3| new school

9.9K 453 31
                                    

Selam! Biliyorum bölüm biraz geç geldi ve bence daha iyi birşeyler beklerdiniz ama yazdım işte. Sanırım yazarın anlatımına geçince kendimi işe fazla katıyorum ama... ben böyleyim. Hikayeyi durdurup okuyucuyla olay hakkında düşüncemi paylaşır, onunda bu kısım hakkında tahminde yada kafasında bir canladırmada bulunmasını isterim. Anyway. Başlarda, John Green tarzı geçmiş zamanın mükemmeliği kullandım. Harry'i merak edeceğiniz bir kişiliğe bürümek istedim. Sizi çok seviyorum, her bölüm söylediğim gibi harikasınız adamım! (kitabi, kütüphanenize eklerseniz, yeni bölümler geldiğin bildirim gelir; bu sayede bende size mesaj atmak zorunda kalmam. Yani bunu seviyorum aşklarım ama yorucu bir iş ve herkes mesajları dikkatte almıyor :))

-Göksu

Yazar'ın anlatımı;

"Afedersin gerçekten ben, -Olive gülümsedi- bu kadar alınacağını düşünmemiştim."

Harry de güldü çünkü buraya -onun evine- daha yeni taşınmıştı ve dışardan görünüşü açık bir kitapmış havası versede, bu tanımla uzaktan veya yakından alakalı değildi Harry. Gerçi ona gıcık demesine neden bu kadar sinirlendiğini Harry de bilmiyordu. O sadece Olive'in onu tanıyormuş gibi davranmasına sinirlenmişti aslında. O kimdi ki? Kimse Harry Styles'in neye kızacağına yada nasıl davranıcağına karışamazdı.

"Yarın okul için kaydını yaptırmaya gidiyoruz." dedi Harry soğuk bir sesle. Olive derin bir şekilde iç çekti ve mutfakta hemen Harry'ninkinin karşısında duran sandalyesinden kalktı. Olive yukarı çıkarken; Harry, mutfakta ki yerinden hiç ayrılmadan merdivenden gelen ayak seslerini dinledi.

Harika, şimdi yine sessizlik olmuştu. Sıkılıyordu kıvırcık. Cep telefonunu cebinde aradı. Ama bulamadı. Mutfaktan ayrılıp salonu geçti ve girişe yaklaşınca adımlarını yavaşlattı. Askının önünde durdu. Ceketinin cebinden telefonunu çıkarıp, son arananlardan Eric'i bulmaya çalıştı. Ara'ya bastığında yaklaşık üçüncü çalışta açmıştı Eric. Eric'in kahrolası kahkahası kulağına dolarken yüzünü buruşturdu. "Eric" dedi Harry, büyük bir ciddiyetle. Telefonun diğer ucunda ki ses gülerek cevapladı, "Efendim?". Harry, farkında olmadan Olive'in gülümsemesini düşündüğünü fark etti. Neden? Ah, evet Eric ve Olive'in ses tonları ne kadarda benziyordu öyle. Harry, Olive'e aşık filan değildi tabii ki. İnsan bugün tanıştığı birine aşık olamazdı ki. Harry dişlerini sıktı. "Gitmeden önce klübü aradın mı?" telefonun diğer ucundaki Eric, deri bir kanepede oturmuş sarışın bir kızla yiyişmekteydi. Harry'nin boğuk sesini duyduğunda, soruyu algılar algılamaz; ciddileşti ve oturduğu koltukta dik bir pozisyon aldı. Kıza eliyle 'bir dakika' yaptıktan sonra cebine uzanıp, not defterini kontrol etti. Aslında bunu günde yirmi defa filan yapardı ve artık emin olmalıydı ama yine de Eric, unutkan biriydi ve... Hey, insanlar bu yüzden not defterine ihtiyaç duyarlar değil mi? Eric sayfaları çevirirken, yutkundu aradığı sayfayı bulduğunda hattın diğer ucundaki Harry'nin 'beni bekletme' şeklindeki homurdanmasına kulak asmadan notlarına göz gezdirdi ve telefona mırıldandı, "Aramışım. Ama finallere kadar yarış yapılmayacağını belirtmişler. Neden sordun?" iç çekti Eric. Harry birşey söylemeden telefonu kapattı. 'Siktir' diye mırlıdanıp elini saçlarına daldırdı. Kısa bir süre sonra hâla odasında bilgisayarıyla oynamakta -pardon, o bir liseli- 'takılmakta' olan Olive, giriş kapısının sertçe kapandığını duydu. Ama yerinden kımıldamadı. Def olsundu. Hiçbirşey yapmamışti ki Olive? Harry bu kadar mı kırılgandı? Yatağa uzandı çünkü gerçekten yorgundu. Tüm gün aptal bir maraton koşusundan ibaretmiş gibi geliyordu şimdi. Gözleri kapanmadan hemen önce Harry'nin gülüşünü düşündü, gözünün kenarında kendini çok olmasada belli eden çizgilerden, derin ve siyah bir kuru boyayla saatlerce karanlanmış gibi duran gamzelerine kadar. Tabii uyanık olsaydı ve ona Harry'nin gülüşünü düşündüğü söyleseydiniz, ölümüne red ederdi.

Like.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin