Ormanda ilerlerken-önümdeki taşlara takılmamak için- adımlarımı dikkatli atıyordum.Hava tamamen kararmıştı ve üzerime bir hırka almadığım için kollarım isyan ediyordu. Bir kaç adım daha attıktan sonra beni durduran duyduğum konuşma sesleri oldu.Vücudumu ağaca siper edip çalılıkların arasından-biraz da olsa ağaçtan yoksun- toprak yola baktım.
Zenci adam en az onun kadar iri bir adamın karşısına geçmiş eliyle sıkıca tuttuğu kızı ona gösteriyordu. Zenci adam sırıtarak; "Yeni üyemize 'Merhaba' de"dedi.Zenci adama göre teni oldukça beyaz olan adam ,dişlerini göstererek bir kahkaha attı. Korkuyla yutkundum. Beyaz adam kıza dönüp ; "Neyin var göster bakalım"dedi.
Kız ondan güçsüz duruyordu ama korkmadığı belliydi.Hatta burda olduğundan memnun gibi gözüküyordu. Kız başını dikleştirip gözlerini bir noktaya dikti. Tenimi okşayan rüzgar,yavaş yavaş sertleşmeye başlamıştı, artık bir bıçak saplar gibi tenimi delip geçiyordu. Havaya kalkan toprağın gözüme girmesini engellemek için ellerimi gözüme siper ettim. Beyaz adam bir adım geriledi ve "Eskisinden daha iyi"dedi. Kız gözlerini, diktiği o noktadan yavaşça ayırıp gülümsedi.Rüzgar eski haline döndüğünde kalp ritmimin düzelmesini umuyordum. Zenci adam kızın elini tutup bileğini kendine çevirdi.Kızın bileğindeki dövmede daireyle yıldız iç içe geçmiş bir güneş halini almıştı.
Üçüde dövmeye bakıp gülümsedi. Bastığım yerdeki taşların biri ayağımın altından yuvarlandığını duymamış olmalarını dileyerek dudağımı ısırdım. "Kim var orda?" Ayakkabıya lanet okumayı ihmal etmeyerek ağaçların arasından eve doğru koşmaya başladım.Ataklarımı önüme çıkan engellere göre hızlı atıp arkama göz ucuyla baktım.Kimse olmadığını şaşırarak fark edip olduğum yerde durdum. Bir an sonra tam arkamda bir nefes hissettim. Fark etmediğimi sanması için biraz bekledim.Ani bir hareketle dirseğimi karnına geçirdim. "Lanet olsun Mary ! Elinin bu kadar sert olduğunu bilmiyordum."
"Harry!Burda ne işin var.Tanrım!,üzgünüm." Yanına eğilip yüzlerimizi aynı hizzaya getirdim.Elini belime geçtirip tek koluyla beni havaya kaldırdı. "Senin güçlü olduğunu kabul etmem , benim senden güçlü olduğumu bilmemen anlamına gelmiyor.Ayrıca Bay Dwight ' dan öğrendim burda olduğunu.Bu saatte ne işin var burada?"dedi gülerek.
Bu yaptığına normalde bende kahkaha atarak karşılık verirdim ama biraz önce olanlar bunu engelliyordu. Ve kahkaha duyguma göre kanımda dolaşan adrenalin buradan hemen gitmemiz gerektiğini söylüyordu."Neden bize geldin?"dedim hiç bir tepki vermeden. Kaşlarını çatarak bana baktı,"Molly nin söylediğini sanıyordum."Eliyle burnunu tuttu."Birilerinin duşa ihtiyacı varmış." Omzuna bir yumruk geçirip."İndir beni kas yığını!" dedim. Beni indirip yürümeye başladı ve bende onu takip ettim. Üzerine giydiği mavi sweatshirt kollarındaki kasları belli ediyordu ve başındaki bezbol şapkası ona ayrı bir hava katmıştı.Kahverengi gözleri ve buğday rengi teniyle kasları birleşince benim yaşımda olduğunu düşünmek ...Garip! Harry'le Molly ile olduğu gibi okuldan tanışıyorduk.
Komik!
Başka arkadaşım olduğu pek söylenemez. Eve vardığımızda kapının önünde duran siyah Lotus Elan 'nın -arabasının- kapısını açtı. Soru sorarcasına kaşlarımı kaldırdım."Sıcak su?" "Halledildi." dedi .Arabasının içinde yayılarak sırıttı. Bu sefer onun kaşları benimle aynı şekilde kalktı."Senin şu Fiat Spider ın nerde?" "Bu günlerde garajdan pek canı çıkmak istemiyor." dedim gözlerimi devirerek. "O zaman onu şimdilik çıkarmamaya bak. Yarın 7.30 da seni almaya gelirim."dedi ve kontağı çalıştırdı.
-Odama girdiğimde kafamı kurcalayan herşeyi bir kenara atmak isteğiyle dolmuştum ama bunu başaracağımı sanmıyordum.Mantığım kızın bakışlarıyla rüzgarı kontrol edebilmesini uygun bulmasada mideme oturan korku ve kızın yaptığı beynimde tanıdıklık uyandırıyordu. Yarın Sabah Kornanın sesiyle John amcayı kahvaltı masasıyla başbaşa bırakırken hırkamı ve çantamı alıp Lotus 'un ön koltuğuna atladım. Harry bana bakıp güldü.
"Okula gitmeye çok hevesli gibisin."
"En az senin kadar"dedim gülerek. Beklemeyip Lotus'u toprak yola sürdü. Harry' nin sürüşüyle yarım saatlik yolu 15 dakikada gelmiştik.
"Bidahaki sefere kese kağıdı da getir.Üstüne kusmak istemem."dedim midemi tutarak. Gülerek arabayı park etti. Arabadan inip çantamı sol koluma astım.O inmeden yürümeye başladım."Molly i bulucam." "Tamam" dedi ve arabadan inip bana göre ters bir yönde yürümeye başladı. Yaklaşık 10 dakika sonra ders programımı alıp dolabıma ilerledim.
Molly dolabıma yaslanmış ellerindeki ders programına kusacakmış gibi bakıyordu. "Bunu bana bilerek mi yapıyolar? Coğrafyayla Dünya Tarihini aynı güne koymaların sebebi ne?"dedi,neredeyse tükürükleri yüzüme gelecekti. "Ah,senin için yeni ders programı çıkartmalarını talep edeceğim."dedim gülerek. O beni duymamış gibi yaparak karşıya baktı." Yeni transfer sanırım.Onda bir çekip hissetmem sence normal mi? Yoksa senin onu görmemen normal mi?"
Bakışlarını takip edip baktığı yöne döndüğümde daha az tanınmış biri olmasını umuyordum. "Justin?"dedim fısıltıyla. Molly bakışlarını bana çevirdi."Onu tanıyorum deme "dedi koluma yapışarak.Cevap vermememi onay olarak anlamış olacak ki beni Justin' nin yanına çekmeye başladı.
Yanına geldiğimizde Molly konuşmam için kolumu sıktı.Molly' e sonra görüşeceğiz mesajı atan bir bakış gönderdikten sonra Justin 'e döndüm. "N'aber?" Justin bize dönüp sırıttı."Ormandan tek parça dönebilmene sevindim." Dün geceyi hatırlatınca ürperdim."Tek bir hayvan görmedim."dedim meydan okumaya çalışarak.Ama bir hayvandan daha ilgi çekici şeyler gördüğüm kesindi. Kaşlarını çattı; "Bu kötü.Seni arkana bakmadan kaçarken görmek isterdim."
Dün gece ormanda olsaydın görmen için bir engel olmazdı. Molly araya girdi;"Aranızda ne tür bir konuşma geçti bilmiyorum ama... Ben Molly." Justin elini uzatıp sıktı."Justin" Ah,benimle tanıştığında da elimi sıkma nezaketini neden göstermediğini merak ediyorum.Bende eksik olan neydi? "İlk dersin ne ?"dedi Molly,Justin' nin elindeki ders programına bakarak. Justin elindekinden habersiz gibi kağıda baktı."Kimya" Molly kendininkine sonra benimkine baktı."Mary ile aynı." "Belki derse girmek yerine ,arkana bakmadan Bay Brown' dan kaçmayı istersin .İnan buna hayır demem.Ki Bay Brown'un umrunda olacağını sanmıyorum."dedim gözlerimi kısarak. Nedense git gide ona karşı içimde nefret ve kızgınlık uyanmaya başlıyordu.Ona karşı kızgınlığımın nedenini bilmesemde nefretim açıktı.! Sinir bozucu!
Molly öldürücü bakışlarının birini bana yolladı. "Biraz önce yanıma gelen sendin şimdi gitmemi mi istiyorsun?"dedi sırıtarak.Haklı olmasından nefret ediyorum! Zilin çalmasını fırsat bilerek cevap vermedim.Açık kalan dolabıma yönelip hırkamı içine tıktım ve defterimi alıp dolabı kapattım Sanırım bir derste direnmem gereken 2 kişi olacaktı. Bay Brown ve Justin Bieber!