BAŞLANGIÇ

151 2 1
                                    

Öncelikle kitabımı hikayenize kaydetmeyi unutmayın. Ben bölümlerin başına uzun uzun yazı yazan yazarlardan değilim ama okuduğunuz için teşekkür ederim. Bölüm yazmaya devam edicem ama vote ve yorumlar az olursa kitabı kaldırabilirim. Benim amacım kendi iç dünyanızdan sizi biraz uzaklaştırmak. Umarım başarırım ve sizde kitabımı severek okursunuz.

İYİ OKUMALAR💟

İşte karşımda ve bana elini uzatıyor. O eli tutmak 18 yıllık hayatımda şu ana kadar en çok istediğim şey ve o eller yavaşça belimi sarıyorlar beni kendine yaklaştırıyor ve aramızdaki mesafeyi azaltıyorlar. Benim de bir elim onun omzuna gidince elektrik çarpmış gibi geri çekiyorum ve gözlerine odaklanıyorum. Gözlerinin beyaz kısımlarının yavaş yavaş kırmızı olmasıyla içimi bir korku kaplıyor ama ne geri çekilebiliyorum ne de kaçabiliyorum. Bacaklarım bana ihanet etmiş gibi beline dolanıyor ve o da boynuma eğilerek kokluyor kafam benim isteğim dışında geri gidiyor ve bir acı hissediyorum. Kafamı kaldırdığımda dişleri kanlı bir şekilde gördüğümde çığlık atıyorum ağlıyorum "AHH!!"

Ahh!! O lanet rüyalardan bir tanesi daha. Yatağımdan havuza düşmüş gibi sırılsıklam kalkıyorum ve terin üzerimde kuramaması için banyoya gittim. Banyo odamın içinde olduğu için kolayca geçtim ve kıyafetlerini çıkardım. O ılık suyun altında bedenim sahibini bulmuş gibi uysallaşmış bir şekilde rahatlamıştı. Duş bana iyi gelmişti. Yıllardır kurtulamadığım bu kabusların ilkini o gece görmüştüm. Çağkan Taşar ı ilk gördüğüm gece.
Bir partiden çıkmıştım ve beni bırakmayı teklif eden en yakın arkadaşım Karan yanımdaydı.Birlikte arabasına bindikten sonra kemeri o sarhoşlukla bağlamamıştım. Karan son hız olmasa da süratliydi. Başımı cama dayadım. Bu her yolculukta yaptığım bir şeydi. Araba sarsılarak durunca bende istemeden bir çığlık atmıştım. Karan kapıyı açıp aşağı inince bende inmek için yeltendim ama bacağımdaki acıyla duraksadım. Bacağıma baktığımda yanımdaki camın kırıldığını ve bacağıma saplandığını gördüm ve o an beynime birşey saplandı gibi oldu elimi kafama götürdüğümde o sıcak kırmızı sıvıyı görmüştüm ve bir güçlü çığlık atmamda arkasından gelmişti. Dikiz aynasından gördüğüm kadarıyla Karan koşarak arabaya geldi ve beni görünce oda şoke oldu. Ardından Karan arkaya doğru savruldu. Artık net göremiyor ve algılayamıyordum. Sonra ise havalanmıştım gözlerimi zorla açtığımda karşımda bir HARİKA gördüm. O kadar yakışıklıydı ki kusursuz gözüküyordu. Ünlü bir oymacının harika bir eseri gibiydi. Ona TUTULMAYAN kadın kesinlikle kendinden şüphe etmeliydi. Ve ben eğer ölürsem ölüm sebebim olan bu adama TUTULMUŞTUM.

Sonra ne mi oldu? Tabiki yaşıyorum ama gerisini ayrıntılı olarak şuan anlatmayacağım size.Daha sonra. Ellerimi havaya kaldırdığımda buruştuklarını görünce çok kaldığımı anladım ve bir bacağımı dışarı attım ve diğerini de bornozumu giyip kuşağını bir yılan gibi ince belime doladım. Odama geçip dolabımdan kıyafet çıkardım. Açık renk dar yüksek bel bir pantılon ve PİNK yazılı kısa açık pembe tişörtüm. İnce askılı çantamın içine para peçete telefon vb. koyduktan sonra ayakkabı olarak beyaz süperstar seçtim bileklerimi bileklikle doldurdum. Boynuma da ince ve hiç çıkarmadığım ANKA kuşlu kolyem. Saçlarım hafif kurumuştu ve dalgalı gözüküyordu. Bu çok hoşuma gittiği için kendi haline bıraktım. ve saçlarımı geriye atarken kulağımın arkasında ki ANKA kuşu dövmem gözükünce sırıttım. Biraz allık kalem ve nemlendiriciyle yüzüme şekil verirken çiçek kokulu parfümümden sıktım. Ve bir alışkanlığım olan dev aynamın karşısına geçip gün için dilekler diledim "Çağkan beni sevsin.." işte yaklaşık iki senedir her sabah aynı dileği diliyordum. Kapım nazikçe çalınınca kafamı o tarafa çevirdim annem içeri girdi ve yanıma geldi. Bana arkadan sarıldı ve elime bir kutu verdi. Şaşırarak ona dönünce yanağıma içinde şevkat sevgi barındıran bir öpücük bıraktı. Ve neşeli bir tonda "İyi ki doğdun benim Anka kuşum." dediğinde o an doğum günümün bu gün olduğu hızla beynime hücum etti. Derslerden dolayı çok yoğundum ve unutmuşum. Desem inanmayım çünkü sebebi Çağkan nın aklımdan çıkmaması. Anneme sarıldım ve kulağına "Anne hadi anlat" dedim küçük bir kız çocuğu gibi. "Şimdi mi?" dediğinde yaramazsa başımı salladım oda beni yatağıma otutturup saçlarımla oynamaya başladı. Bu hikayeyi ne zaman anlatsa hep böyle yapardı."Herşey küçük kızın hayal kurmasıyla başladı. Kızın yaşı büyüdükçe hayallerdir büyüyordu ve o hayallerde değişmeyen tek şey o minik Anka kuşuydu. Kız senelerce o kuşu aradı. Ama o kuş sadece hayallerini süsleyen bir hayaletti bunu oda zamanla idrak ediyordu ama kabul etmek istemeyen ve hep çocuk kalan kalbi onu oradan oraya sürüklüyordu. Bir gün uçan kuşları takip ederken bir çocuğa çarptı ve yere düştü. Çocuğun kulağının arkasında ki anka kuşu dövmesi onu ona bağlamıştı. O an birbirlerini yapboz gibi birleştiren bir aşk doğdu ve evlendiler. Bir çocukları oldu ve adını bil bakalım be koydular?" diyince bağırarak "ANKAAAA!!!" dedim ve ona sarıldım. Bende babam da ve annem de kulaklarımızın arka kısmında anka kuşu dövmesi vardı. Annemle aşağı indiğimizde babam kahvaltı sofrasında gazete okuyordu ona doğru koşmaya başladığımda bana döndü ve bende çığlık atarak "Uçuyorum!!" dedim babam da "Anka kuşum uçuyor!" dediğinde kahkaha atarak sarıldık. Ah bu adam bana çok iyi geliyordu. Ondan ayrıldıktan sonra hediyeme hayla bakmadığım aklıma geldi ve müsade isteyip odama gittim. Kutuyu elime alarak salladım ve çıkan ses tuhaftı. Açtığımda bir araba anahtarı görmeyi planlamıyordum. Altında duran birde not vardı. "Bizim minik Anka kuşumuz. Her geçen gün büyüyorsun ve bizde ihtiyar oluyoruz. Artık 18 yaşındasın ve bir araba zamanı geldi diye düşünüyoruz. Seni seviyoruz kızım..."
