Draco'ya sorma gereği bile duymadan pişirdiği krepleri, her zamanki düzeni ile tabağa yerleştirdi Luna. Draco için koyduğu çatal ve bıçaklara göz gezdirdi. Sıkıntıyla, alnından akan küçük ter damlalarını sildi. Kendisine de servis açması doğru olur muydu?
Hayır, dün olanlardan sonra, bir de yüzsüz gibi kendisine servis açamazdı. Draco'nun yiyebileceği kahvaltılıkları da koydu tepsiye. Poşet çaylardan bir tanesini sıcak suya koydu ve çayın yoğunluğunun suya geçmesini beklemeye koyuldu.
Luna beklerken, Draco bahçe kapısından içeri girdi. Takımını giymemişti daha. Dün akşam yattığı eşofman takımlarıyla duruyordu. Kendisine kahvaltı hazırlayan Alex'i gördü. "Günaydın, Alex."
Ani bir hareketle arkasını döndü Luna. Draco Malfoy, eşofman takımlarıyla, odasına çıkan merdivenin başlığına yaslanmış kendisine bakıyordu.
"Günaydın, Efendim."
"Kendine de bir servis aç ve odama gel."
"Efendim, ben pe-"
"Bu bir emir, Alex. Efendin olarak, kendine bir servis açmanı söylüyorum. Beş dakikan var... Acele et, saniyelerinden gidiyor. 58... 57... 56... 55..."
Hâlâ donuk bir şekilde kendisini izleyen çocuğu hareketlendirmek için, iki elini ses çıkaracak şekilde birbirine çarptı Draco. "Ve artık sadece dört dakika elli saniyen var. Acele et." dedi ve merdivenleri çıkarak odasına geçti.
Köşede ikiliyi izleyen Bellatrix, Draco odasına girince ortaya çıktı. İki elini birbirine vurarak, yavaş ve ağır bir şekilde alkışlamaya başladı. Dilini dişlerinin arasına koydu ve pis dişlerini gösterecek şekilde sırıttı.
"Onu gerçekten kızdırmış olmalısın Alex... Baksana, ondan büyük olmana rağmen sana bağırabiliyor."
"Harry Potter'ın ölümüne tanıklık etmek istiyorsam, sizin yanınızda çalışmalıyım Bayan Lestrange."
Luna'nın bu sözü, Bellatrix'i oldukça memnun etmişe benziyordu. "Doğruyu söylemek gerekirse ilk geldiğinde hoşuma gitmemiştin Alex. Ama Karanlık Lord'a olan saygına inanmaya başlıyorum..."
"Benim yıllarca Azkaban'da kalmamı sağlayan iki kişiyi öldürdü Karanlık Lord. Ona olan saygım, neredeyse Harry Potter'e olan öfkemden büyük."
"Aferin, Alex. Aferin..." dedi ve gitti Bellatrix.
Hemen kendisine de bir servis açtı Luna. Tepsiyi aldı ve alışmış olduğu hızlı adımlarla Draco'nun odasına vardı. Çocuk, yine penceresinin kenarında oturmuş koyu koyu dışarıyı seyrediyordu. Belki de bu kadar yoğun bakmasının nedeni düşünmesiydi...
Tepsiyi Draco'nun önüne koydu ve çocuğun dikkatini çekmeyi başardı. Luna Draco'nun karşısına oturdu ve kendisine yaptığı çaydan bir yudum aldı.
"Afiyet olsun, Efendim."
Draco, Luna'nın yapmış olduğu kreplerden bir tanesini bitirdi sessiz sedasız. Luna'nın işine gelmişti. Konuşmak, şu an için iyi bir seçenek değildi. Hele ki dün olanlardan konuşmak, hiç iyi bir fikir değildi.
Lakin, olaylar Luna'nın istediği gibi gelişmedi. Önce boğazını temizledi Draco. Sonra ana konuya girdi. Kendisinin çok merak ettiği, Luna'nın cevaplamaya korktuğu...
"Ne hissettin?"
"Nasıl ne h-"
"Yanımda olmaktan hoşlandığını söyledin. Bu olumlu bir his, öyle değil mi? Bende öyle hissediyorum. Dün seni öptüğümde, bir şey hissetmiş olman lâzım. Ne hissettin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Duty
AdventureSon bir yılda babasını görmemiş, ailesinin yokluğunda sıkı sıkı bağlandığı arkadaşları ile yaşamıştı. Savaşın kazanılması için, saklanmaları gerekiyordu. Alışık oldukları dışında başka yüzler görmedikleri bir yılın ardından, dışarı çıkabilmişti Luna...