Kalbimin duvarında bir çerçeve asılı. İçindeki; çizeni belli, ilhamı belli bir fotoğrafın en yalın hali. Ve şimdi kalbim ritmini kaybetti. Anladım ki artık bütün ritimler aynı yere çıkıyor. Anlamın anlamsızlaştırılmaya çalışıldığı en zor zamanlarda kalbimin sesi düşüncelerime serinlik getiriyor. Ruhumda güneş battı. Şimdi içim, zifiri karanlık benim. Yıldızlar gönlümde kendine bir yer bulabilmenin savaşını veriyor artık. Gözlerim ufukta, bir ışık arıyor. Kanım, damarlarımda alabildiğine koşuyor. Ruhum, güvercin olup bulutların arasında özgürlüğüne uçuyor. Kızgın kumlar üzerinde ayak yalın yürüyorum. İçim üşüyor, ömrüm kan kaybediyor. Can havliyle kendimi bir serabın içine atıyorum. Rengârenk karanfiller arasında sonsuzluğu kokluyorum. Gözyaşlarım süzülüyor yanaklarımdan. Damlaların yere kavuşmasına sessiz kalıyorum. Rüzgâr, bir kemanın yayından çıkan ses gibi önce yüzüme, sonra gönlüme vuruyor. Bir bulutun gölgesinde rüyalara dalıyorum. Sonu hep hüzün ile biten anlamsız, hikâyesi bile olmayan yalancı rüyalardan kaybettiğim hayallerimin hesabını soruyorum. Yalnız kalma korkusu beden gücümü yoruyor. Nefessiz kalıyorum. Bir çıkış yolu aramak için zamana uzandığımda, geçmişimle yüzleşiyor ve çıkış yollarıma taşlardan duvarlar örüldüğünü görüyorum. Ruhumda yangın çıktı benim.Alevleri söndürecek selleri gözyaşlarımdan çıkarıyorum. Canım yanıyor. Hislerim, demir parmaklıklar arkasına hapsedilmiş ve ben, esaretten kurtulacak bir boşluk arıyorum. Sürgün yeri düşlerimin içindeki bir kuşun kanatlarında göklere yükseliyorum. Canım yanıyor ve soruyorum; Kim açtı içimdeki bu yaraları? Kim kırdı düşlerimin kanatlarını? Kim duyacak sessizliğimi? Kim görecek rüyalarımı? Kim tutacak yüreğimden? Kim saracak yaralarımı? Ben, bir tek sorunun bile cevabını bilmiyorum. Bir gün daha bitti. Hala yaşıyorum. Ve şairin dediği gibi; kendi yolumda yürüyorum. İçim yanıyor benim ve ben, buna da hamd ediyorum. Hayallerimin kanadına takıldım, uçabildiğim yere kadar uçuyorum.