydın."

Zen Jumin'in yanına yaklaştı ve Jumin'in omuzlarını tuttu.

"Bundan kimseye bahsetme !"

Jumin tek kaşını kaldırarak ona baktı.

"Neden ? Çok yeteneklisin . Bu yeteneğin keşfedilmemesi üzücü olur . İstersen babama senden ba-"

"Hiç bir şeyi bilmiyorken böyle konuşma ! Bundan kimseye bahsetme dedim !"

"Neden ?"

Jumin sorusunu tekrarladı.

"Eğer ailem piyano çaldığımı duyarsa beni öldürür."

Zen gözlerini yere çevirdi . Hala Jumin'in omuzlarını tutuyordu.

"O kadar ileriye gideceklerini düşünmüyorum. "

Jumin bir süre Zen'den cevap gelmeyince endişelendi.

"Neden bu şekilde düşünüyorsun."

"Ailem müzikle ilgilenmemi istemiyor."

"Ama bu konuda gerçekten iyisin."

"İyi olup olmadığımı bilmiyorum ama bu benim hayalim...

Ama ailem benim gibi çirkin birinin müzisyen olamayacağını söyledi. Bu saçma hayallerin peşini bırakıp derslerime odaklanmamı söylediler. "

Zen konuşmayı kesti. Jumin ne yapacağı konusunda kararsız kaldı. Eliyle Zen'in yüzünü kavradı.

"Bu yüzden kimseye bundan bahsetme."

Zen konuşmasını devam ettirdi.

"Lütfen ..."

Jumin'in kulağına fısıldadı. Jumin Zen'in durumuna gerçekten üzüldü ve onun için bir şeyler yapabilmeyi istedi. Yapamayacağını bilmek içini acıtıyordu.

"Peki . Söz veriyorum kimseye bundan bahsetmeyeceğim."

Zen Jumin'in gözlerine baktı.

"Söz mü ?"

Jumin kafasını olumlu anlamda salladı. Zen yüzünü Jumin'e yaklaştırıp dudaklarını kısa süreliğine birleştirdi. Kafasını kızarık yanaklarıyla birlikte hızlıca başka bir yöne çevirdi ve Jumin'in omzundan kollarını çekti. 

"B-bu söz artık mühürlendi. Unutmasan iyi edersin !"

Hızla kapıdan çıktı.

Jumin olayın şokuyla elini dudaklarının üstünde gezdirdi kısa bir süre olsa da Zen'in yumuşak dudaklarını hissedebilmişti.

"Bu bana annemin bahsettiği şey demek."

 ~Flashback~

Çok nadir yaşanan aile gecelerinde  izledikleri bir filmde öpüşme sahnesi ile karşılaşmışlardı. Bu filmi bu tarz şeyler görmemek için özenle seçtikleri halde yine görmüşlerdi ve şimdi oğullarına bir açıklama yapmak zorundalardı. Jumin merakla ekranı gösterdi.

"Anne ne yapıyorlar ?"

Jumin'in annesi masumca gülümseyip oğluna neyi yedirebileceğini düşünüyordu.

"Şu anda birbirlerine önemli bir şey için söz veriyorlar tatlım. Asla ayrılmayacaklarının sözünü. Bu da o sözün mührü. Asla bozulmaması için. Ama bu mühür işini sadece çok ama çok önemli sözlerde yapar insanlar tamam mı ?"

"Oh, Anladım."

 ~Günümüz~  

Jumin hala okulda olduğunu fark edip dikkatini topladı ve okuldan çıkmak üzere ilerledi. 

 ***

"Ah , yenildik !"

Saeyoung sırtını koltuğuna doğru yasladı.

"Saeran'ı yenmek gerçekten imkansız ."

Yoosung umutsuzlukla söyledi.

"Daha yorulmadım bile."

Saeran sırıtırken söyledi. Saeyoung da sırıttı 

"O zaman ikinci raund !"

"Mhm , öyle demek."

Saeran oyun kolunu eline aldı. Bir başka raunda başladılar. Oyun boyunca Yoosung bacaklarını birbirine sürtmüştü. Saeran bu durumu fark etmişti. Raund bittikten sonra Saeran oturduğu koltuktan Yoosung'a eğildi.

"Bir sorun mu var Yoosung."

"H-hayır yok."

Saeran oyun ekranına döndü.

"Saeran bu sefer seni yeneceğim hem de tek başıma."

Jihyun Saeyoung ve Yoosung'ı izlerken gaza geldiği için düşünmeden söyledi.

"Gel bakalım."

Yoosung ve Saeyoung koltuktan indiler ve onları izlemek üzere yerlerini aldılar. Yoosung Saeyoung'ın kolunu tuttu.

"Saeyoung şey ... Ben eve gitmek istiyorum ..."

  Saeyoung şaşırmıştı . Yoosung'ın video oyunlarını ne kadar sevdiğini biliyordu. Neden böyle bir şey istediğini merak etmişti. 

"Neden ?"

Yoosung bacaklarını birbirine sürttü.

"Şey ... B-biliyorsun ..."

Saeyoung o sırada hatırladı. Yoosung evinden başka yerlerde lavaboya gitmekte zorlanıyordu.

"Yoosung şimdi eve gidemezsin gidersen bir daha gelemeyebiliriz."

"A-ama ... "

"Sana kendini daha iyi hissettirecek ise birlikte gidebiliriz."

"Keşke böyle garip bir fobim olmasaydı ."

Yoosung nefesinin altından mırıldandı.

"Tamam daha uzun bir süre tutabileceğini düşünüyorsan seninle evine kadar gelebilirim . Ayrıca fazla uzak da sayılmaz."

"Gerçekten mi ? Teşekkürler Saeyoung !"

Saeyoung Saeran'ın yanına gitti.

"Yoosung ile birlikte önemli bir işimiz olduğunu hatırladık . Kısa sürede geri döneriz."

Saeyoung Saeran'a sorarcasına söyledi.

"Sorun etmem . Ama dikkatli olun tamam mı?"

"Merak etme ."

Yoosung hala Saeyoung'ın kolunu tutuyordu. Ateri salonundan çıktılar. Jihyun elini sağa sola salladı.

"Bir kez daha Saeran !"

"Peki peki ."


 ***

Yoosung ve Saeyoung olabildiğince hızlı bir şekilde gitmişlerdi. Yoosung'ın şansına şu an ailesi işteydi bu yüzden de evde kimse olmadığı için izin almak gibi bir derdi yoktu. 

Yoosung işini hallettikten sonra geri dönmek üzere yola koyuldular.

"Yoosung gerçekten  bu fobiden kurtulmalısın."

"Biliyorum."

Bir süre sessizlik oldu sonra ise Saeran aklına bir şey gelmişçesine Yoosung'a baktı.

"Hey hey Yoosung ! Öp beni."

Sadece bir şans ver bana. [Juminzen]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin