Düşüş

57 5 0
                                    

"Baba, korkuyorum." Korkusundan hıçkırarak söyledi bunları Edimo. Babası ise cesaret vermeye çalışıyordu: "Sakın aşağıya bakma evlat. Yukarı, sadece yukarı!" Ayaz gözlerini sulandırmıştı babasının. Bu dik dağa tırmanmak hiç de kolay değildi. Sağlam görünen çıkıntılar elini uzatır uzatmaz parçalanıyor, bu da yetmezmiş gibi bazıları Edimo'nun kafasına geliyordu. Kendisinde yeteri kadar cesaret varken oğluna cesaret vermek istemesi dondurucu soğuğun kulağını kesmesinin verdiği tiz acıyı hissettiriyordu yüreğinde. Aşağıya düşmeleri söz konusu bile değildi. Ölmeseler bile peşlerindeki haydut sürüsü onları sağ bırakmazdı. Çıkıntıların üstünde biriken karlar ayakları kaydırıyordu. Sürekli yenilenen bir düşme korkusu artık sinir bozucu bir hale gelmişti. Kirpikleri donmuştu. Gözüne gözüne yağan kara rağmen bir sonraki çıkıntıyı seçmeyi başardı. Edimo ise onun hemen arkasında babasını önceki bastığı çıkıntılara basarak ilerlemeye çalışıyordu. Babası o gözüne kestirdiği çıkıntıya elini attığında hayatının her anında bu hissedeceği acıya imza attı. Bu sefer düşen çıkıntı büyük bir parçaydı ve Edimo'nun eline düştü. Soğuk kesmekten küçük küçük yaralar oluşmuş elini acı içinde tuttuğu yerden bıraktı ve yağan kar içinde boşluğa düşmeye başladı.

Baba! diye bağırabildi sadece. Babası elini uzatmıştı ama oğlunun parmaklarına dokunabildi sadece. Tipi, Edimo'yu iki saniye içinde gözden kaybettirdi. Sonrasında gelen küçük bir çarpma sesi... Baba Clifford o düşüşe, tam o gözden kaybolduğu noktaya bakakaldı. Geriye tek kalan tutunduğu ipti.

Ağzını açıp bağırmak istedi ama yerini belli edebilirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ağzını açıp bağırmak istedi ama yerini belli edebilirdi. Karar vermesi gerekiyordu. Ya aşağıya inip oğlunu arayacaktı -ki bu en temel babalık içgüdüsünden geliyordu- ya da kendi hayatını kurtarıp olabildiğince en kısa zamanda oğlunu aramaya geri dönecekti. Aşağıya inip oğlunu sağ bulsa bile kendilerini hayduta kaptırabilirdi. Ama yukarı çıksa daha iyi bir şekilde dönüp onu arayabilirdi. Düşünme fırtınası devam ederken uzun süre çıkıntıyı tutan elinin hareketsizlik ve soğuktan "hissedemediğini" hissetti. "Çok yüksek değildi, ölmemiştir. Hayır hayır. Niye ölsün ki ? Yok canım ölmemiştir. Kimin oğlu o ? Mutlaka bir çıkış yolu bulur o." diyerek kendini teselli etmeye çalışıyordu. Sonunda zirveye ulaştı ve bir kez daha o noktaya baktı. Düşen oğlunu ipi hala duruyordu. Nefesinin buharı tipi içinde kaybolurken yara içinde kalmış dudaklarından fısıldarcasına iki söz döküldü: Mutlaka geri döneceğim. Sonra elini ileriye tutup yüzünü koruyarak kar fırtınası içinde kayboldu. Eğer bir saniye geriye dönüp baksaydı ipin gerildiğini görecekti.

Emma'nın KalemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin