Gülümsemeyi severdim. Her sıkıntımda bir iyi yön bulurdum belki de bu yüzden hep gülümserdim. Ve yine gülümsüyordum. Müthiş bir manzaraya karşın değildi belki ama bir duvara bakıyordum, siyah bir duvara, üstünde beyaz yıldızlar işlenmişti ve ben tavana gözlerimi dikmiştim. Gözlerimden bir damla yaş süzülürken gülümsememi bozmadım. Kapının tıklatılmasıyla düşüncelerimden ayrıldım ve başımı kapıya doğru çevirdim.
- Tatlım! İyi misin?..... Hadi ama odadan çıkmayı düşünmüyor musun? Tam bir hafta oldu, hem cenazeye bile katılmadın artık kendine gelsen iyi olur. Biliyorum onu çok seviyordun ama elden bir şey gelmiyor hem baban da çok üzgün. Açlıktan öleceksin burda. Doğru düzgün bir şey yemedin hem. Hadi ama cevap vermelisin...
- Teyze?
-Ah, efendim bir tanem ?
-Sessiz ol. Şurda bir şey düşünüyorum.
-Günlerdir düşünüyorsun zaten, filozof mu olacaksın başıma? Hem gelmemin sebebi de başka. Dedenin sana çok özel bir hediyesi varmış.
Bir an sıçradım yerimden. "Ne? Bi dakika bi dakika! Şimdi dedem bana bir şey bırakmış ve benim haberim yok öyle mi?"
- Hadi ama ben de seni zeki sanırdım. Artık haberin var işte!
-Nerde peki?
-Ne nerde?
-Teyze!!! Şu bahsettiğin hediye işte.
Bunu söylerken ayaklanmış, kırmızı panduflarımı ayağıma geçirmiştim bile.
- Tamam kız tamam yavaş ol içeride masanın üze....
- Tamamdııır.
Salona geldiğimde masanın üzerine göz gezdirdim ve sarı kutu gözüme çarpınca hızla kutuyu elime aldım ve bir anda heyecanlanıp gerildim. Eğer dedemden kaldıysa kesin çok anlamlı bir şeylerdir diye düşündüm.Dedem geçen hafta vefat etmişti. Yaklaşık bir aydır hastanede yatıyordu ve en sonunda taburcu olmuştu. Taburcu olduğunun ertesi günü sabah dedemin yatağında cansız bedeniyle karşı karşıya kaldım. Dedemin vefatından yaklaşık altı yedi ay önce teyzem babamla evlenmişti ve bizim eve taşınmıştı. Ben küçükken annem öldüğü için pek hatırlamıyorum ama bana teyzem annelik yapmıştı yıllarca. Her zor durumumda yanımda olurdu ve en sonunda nasıl geliştiğini anlamasam bile babam ve teyzem evlenmişti. Pek karşı gelmemiştim sonuçta ikisi de hayatımda çok önemli bir yere sahipti. Teyzem dedemle pek vakit geçirmediği için onun vefatından fazla etkilenmemişti. Ben ise dedemin cesedi kaldırıldığından beri onun odasında yaşamımı sürdürüyordum.
Tuvalet ihtiyacı dışında pek dışarı çıkmamamdan dolayı da gözüm aydınlığı yadırgamış, tek gözümü kısarak ele geçirdiğim kutuyla birlikte ağır ağır odaya doğru yürüdüm ve yine bir ilki gerçekleştirerek lambayı yaktım. Dedem çok garip bir adamdı, odası simsiyahtı (mobilyalar da dahil). Sebebini sorunca da "Hayatımdaki tüm hüzünleri bu odada yaşar, dışarıda renkli hayatıma devam ederim."derdi. Ben saçma bulsam da dedemin normal hâli diye düşünürdüm.
Bembeyaz lamba odayı aydınlatırken yatağın üzerine oturup hızla kutuyu açtım ve "dank!". Böyle bir hediye beklemiyordum. Fazla etkileyici bulmamakla birlikte kutunun içine elimi daldırıp koca kutunun içinden kalın siyah defteri çıkardım. Oysa ben ne hayaller kurmuştum. Büyük bir kutunun içinden çıkacak şey şık ve güzel bir süs eşyası olabilirdi ve ben ömrümün sonuna kadar saklayabilirdim. Yanında da şu nesilden nesile ilerleyen teee Osmanlı'dan kalma Muhteşem Yüzyıl dizisindeki kadınların parmaklarındaki zümrüt yeşili büyük bir yüzük olabilir ve onu ilerleyen zamanlarda torunlarıma devredebilirdim. Siyah bi Porsche anahtarına da hayır demezdim mesela.Hadi ama Hayal ne bekliyordun ki deden sence de o tür hediyeler için fazla şey değil mi?
Doğru iç sesim haklısın 👍.
İç sesimle konuşmaya ara verip defteri incelemeye başladım ve EVET hatırladım. Dedemin ilkokul birinci sınıfta verdiği zaman beğenmeyip oyuncak bebek diye ağladığım zamanı hatırladım ve ister istemez gülümsedim. Kesinlikle küçüklükten belliydi böyle basit düşünen odun kızın teki olacağım. Dedemin o zaman söylediği sözü hatırladım. Aslında oda felsefesiyle aynıydı. Siyah deftere tüm kötü düşünce ve olumsuzlukları yaz ve sakın başka bir defteri kirletme demişti. Defterin yanındaki gri simli kalem ise beni güldürdü. Yıllar önce bu kalemi görünce bayram etmiş ve oyuncak bebek isteğimden vazgeçmiştim. Çünkü o zamanlar değil gri simli kalem, kurşun kalem için açacak bile bulamaz bıçakla açardık ucunu. Almanya'dan yeni gelmişti o zamanlar dedem ve defteri de oradan getirmişti. Şimdi adım başında her kırtasiyede bulabilirdiniz.Sonuç olarak bu defterden bende üç tane daha vardı. İlkokul birinci sınıf, ortaokul birinci yani şimdiye göre beşinci sınıf ve de lise birinci sınıfta aynı hediyeleri vermişti. İlkokul ve ortaokulda gri kalemden üçer tane verse de şimdi her şekilde bulabileceğimi düşündüğünden olsa gerek bir tane vermişti. Defterin ilk sayfasında çok ama çok kısa bir yazı vardı "DÜRÜST OL EVLAT! SUÇUN NE OLURSA OLSUN DÜRÜST OL! BU DA BENİM SANA VASİYETİMDİR! "
-What?!!!! Dede yaa gitmeden önce yaptın yine yapacağını!
-Ay noldu kız delirdin iyice. Dedeni falan mı görüyorsun, şizofreni hastası falan mı oldun?
Pat diye odaya dalan teyzemin girişi yataktan düşüşüme neden olsa da hemen toparlanıp eski pozisyonumu aldım.-Yok bir şeyim teyze! Kapı mı dinlemeye başladın bi de çok ayıp, cık cık cık!
Beni umursamayan teyzem bulaşık önlüğüne köpüklü ellerini silerek bulaşık süngerini masanın üzerine koydu ve çok titiz bir iş yaparcasına dikkatle yatağa oturdu. Karşımda bağdaş kurarak önümdeki defteri incelemeye başladı. Arada kapıya da bakıyordu.
Teyzemin garip hareketlerine karşın gülmemek için sıktım kendimi. O sırada teyzem dikkatle defteri incelemeye devam ederken bağırdım ben de" Teyzeee! Parmak izi olduuğğh." Teyzem bağırmam üzerine defteri fırlatıp sıçradı yerinden. Kahkahalarla gülerken teyzem bana ters ters baktı ve defterin kendiliğinden açılan ilk sayfasındaki yazıyı görünce yüzünü buruşturdu.-Ben de bi şey sanmıştım. Bu ne be! Saçma sapan bir defter! İnsan hazine haritası falan bırakır.
Şimdi anlamıştım. Teyzem geçenlerde izlediğimiz Amerikan filmindeki toruna bırakılan taşın üzerindeki haritadan bulmayı beklemişti.
Teyzem odadan çıkarken kendime gelmem gerektiğini fark etmiş ve odayı biraz toparlamıştım. Sonuçta sürpriz gelen bir ölüm haberi değildi uzun zamandır doktorlar hazırlıklı olmamızı söylüyordu.Psikolojik olarak da daha iyi olduğumu fark edince dedemin dediğini yapıp tüm olumsuzlukları odada bıraktım ve gökkuşağı renklerinde siyah olmadığını kendime bir daha hatırlatarak çıktım odadan. Defteri kutuya koyup kendi odamdaki dolabın en üst rafına yerleştirerek odadan çıktım ve zihnimde o cümleler yankılanıyordu "DÜRÜST OL EVLAT! SUÇUN NE OLURSA OLSUN DÜRÜST OL! BU DA BENİM SANA VASİYETİMDİR! "
Kafamı salladım düşüncelerimin dağılmasını isterken ama bilmediğim bir şey vardı. O da dedemin vasiyetinin hayatımda büyük bir U dönüşüne sebep olacağıydı.
Eveet. Bir bölümün sonuna geldik. Merak ettiğiniz şeyler varsa yorumdan sorabilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı Tonunda
HumorGerçek dünya vardı benim hikayemde.. Barları olan zengin ve yakışıklı bir badboyla da karşılaşmamıştım oysaki. Dünya güzeli hayran olunası bir kız da değildim. Sadece aşk ta yoktu benim hikayemde, sadece hüzün de yoktu, sadece kaybetmekte..Belki bu...