Ahh hadi ama araba mı? Koşarak aşağıya indim ve ilk babamı gördüğüm için üstüne atladım. "Teşekkür ederim teşekkür ederim teşekkür ederim " diye sayıklarken babam eliyle sırtımı sıvazladı ve yanağıma bir öpücük bıraktı "Hadi ama bırak şu ihtiyarı da işe gitsin. Akşam Karan seni dışarı çıkarmak için izin aldı haberin olsun. " diyince şaşırmıştım. Genellikle haberim olmadan plan yapılmazdı. Annem koşarak yanımıza geldi ve babama hafif vurarak "Süprizi bozdun ama Yargı.!!" diyince çakmıştım köfteyi ama araba anahtarımı sallayarak "Hadi ama arabamı görmek istiyorum " dedim konu değişsin diye. Annem kapıyı açıp dışarı çıktı ve evin önünde olan arabayı gösterdi AYYYYYYY!!!! " Ama bir JEEP hem de BORDO" diyerek zıpladım ve arabaya koştum anahtarla açtıktan sonra arabayı çalıştırdım ve camı açıp annem ve babama el sallayıp öpücük attım. İşte şimdi kendi arabamla gidiyordum. Ayağımı gaza götürdüm ve kullanmaya başladım. Ehliyetim yen'i olsada babamla birlikte hep araba sürerdik o yüzden iyi kullanıyordum. Radyoyu açtığımda MERC çalıyordu. Hadi ama Shawn Çağkan ı aldatmaya itiyorsun beni. O nasıl bir ses. (yazar bir mendes aşığı)
Okulun otoparkına girdiğimde buraya ikinci yada üçüncü girişim olduğunu fark ettim. Arabam olamadığı için genellikle ön kapıdan giriyordum. İçeride sırf bir bölümde siyah arabalar vardı geri kalan yerler normal arabaydı. Ama boş yer sadece orada olduğu için siyah bir arabanın yanına çektim ve çantamı alarak arabadan indim. Ve okula girdim. Şimdi diyeceksiniz yanında kitap yok ne yapıyorsun. Ama ben bu gün okul programımı yenilemeye gelmiştim. İçeri girdiğimde merdivenlerde Çağkan ı görmem beni şaşırtmıştı çünkü genellikle asansörü kullanırdı. Ama aldırış etmedim ve onu hiç utanmadım ve gözlerimi kaçırmadan kesmeye başladım. Ve doğal olarak oda hissetiği için benim olduğum tarafa döndüğünde göğüs kafesim kalbime küçük gelmeye başladığında ellerim kalbimin üstüne gitti ve ona tatlı bir gülümseme gönderdim. Oda bana bakıp sırıttı ve önüne döndü o an dedim ki ben bu adamı boşuna sevmedim. O kadar güzel gülüyordu ki içim gidiyordu. Koşup ona sarılamamak şuan bana çok zor geliyordu. Yine içimde beliren ümit filizlerini büyümeye bıraktım ve yönümü değiştirip bahçeye geri çıktım. Yoksa kalbim duracaktı. Bir banka oturdum ve onu nasıl güzel sevdiğimi düşünmeye başladım. Bu adam beni değiştiriyordu ama bir yandan da o olmazsa olmaz bilemiyorum karışık hisler ama onu sevdiğimi tüm kalbimle biliyordum. İçeri girme kararı aldım ve tekrar koridora girdim müdürün odasına doğru gittim ve kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde birden nefesim kesildi ve tam düşecekken nefesimi kesen adam beni tutmuştu ben öylece suratına bakarken ince uzun parmakları yavaşça tenimden ayrılmıştı. Bana kalsa bir ömrü böyle geçirebilirdim ama o böyle tercih etmişti. Ben toparlanıp müdüre bakınca müdürün kaşları çatık Çağkan a baktığını gördüm. Neler oluyordu. Çağkan niye burada ki? "Bak Çağkan bir daha uyarmayacağım uzaklaştırılacaksın." dediğinde olayı anlayamadığım için bön bön bakıyordum ama onunla aynı oda içerisinde hava solumak bile kalbimin ritminin değişmesine sebep oluyordu. Ben nasıl bu çocuğu kendime bağlayacaktım. Ben böyle düşünürken Çağkan kapıyı beni zıplatacak güçlükle sert bir şekilde bırakıp gitmişti. Ben hayla şokla olduğum yerde dururken oda da kalan parfüm kokusu beni heyecanlandırıyordu. Nasıl yapıyordu tüm bunları? "Evet Anka senin de yen'i programın en üst katta panoda asılı bakabilirsin. " dediğinde usulca başımı sallayarak Çağkan nın zıttı bir şekilde nazikçe kapıyı kapatarak üst kata doğru ilerlemeye başladım. Merdivenleri seçmiştim ama şuan çok pişmandım nefes nefese kalmıştım. üst kata varınca panoların olduğu duvara yaklaştım ve adımı aramaya başladım. Buldum yen'i sınıfım C. Öğrencilerden tanıdığım var mığğğ?? Gözlerim tüm listeyi tararken tek bir isimde takılı kaldı ve o isim ÇAĞKAN TAŞAR ahh onunla aynı sınıf mı bu bir yandan iyi olsa da bir yandan da kötüydü. Kötü yanı şimdi derste nasıl durduğuma dikkat etmem gerekiyordu ve ben inek bir öğrenciydim. İnek olduğumu anlarsa uzaklaşır diye korkuyordum. HADİ AMA ZATEN ÇOK YAKINIZYA. offff yine çok düşünüyorum ve bende baş ağrısı yapıyor. Kendimi asansöre atmak için tuşa bastım beklemeye başladım. Asansör o malca çıkan "TİN!!" sesini çıkarırken içeriye bir göz gezdirdim ve gördüğüm manzara göz pınarlarıma bir kaç damla gözyaşının hücum etmesini sağlamıştı. Elleri bir kızın beline dolanmış ve dudakları kızınkilerini sömüren bir Çağkan ı görmek içimde bir yerlerin oluk oluk kan akıtmasana sebep olmuştu olduğum yere mühürlenmiştim. Tek yaptığım koca bir bebek gibi ağlamak. Kendime gelmek için burnumu çektim ve o sırada sonunda beni farkına varan Çağkan kafasını bana çevirdi ve ben hiç yokmuşum gibi geri kızı öpmeye devam etti. Bense artık tuvalete doğru yol almış bacaklarımı seyrederek yürüyordum. Tuvalette hemen kendimi bir kabine kapattım ve güçlü kız profilimin yıkılmasına izin vererek hıçkırarak ve bağırarak ağlamaya başladım. Beni onu çok seviyordum ama niye yani şu normal gençkızlar gibi bir sevgilim yok. Neden ben bu adama bu kadar aşıkken o başka tenlerde arıyordu tutku'yu. Benim aşkım ikimize de yetmez miydi? Ahh kafamda deli sorular. Kabinden çıktığımda aynada yansımama baktım ve kızarmış gözler akmış göz kaleme berbat görünüyordum. Aynada kendimi gördükçe daha çok ağlamam geliyordu. O yüzden yüzümü yıkayıp peçeteyle duruladım ve çıktım okuldan hızla arabama binip çalıştırdım. Be onun için ilk ağlayışım değildi. Onu sevdiğim  bu iki sene içerisinde zaten çok ağlamıştım ama insan ağlamaktan da daha öte üzülüyor bazen. Sevdiğiniz adamın yanında başka bir kadınlar fazla yakın görmek. Arabamı bir sahile çektim kumsala doğru ilerledim. Kumlar ayaklarımı gıdıklıyordu. Rüzgar saçlarımı uçuruyor yanağımda gözyaşlarıyla ıslattığım yeri üşütüyordu. Telefonumun melodisini duyduğumda yavaş haraketlerde çantamı açtım ve telefonu kulağıma götürdüm. Kim olduğuna bile bakmamıştım. "Hey kızım neredesin sen hani okula gelince yanıma uğrayacaktım." Ah ben Selin i tamamiyle unutmuştum. Ona söz vermiştim okulda seni görürüm çıkışta birşeyler yaparız diye. "Selin ben sahildeyim. Hani hep geldiğimiz yer. Sen de buraya gel. " dedim "Yine şu Çağkan bozuntusu herif için dime. Yine o sümüklü için ağlıyorsun. Geliyorum hemen" diyip beni operetörun "Dıt Dıt Dıt" sesiyle yalnız bıraktı. Selin benim çocukluktan beridir arkadaşımdı ve tüm sırlarımızı birbirimize söylerdik. Doğal olarak Çağkan Taşar ında ismini duymuştu. Sahile vuran dalgaların çıkardığı his beni yatıştırıyordu. Bende girme isteği uyandırsa da hava buna müsait değildi. Yanıma neden bir hırka olmadığım konusunda kendimi azarlarken arkamda bir sıcaklık hissettim ve omuzlarımdan düşen battaniye ile Selin nin geldiğini anladım. Yanıma oturup bana sarıldı ve uzun şüre ayrılmadık. Hızla benden ayrılarak " Çağkan ı her ne kadar sevmesinde senin için biraz sordum soruşturdum bu gece Mavi Bar daymış. Gitmeye ve seni mükemmel yapıp pişman etmeye ne dersin??" diyince gözlerim parladı. Evet canımı çok acıtıyordu ama seviyordum. Ve bir kaç bardak içki hiç fena olmazdı. Zaten Mavi Bar sahilde bir yer. O yüzden gitmeye can atıyordum. Selin le birlikte uzun konuşmalar sonucu bir avm ye gittik. Çok kalabalıktı ve ben böyle yerlerden hiç hoşlanmıyordum. İçerisi biraz olsun boş bir mağaza görünce hemen girdik ben kısa elbiselerin olduğu tarafa bakıyordum. Ve burada hiç birşey bulamıyordum. Ama gözeme ilişen iki parçadan olan deri büstiyer vizon renk eteği olan beni hayran bırakmıştı

ANKA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin