Hilal'den...
İzmir -Yunanlıların deyimiyle Symrna- bugün aradığımız huzura sahip değildi. Birkaç gün önce yapılmış protestolar yüzünden, Yunanlılar biz Türklere öfkelenmiş ve her yeri yağmalamaya başlamışlardı. Bütün evlere tek tek girilmiş, eli silah tutan erlerin kolları kesilmişti. Ailem, bu zulümu yaşamayan birkaç şanslı aileden biriydi sadece. Kumandan Vasili'nin evinde misafir daha doğrusu esir olmamız sayesinde hiçbir yara almamıştık çatışmadan tabi ruhsal yaralar hariç.
Yatakta doğrulurken etrafımda göz gezdirdim, uyuyan güzel edasıyla uyuyan ablamı gördüğümde yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. Ayaklarımı yataktan sarkıttığımda beynimin hala uyanmadığını anladım. Ben ayaklarımı yerle buluşturmak üzereyken odanın kapısı destursuz bir şekilde açıldığında tiz bir çığlık attım.
''Hilal?'' Benim çığlığıma karşı Leon'un yüzünde şaşkın bir ifade oluştu. Üstümün henüz gecelikli olduğunu hatırlamamla ellerimle üstümü kapatmaya çalışmam bir oldu. Benim ellerimle üstümü kapatışımı gören Leon edepsiz bir biçimde üstümü süzdü ve cümlelerine şöyle devam etti..
''Üstündekiler sana çok yakışmış küçük hanım.'' Yüzünde oluşan gülümseye karşı benim kaşlarım çatıldı.
''Üstümü değiştirmeme izin verir misiniz? Şayet ki, kendinize biraz saygınız olsun. Bir hanımefendinin odasına böyle girilmez Teğmen!'' İstemsizce bunu bağırarak söylemiştim.
Ablam esnediğinde bakışlarımı Leon'dan çekerek ablama döndürdüm, ablam uyanmış ve bizim bu anlamsız tartışmalarımızı dinliyordu. ''Günaydın abla.'' Kenardaki örtümü aldım ve saçıma geçirdim.
''Teğmen, odamızdan çıkar mısınız? Giyinmemiz gerekiyor.''
''Ohi. Ben böyle gayet iyiyim.'' Yanaklarım kızarmaya başladığında içimden kendime kızdım. Bu dedikleri kesinlikle ablam için olmalıydı. ''Âlâ Teğmen, ben kendim başka yerde de giyinirim!'' Ayağa kalktım ve dolaptan bulduğum ilk münasıp kıyafetleri elime alarak lavaboya doğru koşuşturdum.
****
Her ne kadar istersem isteyeyim yemeğime odaklanamıyordum. Hele karşımda bir Yunan teğmeni ve Yunan generali bulunurken. Çatalla tabağımdaki yemeklerle bir süre oynadıktan sonra kalktım sandalyemden. Bu masanın bir kuralı vardı, Kumandan Vasili kalkmadan kimse kalkamazdı ancak ben 'gavur' diye adlandırdığım o insanların kurallarına uymak zorunda değildim.
Odadan dışarı çıkarken Kumandan Vasili'nin sesiyle duraksadım. ''Nereye gidiyorsunuz Hilal?"
Birkaç adım geri döndükten sonra bakışlarımı masadakilerin üstünde tek tek gezdirdim. ''İzninizle hastaneye.''
Vasili tabağına odaklanmış bir şekilde konuşmaya devam etti. ''Bu durumda tek başınıza sokağa çıkmanız uygun bir durum değildir, Leon size eşlik edecektir.'' Bakışlarım Leon'a gittiğinde ellerini çenesinin altına koymuş, aklında hiçte iyi planlar olmayan o bakışını yapıyordu.
''Lüzumu yok, benim Leon'a da başka bir Yunan'a da ihtiyacım yok.''
Leon sözü devraldı. ''Bu durumda Yunan askerleri buldukları kızlara hiç iyi şeyler yapmıyorlar küçük hanım.''
Duyduğum şey ile sinirlerim kesinlikle en son devresine gelmişti. Elime geçen bardaklardan birini masaya doğru fırlatırken bağırdım. ''Ve siz burada keyifle oturuyorsunuz! Belki benim de Kuvacıların tarafına geçme zamanım gelmiştir!''
Odadan sinirle çıkarken duyduğum şey ile olduğum yerde çakılı kaldım. ''Bir Yunan teğmeninin karısının böyle bir şey yapması uygun bulunmaz.'' Bunu söyleyen babamdı, daha doğrusu Albay Cevdetti. O benim artık babam değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HiLeon•Hayal Edilen Sahneler
FanfictionMaviydi benim sevdam, Yüreğime sığamadı, gökyüzünü boyadı. |Merhaba arkadaşlar bu hikâyede HiLeon için hayal edilen sahneleri yazacağız. Bölümleri bir Regina yazacak bir de Queen. Sizleri seviyoruz umarım beğenirsiniz.| |Her bölüm birbirinden bağıms...