6

534 49 8
                                    

Şarkı: Cobi- Don't You Cry For Me -Acoustic- (Evet şarkı ilk defa Shawn değil hadi alkışlayın beni)
Kelly'nin izniyle dışarı çıktılar. Shawn Ashley'yi kendisine çekti.

"Nereye gideceğimizi biliyor musun?"

Ashley ona merakla baktı.
"Aklında bir yer var mı ki? Dışarı çıkacağımızı planladığını sanmıyorum."

"Benim aklımda her zaman bir şeyler vardır."

Daha sonra Ashley'yi bir dükkana yönlendirdi.
"Aklındaki 'şey' bu muydu yani?" Ashley alayla söyledi.

"Bize lazım olan şey... Kumaş? Atkı? Neydi onun adı... Hah, fular!" Shawn onu duymazdan geliyordu.

Askıya biraz baktıktan sonra kırmızı bir fular alıp kasaya gitti. Ashley de onu takip ediyordu. Parasını ödedikten sonra dışarı çıktı ve Ashley'yi önüne çekti. Fuları Ashley'nin gözlerine bağladı.

"Sahwn! Ciddi olamazsın, tökezleyeceğime eminim." bir yandan da eliyle annesinin zorla giydirdiği elbisenin açılmaya müsait eteğini gösterdi.

"Ve ben de seni tutacağıma eminim. Hadi gidelim."
Shawn ellerinden birini Ashley'nin beline yerleştirirken diğeri ile de Ashley'nin elini tuttu.

"Tamam, bana nereye gideceğimizi anlat... Ne bileyim, ip uçları ver."

"Direk anlatıyorum çünkü gideceğimiz yeri bilmediğine eminim. Sevgilim, cennetten bir parçaya gidiyoruz. Duyacağın tek şey rüzgarla sallanan yapraklar ve ötüşen kuşların melodisi olacak. Eh, bir de bizim sesimiz. Orada seni ağaçlardan birine çıkarmama izin verir misin? Çünkü manzarayı tepeden görmen gerek. -Dur, tamam. Burada kaldırım var.- Renklerin canlılığına hayran kalacağına eminim. -Bir dakika, seni bırakıyorum. Bir şey almam gerek. Hemen gelirim, kıpırdama."

Ashley Shawn'ın kendisini bırakıp bir kaç adım öteye gittiğini duydu. Sonra Shawn bir şeyi sırtına aldı. Neydi o? Sonra Shawn geldi ve eski pozisyonuna dönerek anlatmaya devam etti. Bir yandan da Ashley'yi yönlendiriyordu.

"Oturabileceğimiz bir yer var fakat umarım orada rahat olursun. Yani demek istediğim, orda sandalye gibi bir şey yok, büyük taşlara oturacağız. Bence rahatlar. Bu arada, buraya senden önce sadece Aaliyah'ı getirdim. Daha doğrusu o beni getirdi ama bu ayrıntıyı boşver, ben bulmuşum gibi davranalım, daha havalı oluyor. -Biraz eğil, biraz daha tamam, şimdi ben bitti diyene kadar böyle yürüyeceğiz, yerler biraz pütürlü, dikkatli ol.- Ve belki sana orada bir şarkı söylerim, ha? Bu arada, aç mısın? Yemeğimiz yok ama yanımda biraz daha muffin var. Umarım seni doyurmaya yeterler, zaten fazla kalmayız çünkü hazırlıklı değiliz, yemeğimiz yok. Fakat merak etme, buraya daha sonra tekrar geliriz. -Tamam, bitti. Şimdi de ellerinden birini başına siper et, evet, aynen öyle. Burada biraz fazla dal var, alnın çizilsin istemiyorum. Şimdi yokuş aşağı iniyoruz, yavaşla. Geldik sayılır.-"
Shawn Ashley'yi yavaşça yokuştan aşağı indirdi, bir yandan da dalların gözüne girmemesi için çabalıyordu. Açıklık alana geldiklerinde Ashley'yi bıraktı ve gözlerini açtı.

"İşte geldik!"
Ashley etrafına baktı. Bir ormandalardı. Buralarda orman var mıydı ki? Az önce indikleri yokuşa döndü, gerçekten neredeyse tamamı dallarla kaplıydı. Sonra Shawn'ın işaret ettiği taşlara doğru yürüyüp oturdu. Burası gerçekten güzeldi. Cennetten bir parça gibi...

"Ee, beğendin mi?"

"Evet, harika bir yer!"

Shawn ayağa kalkıp elini Ashley'ye uzattı.
"Bir de manzarayı gör." diğer eliyle de hemen karşılarındaki ağaçlardan birini gösterdi. Ashley başını sallayıp ayağa kalktı. Birlikte ağaca doğru yürüdüler.

"Tamam, sen önden git, ben arkandan geleceğim. Böylece eğer düşersen sorun çıkmayacak." Shawn, Ashley'nin ayağını koyması için ellerini birleştirip eğildi. Ashley ona ters bir bakış attı.

"Popoma bakmayacağını nereden bileceğim?"
Shawn omuz silkti.

"Bilemeyeceksin."
Ashley ofladıktan sonra sol ayağını Shawn'ın birleştirdiği ellerine koydu. Aksi taktirde yere düşme tehlikesi vardı. Daha sonra sağ ayağını da Shawn'ın işaret ettiği yere koydu. Shawn ellerini çektiğinde hala ağaca tutunarak Shawn'ın talimatlarına uyuyordu.

"Tamam, oradaki dala oturabilirsin. Bak, şurada yer var, sol ayağını oraya koy, ellerinle oturacağımız dala tutun, daha sonra sağ ayağını boşluğa bırak ve kendini yukarı çek, ayağını iyi yerleştir, oldu. Tamam, şimdi yavaşça otur. Ağacın gövdesine sarıl ve beni bekle, şimdi hemen yanındaki dala geliyorum çünkü aynı dala oturma riskine giremeyiz. Sakın ben gelmeden karşıya bakma, manzarayı birlikte görelim istiyorum."

Shawn Ashley'nin on dakikada çıktığı yere yaklaşık üç dakikada ulaştı. Daha sonra sol eliyle Ashley'nin elini tutarken sağ eliyle de kafasını bakması gereken yere çevirdi ve Ashley'nin tepkisini izledi.

Ashley manzaraya hayran kalmıştı. Bulutlar, güneş, uzaktaki ışıltılı binalar... Bir gökyüzü manzarası ne kadar güzel olabilirdi ki? Ashley şimdi kuşların sesini daha iyi duyuyordu.

"Bu... Çok güzel. Yani gerçekten, şey gibi...-"

"Varolmayan Ülke?*" Shawn fikir belirtti.

"Harikalar Diyarı!**" Ashley Shawn ile aynı andan söyledi. Daha sonra birbirlerine bakarak güldüler.

"Wendy mi, Alice mi?"

Shawn düşünür gibi yaptı. Sonra Ashley'nin yanağını öptü.
"Sen."

*Peter Pan adlı kitap/filmde olayın geçtiği yer. (Neverland)
**Alice Harikalar Diyarı (Alice In Wonderland) adlı kitap/filmde olayın geçtiği yer.
(Wendy Peter Pan'dan bir karakterdir.)

Selam!
Nasılsınız yahu? Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Xx

IMAGINATION | Mendes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin