Beyaz bir ışık etrafımı sarmış, karşıdan ise iri cüsseli bir adam geliyordu...
Yaklaştıkça yüzünü daha da net kavrıyordum. Adam iyice yanıma yaklaşıp diz çöktüğünde, o adamın Francisco Lachowski olduğunu farkettim. Hayretle ağzım açılmaya başladı, ardından "çocuklarımın annesi, evimizin kraliçesi, benim eşim olur musun? Hayat, Hayat'ımm " demesin mi? Hafif silkelenip kendime geldim " ya sorduğunda soru mu? Tabiki de evet! Çocuklarının annesi, evimizin kraliçesi, senin eşin olurum" demem ile beni etrafımızda döndürmeye başladı.
Biz tam dönerken bir anda burnum kaşınmaya başladı, elimle kaşımak için burnumun üstüne elimi koymamla bir kıkırtı yükseldi. Gözlerimi açmam ile bu şeyin rüya olduğunu anladım.
Karşımda kıkır kıkır gülen Melis bir yandan da " g-gülümse " diyip fotoğrafımı çekti. " Burada ne oluyor Melis " dedim, aynı zamanda da aynaya bakarak. Ağzımdan çığlıklar firar etti, gülmeye devam eden Melis'e kötü bakışlar atıp, elimdeki ve yüzümdeki köpükleri Melis'in kıyafetine sürmeye başladım. Çünkü Melis'in hayatındaki herşey kıyafetleri diyebilirim.
Bir baktım Melis hıçkırıklarla ağlıyor, onu öyle görünce kahkaha atmaya başladım...
Herşeyim ile hazır olduğuma emin olup, kahvaltı masasına oturdum. Melis'e bakıp " Melis senin bir tek huyunu seviyorum gerçi zaten hayırlı bir tane huyun var ama neyse, işte oda güzel yemek yapman" dedim, bir yandan da ağzımdakileri sindirmeye çalışıyordum. O ise bir şey söylemeden gözlerini devirmeyi tercih etti. Onun ile daha sonra uğraşmayı aklıma not edip, kahvaltıma gömüldüm...
İyice karnımı doyurmam ile masadan kalktım. Hızlı bir şekilde ellerimi sabunlayıp, arabamın anahtarını aldım ve arabama doğru ilerledim. Arabamın yanına vardığımda kapımı açıp, arabaya bindim. Dünkü olayların yaşanmaması için tuvaletimi yapıpta evden çıktım.
Telefonumun bildirim sesiyle telefonumu cebimden çıkardım ve bildirim neymiş diye baktım. Bildirim Çağla'nın mesajıymış, şirketin konumunu göndermiş. Hemen telefonumu navigasyona bağlayıp şirkete doğru navigasyonun yönlendirmeleri ile ilerledim.
Şirkete vardığımda büyük bir holding beni kucaklıyordu. Hemen etrafı gözlerim ile tarayıp, içeriye yavaş adımlar atarak ilerliyordum ki aklıma bişey gelmesiyle elimi çantama soktum ve biraz daha hava oldun diye gözlüklerimi çıkarıp, yüne slow modda gözlüğümü taktım. Saçlarımı savurmam ile bir adamın gözlerinin içine girmez mi? Yalnız adam çok yakışıklı beğğğ. Tam geçip gidecek iken saçımın biri tarafından tutulup çekilmesi ile çığlığımı basmam bir oldu. Adam beni saçlarımdan sürükleyerek bir odaya soktu ve kapıya sırtımı çarparcasına beni ittirdi, "sen kimsin bana saçlarını savuracak!" Diye gürleyip, saçlarımı daha çok çekti.Ağzımdan zorla çıkan kelimeler ile " v-valla b-bilerek o-olma-madı " dedim.
" Seni buralarda hiç görmemiştim, kimsin? Neyin nesisin?" Diye bir soru yöneltti.
" B-ben Ç-Çağla'nın a-arkadaşıyım, s-sekreterlik işi için g-gelmiştim" demem ile saçlarımı hafiften bırakmaya başladı.
"Kızım önceden söylesene ya, boşuna günahını aldım" demesi ile bende şarteller attı." Söylememe izin mi verdin de söyleyeyim " oh lan kekelemekten kurtuldum.
" Neyse gel, senin yapacağın işler var " diyerek, gözüyle 'takip et' anlamında bir bakış atıp, önden o arkadan ben olmak üzere ilerledik.Beni boş bir odaya sokup,( fesatlaşmayalım sjsjsjsjsjsjsjsjsj )
" burası artık senin odan. Heee gelelim yapacak olduğun işlere, ilk olarak şu dosyalara şu tasarım projelerini yerleştir " dedi, gözüm dosyalara ve tasarım projelerine kaydı , ağzım hayretlerle açılırken ızbandut kılıklı, bir yandan yakışıklı bir yandan da gıcık patron bozuntusu piç smile attı." Ben gidiyorum bu kadar işi yapmaya hazır değilim " diyip, arkama dönüp ilerlemeye yeltenmiştim ki yakışıklı patron bozuntusu tarafından kolumun tutulması ile durduruldum.
"Nereye gidiyorsun? Bu işi öyle kolay bırakamazsın! Tabi ben kovmadığım sürece" demesi ile bu sefer hem ağzım hem de gözlerim hayretle açıldı." Peki " diye mırıldandım benim bile duyamayacağım bir sesle.
" Neyse, dosyaları hallettikten sonra saat 15.45'de bir toplantı var ona gireceksin, o toplantı bittikten sonra ofisinde takıları tasarlarsın " dedi ve nefes aldı. Ona senin anan güzel mi? Bakışı atıp gözlerimi devirdim. Aniden " hadi iş başına " diye bağırmasıyla, yerimden sıçradım.Hemen sandalyeme oturup, işime koyuldum...
Son dosyamın son yaprağındaydım, onu da içine yerleştirdikten sonra bitirmenin verdiği sevinçle geriye doğru yaslandım, ama bu uzun sürmedi.
Kolumdaki saate bakıp, " hiiii " dedim. Acele ile elime bütün dosyaları alıp, yakışıklı patron bozuntusunun yanına koşturdum. Topuklu ayakkabılarla uçuyordum resmen, odasına geldiğimde bodoslama özür dilerim kibar olacağım direk daldım " ay allah sizi ne yapsın, tövbe çok tövbe ya " diyerek karşımdaki görüntüyü gördükçe midem hafiften bulanmaya başlamıştı.Onlar ise şaşkınlıkla bir bana bir de birbirlerine bakıyorlardı.
Sizceeeee Hayat ne gördü? Biliyorum uzun bir aradan sonra yazdım şaka şaka o kadar uzun olmadı. ;)) öpüldünüzz
Bu arada medyadaki görüntüde Çağla var
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNBOZAN
Teen FictionHerşey tuvaletimin gelmesi ile başladı... Evet evet tuvaletimin gelmesi ile başladı. Daha fazla tutamayacağımı anlayıp bir benzinlikte durmaya karar verdim, işimi halledip dışarı doğru adım attığımda üstümden bir benzin dökülmesi bir oldu. Ş...