BÜYÜK KAYIP

18 2 0
                                    


Eve döndüklerinde  anneleri onları büyük bir sevinçle karşıladı. Fakat ellerinde bir kova olmadığını görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Ne olduğunu sorunca aldığı cevap karşısında çok üzüldü birazdı kızına sinirlenmişti. üzülmesinin sebebi şehre gitmek için ellerinden giden paraydı. Şehre gidip gelmek çok maliyetli bir işti.  Bu düşüncelerini o zaman bu akşamda dünden kalan tarhana çorbasını içerek karnımızı doyuracağız diyerek yatıştırabildi.Can evim ve Şükran üzülmüşlerdi. Her akşam aynı yemeği yemekten bıkmışlardı . Anneleri bu durumu görünce onlar için komşudan biraz yoğurt alıp geleceğini söyledi. Bağlan ise kendini suçluyor bu duruma herkesden daha fazla üzülüyordu. Ama yapabilecek birşey vardı. Daha akşam yemeği yemelerine çok vardı. Hemen dışarı çıkıp arkadaşlarını arayıp buldu. Birlikta dere kenarına gittiler. kendi çabalarıyla yaptıkları olta ile derede balık  avlamaya başladılar. bu iş diğer çocukların çok hoşuna gitmişti. Çünkü kimileri ilkkez balık tutuyor kimileri ise önceden tuttukları için diyerlerine hava atmaya çalışıyorlardı. Günün sonunda Bağlan ve arkadaşları 34 tane balık tutabilmişlerdi. Bağlan bu balıkların hepsini kendi evine götümedi yarısından çoğusunu iş birliği yaptığı arkadaşlarına verdi. Elindeki kova ve  ayaklarındaki siyah lastikleri onu yavaşlatsada  gün batımı eşliyinde arkadaşlarıyla beraber salına salın tepeciklerden aşarak ilerliyorlardı. Bağlan eve vardığında annesine derede ne yaptıklarını tek tek anlattı annesi bu duruma çok sevinde kızını övmeye başladı. Babası eve geldiğinde kızında olan azmi güzel yüreğini tebrik etti. Balığı kızartıp bir güzel yediler. Bu duruma kardeşleride çok sevinmişti, ve yine uyku vakti gelmiş herkes yatağına yatmıştı. Bağlan bu gece derin düşüncelere dalmamıştı çok yorulmuş ve o küçük ama kıvrak zekası ile çok şey başarmışt. Sabah uyandıklarında  Bağlan ın annsi ateşler içindeydi. Babası hemen onu alıp köyde yaşlı bir kadının evine götürdü. O yaşlı kadına köyde, sırnıkçı derlerdi. Çünkü köyde tüm kol bacak çıkıklarını o giderir yeri geldiğinde küçük çaplı hastalıklarla uğraşırdı. Sırnıkçı Hatice ana Bağlanın babasına karısının daha fazla yaşayamayacağını söylemişti. Bu sözler üzerine ne yapacağını bilemeyen adam karısını sırtına alıp şehre gitmeye karar verdi. Şehirdeki doktor çok umutlu konuşmasada hastanede bir süre kalırsa iyileşebileceğini söylüyordu. Bağlan ın annesi kezban kadın kansere yakalanmıştır. Bu hastalığa yakalanmasının nedeni üst üste gelen borçlar sakat olan oğlu ve içinde bir ukte olan anne sevgisi onu bu hale getirmişti. Çocuklarınında onun gibi anne sevgisi tatmadan  büymesini istemesede o gün saat gece 01.52 geçerken hayata gözlerini yummuştu. Kocasına ölmeden önce çocuklarım sana emanet o köyden çıkma çocukları okut hiçbir şeyden mahrum etme demişti.  Kocası karısının son sözleri olduğunu bilmiyordu bilseydi onu susturur yorulmamasını söylerdi. Gece haberi aldıktan sonra beyninden vurulmuşa döndü. Peki bundan sonra ne yapacaklardı  o yine çalışacaktı ama çocukları karısına  mı yoksa çocuklarına mı yansa bilemedi. Yine sabah olmuştu. Çocuklar bugün güne ilk kez annesiz uyanmışlardı. Küçük olan Can evim yetim kaldığını hissetmiş gibi sürekli ağlıyor huysuzluk ediyordu. Bağlanın ise içinde farklı şeyler vardı.  Babası cenaze işlerini halledip eve döndüğünde  çocuklarını sıkılmış ve üzgün halde bulmuştu. Oysa şimdi daha çok üzüleceklerdi. Bağlan kötü şeyler olduğunu sezinlemişti. Babasının yanında annesi neden yoktu. Şükran annem nerde diyince babası ağlamaya başladı. O sırada Bağlan annesinin öldüğünü anlamıştı. koşup hemen boynuna atladı babasının istemsizce hıçkırıyor ağzından köpükler saçılıyor saçını başını yoluyo ve sol gözünden şapır şapır yaşlar damlıyordu. Diğer kardeşleri de o ağladığı için ağlamaya başlamıştı. ertesi sabah uyandıklarında Bağlan o kadar çok ağlamıştı ki elbisesini boğaz kısmı sırılsıklam olmuştu. Yaşadığı acı yetmezmiş gibi bugün babasının işinin başında olması gerekiyordu. Gidip te kim bilir ne zaman gelecekti. Bağlan korkmuştu. Ne yapacaktı ne yiyeceklerdi sakat kardeşine kim bakacaktı. Bu soruları babası duymuşçasına cevapladı. bir kaç yemek yapılışını gösterdi. Kardeşlerini nasıl yıkayacağını ve bir kaç ihtiyaçlarını nasıl karşılıyacağını. Bağlan bu işlerin hepsini anlamıştı. Babası ayda birde para gönderecekti. Babası çocuklarıyla vedalaştıktan sonra bavulunu alıp dışarı doğru çıktı. Bağlan ların karşı evde oturan Nebahat kadın kolayca pişirip yiyebilsinler diye bir kaç yemek yapıponların dolabına koydu. Evi süpürüp sildi. Bağlanıda tembihledi eğer bir şey olursa bana haber verin. Üç günde birde evi temizleyip yemek yapmaya gelirim dedi. Bağlan Nebahat kadına teşekkür etti ve kapıyı çekip evden çıktı. Bağlan o gün karnını ve kardeşlerinin karnını dolapta dünden kalan bulgur pilavıyla doyurdu. Can evim le biraz oyun oynadı. Seneler önce evlerine muhtarın getirdiği kitabı Şükran a okudu. Sakat ağabeysinin ihtiyaçlarını giderdi. Yatakları açıp kardeşlerini bir bir uyuttu. Gece olmuştu. Her yer sanki köyde kimse yokmuşçasına sesizlemiş, hava siyah kalemle boyanmışçasına kararmıştı. Bağlan o gece hiç uyumamaıştı. Çünkü korkuyordu. Sabah olmuştu. Can evim sürekli su istiyordu. Bağlan üstünü değiştirip, evin dışında olan büyük kovayı alıp çeşmeden su almaya gitti. Çeşmeye gitmişti ama orda olan bir kadın bu çeşmenin su akıtmadığını aşağıdaki çeşmeden su doldurabileceğini söyledi. Bağlan bunun üzerine aşağıda olan çeşmeye doğru gitti. Bu sırada ev yanmıştı muhtar bir süre komşularında klamları gerektiğini döyledi. Köyde kimse onu eve almamıştı. Küçük çocukları ve sakat bir kimseye kimse sahip olmazdı. 


ADALETSİZLİKWhere stories live. Discover now