Giz

9 1 0
                                    

"Unutmamız gereken bir acı var ise bazen unutmamamız gerekir, eğer acıyı unutursan besleneceğin güç kaynağını yitirirsin."

Usulca sokuldum gecenin karanlığına. Her zaman yaptığım gibi karanlıktan ne kadar çok korksam da yine o karanlığa ilişiverdim. Sıcak kivi çayının son yudumunu aldım ve düşündüm. Artık daha fazla çalışmalıydım ne kadar çalışırsam o kadar meşgul olurdum ve aldığım o tehdit mesajlarını umursamazdım. Karın yağışını izlerken kalbim soğukta küt küt atıyordu ama bunu nedense sevdim bir an ve Okan'a mesaj attım.

"Bence Ceyda ile kartopu oynamalısın şu an o çok seviyor sen de seversin. :)"

Gerçekten de severdi Okan kartopunu ve mutlu olacağını bildiğim için ben de.

Kendim için biraz daha kivi çayı yapabilirim sanırım. İliklerime işlemiş bir soğuk var ve bu hem soğuk hem sıcak gibi. Çok üşüyordum fakat bir şeyler sanki o soğuğu kırıyordu. Saçlarımı geriye iterek hafızama gelen bir hatırayı izledim perdeden.

"Hep benim aldığım kıyafetleri giyiyorsun sanki senin yok." diyordu sitemle.

"Seninkiler daha güzel biliyorsun ben pek anlamıyorum o şeylerden." diyip masumca baktım.

"Off tamam git ne yapıyorsan yap." dedi ve odamdan çıktı.

Her hatıra mutlaka bir iz açar ya hani, bu ben de hep gülümseme yapar. Hiç kıyamazdı çünkü bana biliyordum. Ama ben kıymıştım. İstemesem de benim yüzümden bir hatıra gibi silinivermişti. Sahi kaç gece geçti üzerinden canım? Kaç dalgakıran kıyıya ulaşamadı o geceden beri? Üşüdüm, üşüdükçe düşündüm acaba soğuğu artık hissediyor muydu? Kanım dondu düşünceler gün yüzüne çıktı. İçimdeki kendini saklayan gizler baş gösterdi, kuş sürüsü göç etti sıcaklara fakat beni burada bıraktılar o an. O artık hiçbir şey hissedemezken ben acıyı bile hissetmeye layık mıydım? Bu vicdan azabından da öte bir his. Hatta bir filmde de geçtiği gibi bir his değil bir leke...

Sabah 07.00 ve zor bela uyanıyorum. Bugün sevgili ortakla tanışma günü. Nedense kendisi pek bir gizli kalmak istedi ve bu beni tedirgin ediyor. Ama sesimi çıkartamadım çünkü şirket Okan'ındı bense sadece bir departmanın müdürüydüm. Ona kalsa hiç çalışmama da gerek yok ya neyse.

Şirketin en sevdiğim yanı da hem samimi hem de işaret dili bilmeleriydi. İşe alırken hepsini bu dili bilenlerden seçmiştik ya da kursla öğretmiştik. Her toplantıda ona sözleri aktarmak benim için başka bir duyguydu. Çok az dudak okuyabiliyordu ama hızlı konuşunca anlamıyordu doğal olarak. Ve kadraja o girdi.

"Günaydın patron." Ellerim konuştu. Ona karşı hep ellerim konuşurdu zaten. Sesimi duyamayacağını bildiğim halde yine de çıkarmazdım.

"Günaydın çalışancık." dedi kalın sesiyle. Evet konuşabiliyor ama duyamıyordu.

"Çalışancık ne ya Rüzgar da senin gibi konuşuyor aynen lütfen kelimleri doğru telaffuz et." Güldüm.

"O kimi örnek alması gerektiğini biliyor sadece." Güldü.

"Komik, neyse toplantı beklemez patroncuk hadi."

Gülerek içeri girdik ve beklerken konuşuyorduk.

"Dün kartopu oynadın umarım?"

"Çocuklar gibi sevindi tavsiyen işe yaradı." dedi samimiyetiyle.

"Buna sevindim peki artık hislerini ona dedin mi?" diye sordum meraklı bir şekilde.

"Henüz değil ama farkında sanırım." Gözlerinin içine baktım.

Bir İhtimalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin