*harry*
Gerçekler vardır ve bazıları gerçekten can yakar. Benim canım acıyordu. Karanlık gecedeki tek ışığım, gözlerimin önünde sönüyordu. Öyle bitkin düşmüştüki onu bu hale ben getirmiştim. Gözlerinde kaybolmak istiyordum. Sırf gözlerinin mavisini bir kez daha görmek istediğim için bu haldeydi. Uzun süredir böyleydi henüz kendine gelememişti. Bedeni iyice zayıf düşmüş, yorulmuştu. Saçları dağılmıştı, elleri iyi yanındaydı ve ağzı birkaç santim açık uyuyordu. Zihninden çıkacaktım işte. Benim yüzümden böyle acı çekemezdi. Çok büyük bir savaşın içindeydi. Rüyası sona erecekti, bu en doğrusuydu.Alnına dudaklarımı bastırdım. Kesinlikle ondan çok hoşlanıyordum. Bu ne kadar doğruydu artık düşünmenin zamanı gelmişti. Neden olduğunu bilmediğim boğazımdaki berbat ağrıyla odanın kapısına doğru ilerledim. Belki birkaç damla gözyaşı bunu geçirirdi. Acılar ağlayınca geçermiydi?... Geçmeyecekti belki, belki çokta uzun sürecekti ama o kurulacaktı ya işte.
Yüzümde kocaman, acı dolu bir gülümsemeyle odadan çıkarken gözlerimden birer damla düştü. Kalbimin de acıdığını hissettim. O da böyle mi hissetmişti?
Gece yarısını çoktan geçmişti. Hastane koridorunda birkaç temizlikçi dışında kimse yoktu. Etraf lavantalı deterjanlardan kokuyordu. Elimin tersiyle hızlıca gözlerimi sildim. Koridorun sonuna gelmiştim ki o lanet olası çığlıkları duydum. Kalbim paramparça olurken korku tüm bedenimi sardı. Koridor inliyordu adeta. Birkaç doktorun hızla koştuğunu gördüm. Gitmelimiydim bilmiyorum... Tanrım! Bu seferki çok kötüydü. İlahi sesinin en acı tonu dolduruyordu kulaklarımı. Bir acı çığlık daha geldi. Ellerim buz gibi olmuştu. Titriyordum. O odaya doğru bakıyordum. Sadece sessiz gözyaşlarım ardı ardına çeneme kadar süzülüyordu.
Odaya doğru hızla koştum ve içeriye girdim. İki kişi kollarını sıkıca tutmuştu ve diğer doktor da kolunun iç tarafına batırdığı iğneyi yavaşça çıkarıyordu. Yüzü kıpkırmızıydı , ter damlaları güzel yüzünde parlıyordu. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu ve sessizce inliyordu.
"Louis bizi duyuyormusun?" Doktor durumunu kontrol ediyordu ama gözleri sadece çok az açık bir şekilde titriyordu.
"Louis!"
"Şu an kendindesin bize cevap ver..."diye devam etti.Bende masanın üzerinde ki suyu aldım, boynunun altından hafifçe kaldırıp birkaç yudum içirdim ve tekrar yastığa geri yatırdım. Doktor yanındaki hemşire ye yeni bir çeşit iğne hazırlamasını söylüyordu ki konuştu.
"Gitme"
"İyimisin Louis?"diye sordu doktor hala durumunu kontrol ediyordu.
"Hayır"diye fısıldadı. Ardından devam etti.
"Su istiyorum"dedi. Ben tekrar ona su içirirken doktor elindeki dosyaya birşeyler yazıp tekrar geleceğini ve benimde onun yanında kalmamı söyledi.
İşte bunların hepsi benim yüzümdendi yani!! O zaten en başından beri iyi değildi ve ben...bu benim eserimdi. Artık onu bu kabustan uyandıracaktım.
Kollarını güçsüzce bana doğru uzattı. Üzerine doğru egildim, kollarını boynuma sardığında kendimi tutamadım. Lanet olsun bundan nefret ediyordum işte. Kokusunu içime çekerek göğsünde ağlarken önce benim bu rüyadan uyanmam gerektiği fark ettim onu deli gibi seviyordum.
Merhaba arkadaşlar (aleyna tilki gibi oldu biraz djdmndm)
Biraz dram ağırlıklı gidiyor?
Ama bir larrie drama alışkındır değil mi ama şundan eminim ki günün birinde mutlu olacağız...Yorumlarınızı bekliyorum.
Love is love ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the dream of green and blue
FanfictionEn mutlu düşten daha mutludur uyanmak. Öyleyse ben uyanmak istemiyorum!