Az önce Lee Seung Ki ona rehber olmamı mı istedi? Doğru mu duydum? Bir dakika hala konuşuyor söylediklerini tam duymam lazım.
"Seninle vakit geçirmek gerçekten keyif veriyor. Sohbetimize yolda da devam edersek çok eğleneceğimizi düşünüyorum. Nunalarım da seni çok sevecektir eminim." dedi.
"Aslında çok meşgulüm malumunuz öğrenciyim ama madem çok ısrar ediyorsunuz..."
Ya ya o kadar meşgulsün ki Hera ufak at da civcivler yesin! Kızım bugün Cumartesi dersin de yok ne meşguliyetin var acaba? Bir de ısrar etmiş diye sorumluluğu oğlana yıkmaya çalışıyorsun. O değil de ben ciddi ciddi rehberleri mi olacağım?
Biraz sonra ajumma tayfası da lobiye geldi ve Seung Ki ile şakalaşmaya başladılar. Iyy gıcıklar oğlunuz yaşında ne oğlu torununuz yaşında bu çocuk. Ama hareketlere bak hareketlere!
Lsg'm gülerek beni Türk arkadaşı olarak tanıtıyor onlara. Yolculuklarına eşlik edeceğimi de ekliyor. Ajummalar burun kıvırıyor önce; ama sonra SeungKi'nin güleç yüzüne kanıp selamlıyorlar beni. Hep birlikte otelden çıkıp gezimize başlıyoruz...
--4 saat sonra--
Ayaklarımıza kara sular indi yürümekten. Ben hem rehber olmanın verdiği telaşla her şeyi anlatmaya çalıştığımdan dilim damağım kurumuş bir haldeyim hem de o kadar yeri yürüyerek gezdiğimiz için olduğum yere yığılacak vaziyetteyim. Bu halimi fark etmiş olmalı ki SeungKi yemek molası vermeyi önerdi. Bir kebapçıda oturup siparişleri verdik. Tabii ki herkes benim önerdiklerimi istedi. Siparişler gelince iştahla yemeğe koyuldular. Ben Lsg'nin yanında oturmaya özellikle dikkat ettim ki yemekte yine bir kaza olursa anında müdahale edebilmek için.
Solumda oturan bu çocuğa uzun uzun baktım.
Eğilip "Lütfen yavaş ye olur mu? Beni yine endişelendirme!" dedim.
Vay canına bendeki özgüven tavan yapmış artık hiç çekinmeden konuşuyorum onunla.
Bana bakıp gülümsedi ve ağzındaki etini daha yavaş çiğneme kararı aldı. Bense yorgun olduğumda iştahım kapandığından tabağımla bakışmaya başladım. Ve tüm günü şöyle bir geçirdim gözümün önünden. Çok eğlendik bugün. Ajummalar bile güldürmüştü beni. Benimle de şakalaştılar. Demek ki beni sevmişlerdi.
Ama daha da önemlisi Lsg ile çok yakınlaştığımızı hissettim çünkü her fırsatta yanıma gelip mekana dair şeyler sordu. Hepsi meraktan değildir ya, azıcık da bana ilgiden sormuş olabilir yani değil mi? Sonuçta mail adresini bile verdi bana. Kore'ye döndüğünde konuşabilelim diye. Bugünü asla unutmayacağım. Bir yere not etmeliyim. Benim için milat gibi bir şey; belki de doğum günüm, bugün olmalı...
--Günün sonunda--
Beni evime kadar bırakma nezaketi gösterdiler. Ajummaları öpüp Lsg'ye el sallayarak indim çekim arabasından (Çekim minibüsü desek daha doğru olur. Beyaz bir okul servisi çünkü). Koşarak çıktım merdivenleri, kızlara her şeyi hemen anlatmalıydım. Anlattım da zaten.
Ayşe de benim gibi Korece dersi alıyordu o yüzden o da tanıyordu Lsg'yi. Söylediklerim karşısında şoka girdi ve benim adıma ne kadar mutlu olduğunu gözlerinden anlayabiliyordum. Seda, biz kadar heyecan yapmasa da yaşadıklarımın olağan şeyler olmadığını kabul edip tebrik etti.
Gece odamda mutluluktan ne yapacağımı bilmez halde internette geziniyor bir yandan da en sevdiğim Lsg şarkılarından birini dinliyordum: "Losing My Mind"
Birden bir bildirim geldi mail kutuma. Hocalar sınav yerlerine dair bir şeyler yazmıştır diyerekten açtım hemen. Ama yok bu mesaj okuldan gelmiyordu. Bugün gördüğüme emin olduğum bir adresti bu. Hemen okumaya başladım.
"Hera merhaba ben Lee Seung Ki. Bugün için çok teşekkürler çok güzel vakit geçirdim. Yarın sabah 10'da Kız Kulesine gideceğiz. Eğer bir işin yoksa bize yine eşlik etmek ister misin?"
Okuma yazmayı bildiğimden şüphe ettim ve emin olmak için çığlıklarla kızları odama çağırdım. Mesajı onlara da okuttum. Onlar da sevinçle tepki verince emin oldum ki ben yarın yine NOF ekibine katılacaktım. Ohh iyi bari ya okuma yazmam varmış.
---Sabahı zor da olsa ettim---
Ne giyeceğime geceden karar verip her şeyi ütülediğim için sabah zorlanmadan hazırlandım. Çantamı kontrol ettikten sonra kahvaltı etmeden çıktım evden. Hemen vapurla karşıya geçtim ve Üsküdar'a geldim bile. Saat sabahın 9'u. Erkenciyim ama söylediği gibi 10'da geleceğine eminim. O her zaman planlı programlı bir adam olmuştur. Çok titizdir işi konusunda. Beni bekletmeyecek bunu bildiğim için laylaylom diye diye çantamı sallayarak yürüdüm sahilde Kız Kulesi'nin olduğu yere doğru.
Simit-çay alıp banklardan birine oturdum. Kahvaltımı böyle yapmakla iyi akıl etmiştim. Gecikmedim bu şekilde. Saat 10'a çeyrek var. Arkamda bana çalan bir korna duyunca dönüp yola baktım. Dünkü çekim arabası. Ajummalar kahkaha eşliğinde iniyor arabadan. Arkalarından elinde çantalarla oğlum da iniyor.
Zavallım resmen bagaj çocuk olmuştu bu program yüzünden. Ama yüzündeki aydınlık gülüşten belli ki halinden şikayetçi değildi. Direkt yanıma geldiler, selamlaştık. Ajummalar manzaranın keyfini çıkarmak adına bankların önünde aşağı inen basamaklardan indiler.
SeungKi bana yaklaştı: "Günaydın? İyi uyudun mu dün gece?"
Bu soruyu niye soruyorlardı hiç anlam veremezdim ama bu karşındakine değer verdiklerinin bir göstergesi olsa gerek. Bana da sorulmuştu artık. Hem de Ulusun Prensi* tarafından.
- Devam Edecek -
*Ulusun Prensi: Lee Seung Ki'nin ülke genelinde bilinen lakabı. Haber başlıklarına bile uzun süre o şekilde yazılıyordu ismi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Airen Hikayesi - LSG✔
Fanfiction"Bizimki Öylesine Bir Şeydi İşte..." Başrol kızımız, bir program kapsamında ülke ülke gezerken Türkiye'ye de uğrayan Lee Seung Ki ile tesadüfen olmasa da büyük bir şans sonucu tanışmıştır. Tanıştıktan sonra başından geçenler şanstan çok daha fazlası...