1. Bölüm: Zoraki evlilik

140 20 7
                                    

Tanrı varlıkları yaratmadan önce tuvalini aldı ve çizmeye başladı. Mutlulukları çizdi önce sonra umutları aşkı ve sevgiyi resmetti tuvaline. Kin ve öfkeyi çizdi alev gibi kırmızılarla. Bunlarla yönetecekti yarattıklarını sınayacaktı onları bu şekilde. Sıra keder ve üzüntüye geldiğinde kapkara boyasıyla çizmeye başladı. Göz yaşlarını feryatları ağıtları ve mahvolmuş hayatları resmetti. İşi bittiğinde özenle dağıttı çizdiklerini. Bana gelen resim ise keder ve üzüntünün resmi oldu. Bu tanrının en kötü resminin hikâyesi.

Dedem kanser hastasıydı ve ölümü kaçınılmaz oldu. Dolayısıyla annem teyzem ve anneannem kadın başlarına kaldılar. Annem ve teyzem okulu maddiyatsızlıktan bırakıp çalışmaya başladılar. Anneannem ise kız kardeşinin evinde kalmak için yardım istedi vede orada kalmaya başladılar. Evde abla kardeş ve yeğen olmalarına rağmen kira ödediler hakaret ve psikolojik işkence gördüler. Annem bu olanlara katlanamadı ve çalıştığı işyerinde aşçı olan babamla evlenmeye karar verdi.
Babamında annemden hoşlandığı anlaşılınca 17 yaşında bir çocuk gelin olarak dünyaevine girdi. Annem ailesi için gençliğini hayallerini feda etmiş bir kahramandır benim gözümde.

Evlendikten 2 yıl kadar sonra ablamı kucağına aldı annem babam ise evladının kız olduğunu öğrenince evi terk etmişti. Geride bir bebek ve hayat eşini bırakarak. Annem lousa olduğu halde çalışmaya devam etti. Maddiyatsızlık çok kötüydü ama yılmadılar. Anneannem ise ablamın bakımını üstlendi ve bıkmadan baktı torununa. Anneannemin bez alamadıkları için bez niyetine poşet bağladıklarını anlattığı günü unutamıyorum.

Ablam 3 yaşına kadar babasız büyüdü. Babam ise 3 ömür gibi zor yıldan sonra komşuların “çok tatlı bıcır bıcır bir kızın var” demesi üzerine eve geldi ve kızıyla ilk defa tanıştı, ablamda babasıyla. Sonrasında babam evde yaşamaya başladı ama evi bakması gereken bir yuva olarak değil daha çok bir otel gibi kullanıyordu. Uyanıyor kahvaltı ediyor ve sonra kıraathaneye kumar oynamaya gidiyordu. Ailemiz ise annem ve teyzemin dayanışması ile yaşanılacak halde kalıyordu.

Ablama gelirsek ilerde genç bir kız olduğunda karşısına çıkacak nefret ve öfkenin kaynağına maruz kalıyordu. Umursanmamaktı bu kaynak kendi öz babası tarafından umursanmamak.

Ben şuna inanırım ki dünyadaki en temiz kalpli insan bile sevgisizliğe maruz kalırsa bir yıkım ve yok etme aracına dönüşebilir. Çünkü nefret ve sevgi kavramları arasında çok ince bir çizgi vardır. Ve ablam küçücükken o çizgiyi çoktan aşmıştı...

BÖLÜM SONU

“Sen eski günay değilsin ! Eski günayı istiyorum ben !” - Annem

Belirsiz AyrıntılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin