01×02

19 1 0
                                    

İyi okumalar..

Kulağına dolan alarm sesiyle usulca gözlerini açtı. Bugün üniversitenin ilk günüydü. Heyecanı doruktaydı. Yeni okul, yeni ortam, yeni arkadaşlıklar... Bunların hepsi için çok hevesleniyordu. Tabi okuduğu bölüm onu bir hayli zorlayacak,belki kafasını kaldırmaya bile zaman vermeyecek olsa da hepsi için değerdi.

Dokuz Eylül Üniversitesi tıp fakültesine başarılı sayılabilecek bir puanla adını yazdırmayı başarmıştı. Küçüklük hayaliydi İzmir. Ve sonunda bir hayalini gerçekleştirmiş oldu. Gerçekleştirdiği başka bir hayali daha vardı. O da en yakın arkadaşıyla aynı şehirde oturup aynı evde kalmak. Betül'de, İzmir'de psikologluk bölümü kazanmıştı.

Kayıtlar başlamadan bir hafta önce aileleri ile birlikte İzmir'e gelip önceden internet üzerinden baktıkları birkaç eve göz gezdirmişlerdi. En uygununu bulup evlerindeki fazladan eşyalarla birlikte; bir güzel boyamış, döşemişlerdi. En nihayetinde karşılarında tertemiz bir ev duruyordu.

Ev iki katlı, küçük bahçeli şirin bir evdi. Üst katta ev sahibi oturuyordu. Çok büyük olmayan ev 2 oda 1 salondan oluşuyordu. Bu onlara yeter de artardı bile.

Selin, bu düşünceleri arasında yataktan yavaş bir şekilde kalktı. Uykusu yoktu ve heyecanlıydı lakin tuhaf bir şekilde aşırı derecede uyumak istiyordu. Çevresinin tepkisinden, ortama alışamamaktan çok korkuyordu.

Yine de sakinliğini korumaya özen göstererek odasının kapısını açtı. Paytak adımlarla tuvaletin yolunu tuttu. Mutfaktan gelen seslere bakılırsa Betül çoktan kalkmış, kahvaltı hazırlamaya girişmişti. Paytak adımlarını biraz daha hızlandırıp acele etmeye çalıştı. Daha ilk günden bütün işi arkadaşına bırakmak istemiyordu. Ve tabiki ilk gün kahvaltı hazırlama keyfine de erişmek istiyordu.

Tuvalette işini bitirip mutfaktaki arkadaşının yanına yöneldi. Kafasını kapıdan uzattığında çoktan çay suyunun konulduğunu ve yumurtanın pişmek üzere olduğunu gördü. Cıvıldayan bir sesle günaydın diyerek Betül'ün yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Betül de, deli arkadaşının bu hareketine karşılık kocaman gülümsedi.

"Sana da günaydın uykucu. Bir an hiç kalkmayacaksın sandım."

Betül, arkadaşıyla bu konuda hep dalga geçiyordu. Daha önce birlikte kaldıkları zamanlar olmuştu ve uykucu olan taraf genellikle Selin olurdu.

"Uykuyla aramda olan bağı biliyorsun."

Gece yatmak bilmez sabah kalkmak bilmez deyimine cuk diye oturduğunu herkes biliyordu. Bunun için Betül daha fazla üstelemedi. Çünkü sabahları azıcık da olsa var olan huysuzluğunu da biliyordu!

"Neyse neyse. Hadi, yumurtalar pişmek üzere sen de sofrayı hazırla."

Emredersiniz dercesine elini alnına koydu. O sırada aklına dün anneleri ve babaları gidecekken etrafı incelediği ve biraz ileride gördüğü ekmek fırını geldi. Oraya gidip kahvaltı için poğaça, simit tarzı bir şeyler alabilirdi.

Bu fikrin aklına yatmasıyla tekrar hızlı adımlarla mutfaktan çıktı. Hemen odasına girip altına gri eşofmanını geçirdi. Üstüne değiştirmeye gerek yoktu nasıl olsa ceketini giyecekti.

Giyinme işi bitince aynanın karşısına geçip yataktan yeni kalktığından dolayı dağınık olan saçlarını el yordamıyla düzeltti. Zaten örülü oldukları için çok zorlanmadı. Odadan çıktı. Ceketini almak için portmantoya yönelirken arkadaşına haber vermeyi de unutmadı.

"Betül! Ben dün yakınlarda bir yerde fırın görmüştüm. Oraya gidip sana simit alacağım. Haberin olsun!"

"Tamam canım! Geç kalma sakın, fazla vaktimiz kalmadı!"

DÖNGÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin