Sevgili Günlük (3 NİSAN 2010)
"Merhaba kendimi tanıtmadan önce sana ne diye hitap edeceğimi bulmam gerekiyor. Ben de herkes gibi "Sevgili Günlük" diye mi yoksa alışılagelenin dışında "Değerli Günlük" diye mi başlasam satırlarıma?
Hayır, hayır daha farklı bir ifade bulmam lazım. Böyle daha şatafatlı daha heybetli bir şey olması gerekiyor ama henüz buna karar vermeden önce sana anlatacaklarımı kimseye anlatmayacağına, iyi günde kötü günde sırrımıza mutlak sahip çıkacağına dair bana bir söz vermen gerekiyor. Biliyorsun Mesnevi'de peygamberimizin " Her kim sırrını saklarsa muradına çabuk erişir" dediği yazmaktadır. O sebeple sen de yazdıklarımı en azından bir yirmi yıl sakla ki ben de muradıma erişeyim."
Savcı Hanım saçma sapanca yazıldığına inandığı birkaç cümle okumuştu ki yazılan her bir günlüğün uzunluğunu da görünce "Bu nasıl bir şey? adam günlük yazmamış resmen günlükle konuşmuş" diyerek şaşkınlığını dile getirmiş ve bıraktığı yerden okumaya devam etmişti.
"Bana "tamam" dediğine göre ben de yaşanmışlıkları ve yaşanacakları tüm çıplaklığıyla sana anlatmaya artık başlayabilirim.
Anlaştık mı Sayın Günlük?
Neden şaşırdın ki sana"Sayın" ifadesini kullanmama
Benim sendeki sırrım hürmetine ben de sana 'Sayın' hitabıyla seslenerek seni yüceltmeyi bu biçare kalemime onur borcu olarak görüyorum."
Hem senin kendilerine 'sayın' diye hitap edilen dilekçe hakkını engelleyen bir savcıdan neyin eksik ki?"
Mustafa sanki günlükle değil savcı hanımla konuşuyor gibiydi.
Ezel Hanım " okuduğu son cümle karşısında " Anlaşılan beyimiz söylenildiği gibi yalnız aklı kaçık biri değil aynı zaman da çokbilmişte" dedi ve öfkeyle paketinden çıkardığı sigarasını yaktı. "Sen böyle ukalaca dilekçe yazarsan elbette kimse işleme almaz, hem senin günlük verdiği sözü çabuk unutmuşa benziyor, bak aradan daha yedi yıl geçmeden deşifre etti seni" dedi.
Aklına sabah Deniz Bey'in söyledikleri düştü. Mustafa düşündüğünün aksine gerçekten de intihar mı etmişti? Yoksa bayan savcı Mustafa'nın örneği karşısında alınganlık yaparak biraz fazla mı ön yargılı olmuştu? Ezel Hanım yazılanları kesmeden okuyacağına dair kendi kendine söz verdikten sonra kaldığı yerden okumaya devam etti.
"Ah be günlük yalan dünya işte!
Bazısını Kenan haklı çıkarır
Bazısını da zaman.
Sen Yakup'a karşı Kenan'ı şahit tutmuş Kabillerden değil kendisine zamanı şahit edinmiş Yusuflardan ol."
Mustafa'nın günlüğe yazmış olduğu bu nasihat biraz önce yorum yapmayacağına dair kendisine söz veren savcının sözünü yemesine neden olmuştu. Ezel Hanım Mustafa'nın ne söylemek istediğini anlamaya çalışıyordu. Yusuf'un güzel yüzlü bir peygamber olduğunu duymuştu ama hayatı hakkında fazla bilgi sahibi değildi.Yıllardır bir günlük tutmayı çok istiyordum, demek ki kısmet bu zamanaymış. Sana nereden yazdığımı söylemeden önce müsaadenle kısaca kendimden bahsedeyim.
Karşında gördüğün gibi kumral, yeşil gözlüyüm ve yirmi beş yaşındayım. Boyumu görmen için ayağa kalkacağımı bekleme, 1.67 boyunda 56 kiloda anladığın üzere biraz üşengeç biriyim. Her konuda mı?" diye soracak olursan, yazmak hariç hemen hemen her konuda diyebilirim.Sayın Günlük
Bugün Ilık bir bahar günüydü. 10 günlük rapor sürem bugün itibariyle dolmuş yeni atandığım ilçeye gitmek üzere şehir merkezindeki terminale varmıştım. Çeşmebaşı'na gidecek minibüse bindiğimde saat 16.25 sularıydı. Şoförden edindiğim bilgiye göre yolculuğum ortalama bir saat kırk beş dakika kadar sürecekti. Kısa bir süre sonra minibüs hareket etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET
General FictionMustafa taşrada görev yapan bir sağlık personeliydi. Gönlünü ise kendisi gibi bir sağlıkçıya kaptırmıştı. Zeynep'e kavuşmak için aşması gereken yasa ve mevzuatlar bulunuyordu Şoför Abdullah ise Mustafa'nın iş arkadaşı olup aynı kurumda aynı idareye...