YERALTI MEZARLIKLARIMI ? Ne alakası olduğunu anlamıyordum dedim ve konuşmaya başladım.
"18. Yüzyılda paris halkı aşırı ceset kokusundan rahatsız oldular , sağlığı da tehdit eden bu cesetleri toplu olarak kaldırmak istediler ve 10 bin metrekarelik bir bölgeye 15 ay boyunca sadece geceleri 6 milyon ceset üst üste yerleştirildi." Ben konuşurken Pröf. Arthur kollarını bağdaştırmış bir şekilde onaylıyordu bende konuşmaya devam ettim.
"Ama anlamıyorum Pröfesör yani Auxilium tarnıçası ile 6 milyon cesedin ne anlamı var. "
"Bunu ben de tam olarak bilmiyorum. Benim tahminim ; Auxilium öldürdüğü düşmanlarının ruhlarını tılsımlı kolyesine hapsederdi ve onlara orda acı çektirirdi"
"Birnevi cehennem gibiydi yani Auxilium çok acımasız ve geçinmesi zor biriydi sanırım "
"Evet öyleydi, ama asıl inanilmaz olan tılsımlı kolyesinde tam 6 milyon yolunu kaybetmiş ruh olduğu biliniyor , belkide daha fazla. "
"Ve sen de bu yüzden burayı seçtin yer altı mezarlıklarını çünkü simyacılara göre şeytanın sayısı 226 ve cehenneminde yerin 226 metre aşşağıda olduğuna inanıyorlardı Auxilium'un tılsımı ise kendi çapında bir cehennem ve 6 milyon ölü " artık anlıyordum, parçalar yerine oturuyordu Auxilium'un tılsımı bir cehennemi temsil ediyordu. Konuşmaya devam ettim.
"Pröfesör Arthur mutlaka yeraltı mezarlıklarına gitmeliyiz. "
"Aslında bu gün başka dersim yok gidip bakabiliriz , senin dersin varmı. "
"Harika benim de dersim yok o halde gidebiliriz , hadi gidelim" dedi ve kapıya ilerledim ki beni kolumdan tuttu ve konuşmaya başladı.
"Hey tamam sakin ol gideceğiz ama sabahtan beri hiçbirşey yemedim hadi gidip birşeyler yiyelim " dedi ve otoparka ilerledik...
Birkaç saat geçmişti, kahvaltı yapmak için şirin bir yere gelmiştik ve pröfesör Arthur hala kahvaltı yapıyordu. Bir insan bu kadar yavaş kahvaltı yaparmı ya. En sonunda dayanamadım ve konuşmaya başladım.
"Siz yeraltı mezarlarının ne kadar aşağıda olduklarını biliyormusunuz?Yani kaç metre aşağıdalar ,ben tam olarak bilmiyorum. Sizce orda ne bulacağız?Bence büyük bir ipucu bulacağız ve ..." sözümü yarıda kesti ve konuşmaya başladı.
"Bak ne kadar heyecanlı olduğunu biliyorum ama izin ver de kahvaltımı yapayım. "
"Ama sizde çok yavaş yiyorsunuz "
"Ahhh geleli yarım saat oluyor ve siparişim geleli ise 10 dk oluyor " dedi ve sustum. Bir süre sonra tekrar konuştu
"Ee sen aç değilmisin"
"Hayır değilim" dedim ve yemeğini bitirmesini bekledim...
Sonunda yemeğini bitirmişti ve hesabı ödeyip arabaya doğru ilerledik. Sonunda yeraltı mezarlıkları sonundaaaaa...
Gelmiştik işte yeraltı mezarlıklarının girişi. Arabada fazla konuşmamıştık fazlada umrumda değildi çünkü büyük bir ipucu bulacağımızı hissediyordum ve buna odaklanmak istemiştim. Girişe doğru ilerlemeye başladık. Bayağı bir derine inmemiz gerekiyordu ama ne kadar olduğunun bilmiyordum. İki adet bilet aldık ve inmeye başladık. İndik indik indik ve indik artık varmıştık. Duvarlerda kafa taslarından yapılmış hac desenleri ve kapıdaki tabelayı görüyordum "
"Dur burası ölüler imparatorluğu"
Bu gerçekten çok etkileyiciydi. Bir süre yürüdük ve elimizde haritalar ile her yeri didik didik ettik, ama yanlış giden birşeyler vardı. "Pröfesör sanırın ulaşamdaığınız bir kaç oda var " dedim ve elimle sağımızda kalan duvarı gösterdim pröf.
"Haklısın sanırım orada birşeyler var"
"O halde bu duvarı delmeliyiz ama nasıl"
"Bu neredeyse imkansız duvarlar sert kireç taşı ve bu yasalara aykırı "
Haklıydı bunu yapamazdık ve saat çok geç olmuştu ve mezarlık yani müzenin kapanmasına 10 dk kalmıştı bizde çıkmak zorunda kaldık.
Dışarıya çıktığımızda pröf. "Hadi seni evine bırakayim "dedi be kadar ben giderim desem de dinlemedi ve çokda uzun olmayan bir yolculuktan sonra eve gelmiştik. Pröf. "Yarın kaç tane dersin var " diye sordu be malesef yarın bütün günüm doluydu bu yüzden hiçbiryere gidemezdim. Bunu pröfesöre söylediğimde bana elimden geldiğince yer altındaki sinemaları kafeleri ve buna benzer bir çok organizasyon merkezlerini internet üzerinden araştırmamı söyledi. Bende tamam dedim ve arabadan indim el kapıs ilerledim ve anahtar ile kapıyı açtıktan sonra içeri girdim. En üst katta oturuyordun ve şu anda 5 kat çıkamayacak kadar yorgundum ama çıkmak zorundaydım ve çıkmaya başladım. Sonunda zirveye ulaşmıştım. Zile birkaç kez bastım ama açan olmadı kendi kendime "illa anahtarımı kullanıcam ya off". Çok geçmeden kapıyı açtı kapıları fazla açamam da. Bizimki tabiki horul horul uyuyordu. Bu saatte uyunur mu diye söylenirken saatin 23:47 olduğunu fark ettim ve sakince sustum. Bu gün çok yorulmuştum ve inanılmaz başım ağrıyordu ve direk kendimi yatağa attım artık uyuma vakti. Sabah derinin çığlığı ile yatağımdan fırladım elime bir şamdan aldım ve yavaşça odadan çıktım. Kolidordan koşarak gelen derine "derin ne oldu evde hırsız falan mı var" dedim. Derin dilini yutmuş gibiydi "benğeeğğeğe bilmiğoğoıukzj" ve garip bir şekilde ben bilmiyorum dedi ve ona bir tokat attım kendine gelmiş gibi gözüküyordu "banyoda birşey varrrr" die çığlık attı. Banyo ya doğru hareket ettim. Derin haklıydı orda kocaman birşey vardı...MERHABA ARKADAŞLAR BEN YAZARINIZ KUSURA BAKMAYIN UZUN ZAMANDIR YAZMIYORDUM BUNUN NEDENİ TEOGDU EVET LANET OLASI TEOGDU AMA ARTIK GEÇYİ VE ELİMDEN GELDİĞİNCE YAZACAĞIM SİZLERİ SEVİYORUM 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN DOĞUŞ
FantasíaSatırlarında macera,aşk ve tarih yatan inanılmaz bir hikaye... YENİDEN DOĞUŞ : AUXİLİUM